İnsanlar daima arkeolojik hayal gücüne sahiptir. Bu, bir açıdan, geride kalan izlerin üzerinde sürdüğümüz günlük yaşamımızı yeniden kurmaya yönelik, hafife alınan becerimizdir. Bir başka açıdan ise, bu hayal gücü son 200 yıl boyunca mesleki bir bilim dalına dönüştürülüp geliştirilmiştir. Modern edebiyatın gelişimi de aşağı yukarı bu kadar vardır. Şimdiyse geçmişse ait nesneleri ve anıtları kazıyor, […]
Ağustos hep eylüle ulaşır nedense En güzel yeşilinde yalnızlığın Yosma bulutlar vardı Dünyaya sizinle baktığımı bilmelisiniz güzeltirim Sen nasılsın ben nasılım Kediler balkonda hepsi et buluruz Sıcaklığın dünyaya yayılmışsa payımı da alırım Giderayak boktan şarkılara dayanıyorum Kusuruma bamya hayyyıır demek için bir Afrikalı çalıştım ben ılık süt gibi hooohhh kızların biri açık havada doğmuş öbürü […]
Şimdi seni düşünüyorum. Dörtlükler gereksiz geliyor. Canına yandığımın. Ellerin, gözlerin, bakışların ısıtıyor şu semserseliğimi. Nen yok ki? Biraz çay, biraz zeytin, biraz peynir az az hepsinden var gözbebeklerinde. 24 saat seni düşünüyorum. İşte dünyanın en ağır işidir bu. Acaba ne yapıyor, iyi mi, hasta mı, derken görsem bile yine de aklım çıkıyor. Sana bir şey […]
Şiir, ilk bakışta sadelik, rahatlık ve kolaylıktır. Ancak sonraki okuyuşlarda sesi ve biçimi yıkan, bazen geçmişi inkâr eden, parasız yatılıların, taşra doğumluların, hiçbir zaman ‘ümran’ görmemişlerin bir ‘sıçraması’, bakışımsızlıklar, sivillikler, uçtalıklar, atonallıklar vb. olabilmeyi başarmışsa şiirdir. Hemen her zaman, her yerde topun ağzına ilk tutulan sanat eseri ve sanatçı olur. Politikacısı, eleştirmeni, okuyucusu sahipsiz sandıkları […]