Türk edebiyatının unutulmaz şairlerinden biri Cahit Zarifoğlu’dur. Cahit Zarifoğlu kalplere dokunan, insanı büyüleyen sözleri, yazıları ve şiirleri bulunmaktadır. En sevilen, en beğenilen şairlerden biri olan Cahit Zarifoğlu’nun sözleri nelerdir? İnsanların kalplerine dokunan, hisleri coşturan, en güzel Cahit Zarifoğlu sözleri nelerdir? İşte hayatlarımıza bu kadar dokunan, içimize işleyen satırların sahip olan Cahit Zarifoğlu’nun sözleri.




Cahit Zarifoğlu sözleri

  • Uçmayı öğrenmeden göçmeye mecbur kalmış bir kuş gibi kalbimiz.
  • Bir incelik gösterin, incinmesin yüreğim.
  • Biz, sakalları şiirle karışık, yüreği Allah’la barışık adamları sevdik.
  • Takdir-i ilahi deyip teselli bulmuşlar elbet demişler gerekse bize bir yük taşıyan, Allah bir tane daha kısmet eder.
  • Bazı insanların hayvandan bile aşağı olması mümkün, eğer kalbinden merhametin zerresi kalmamışsa.
  • Şu küçücük kalpte nice hakkın yüklü.
  • Acını yaşa, öfkeni de yaşa ve seyret. Kendini sakın bastırma, öyle suyun üstünde akan yaprağa bakar gibi bak.
  • Bitti o şiir, başka mısra gerekmez.




  • Umudumuz, acımızdan daha büyük olmalı.
  • Kim çizebilir senden başka senin yaşamını.
  • Merhamet capcanlı bir kuştu insan kalplerinde.
  • Beni kabullen, kendini yanına al, gidelim.
  • Sen dağ gibi kurul ben zerre bir yer tutayım.
  • Kapı aralığından baktığımda görebildiğim en güzel şeydir yaşamak.

Cahit Zarifoğlu şiirleri

Anılar Defterinde Gül Yaprağı
Anılar defterinde gül yaprağı
Gibi unutuldum kurudum
Başıma düştü sevda ağı
Bir başıma tenhalarda kahroldum
Sen kim bilir rüzgârlı eteklerinle
Kim bilir hangi iklimdesin, ben
Sensiz bu sessizlikle
Deliler gibiyim sensiz
Bu sessizlikle
Ayrılıkla başım belada
Gözlerini çevir gözlerime
Yoksa sensiz bu sessizlikle
Deliler gibiyim
Sensiz bu sensizlikle

Uyarılan Şair
Yazdıkların şiir değilse kalsın
Cennetse sevdan çık dışarı
Solgun ışıklar
Sessiz ağaçlar parklarla
O cümbüş gecesini de tak peşine
Yazdığın şiir değilse bırak bunları kalsın…




Efendim
Yoksa uyardılar mı seni sevdamızdan
Yaşamak’ bir perde gibi kalkıyor aramızdan
Zamansız mekansız bir tünel başındayız şimdi
O mavi gözleri görmüş olmalıyım
Bir ikindi vakti kaskatı ellerimin altında
Uçuşlu saçlar bukleler
Üstünde uyuyan eller
Sevgim uzanıyor
Soluk soluğa uyandırıyor menekşeleri
Görüyorum kıpırdanışlarını
Uykunda gül açan yanaklarını

Sevmek De Yorulur
Bir sen varsın hep saçların ağzın
Bir merdiven hücresinde
uzak çağrışımlarla koşardın ya bensem
seni sonsuz gelişinle
saçından tanıyor gülüşünden kaçıyor
eğilip başını içlerimden geçtiğin zaman
uzağa bir yolcuya karşı çıkar gibi
Artık gecikmiş alışıldığım gidişinle
davranılmaz üstünde durulmaz
hiçbir tüfeğe gelmez bir kekliksem

Peki Cahit Zarifoğlu kimdir?

Cahit Zarifoğlu, 1940 yılında Ankara´da Maraşlı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babasının memuriyeti dolayısıyla ilk ve orta öğrenimini Siverek, Ankara, Kızılcahamam ve Kahramanmaraş´ta tamamladı. İçe kapanıklığına, dalgınlığına, zeki olmasına karşın alabildiğine inatçıydı. Lise yıllarında arkadaşlarına cebir, geometri dersleri verdi. Fakat bir yıl edebiyat ve cebir derslerinden, iki yıl da yalnız cebir dersinden sınıfta kaldı. İnat etti ve kitapların kapağını açmadı. Edebiyat sınavına girer, hiç bir soruya cevap vermedi. Cebir sınavlarında da aynı tutumu sürdürdü. İşte bu süreçte bir yandan şiir yazarken bir yandan da mahalli gazetelerde çalışmaya başladı. Yine lise yıllarında güreş sporuna ilgi duydu ve Maraş Güreş Kulübüne kaydoldu. Çok iyi güreş tutan Zarifoğlu, lise son sınıfta pilotluğa merak saldı; Pilot olma sevdasına kapılan Zarifoğlu. Sonunda bir yolunu bulup Türk Kuşu Kampı´na katıldı. Üç ay kurs gördü ve C brövesini aldı. Planörle uçtu ve motorsuz uçak kullanmaya başladı. Ayrıca lise yıllarında okul dergisi olan “Hamle”de şiirleri yayınlandı sonra da İstanbul´daki edebiyat dergilerinde yayınlanmaya başladı. 1959 yılında Maraş´ta bir yıl vekil öğretmenlik yapan Zarifoğlu, akabinde Maraş Lisesi´ni arkadaşlarından üç yıl gecikmeyle bitirdi ve 1961 yılında İstanbul´a geldi.




İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümüne kaydoldu. Bir yandan üniversite öğreniminin yanı sıra şiir yazmayı da sürdürdü, bir yandan da hayatını sürdürmek için çalışmaya başladı. Yol Dergisi´nde musahhihlik yaptı (1964). Bâb-ı Âli´de Sabah Gazetesi´nde teknik sekreter olarak çalıştı. (1967). Zarifoğlu´ nun, kendine ait tutkuyla bağlandığı çok şey vardır. İnsanlara kayıtsızlığına, umursamazlığına karşı sevdiklerini de tutku derecesinde sever, bağlanır. Şair, serüvenci, girişimci ve “gezginci” bir ruha sahiptir. Çünkü bu süreçte otostopla Avrupa´nın belli başlı ülkelerini bir uçtan diğer uca gezer, dolaşır; dostlar edinir (1967). Şiirlerini Papirüs, Yeni Dergi, Türk Dili ve Soyut gibi edebiyat dergilerinde yayımlar.




Nihayet söz konusu edebiyat dergilerinde yayınlanmış olan şiirlerini kitaplaştırmak ister. Borç dert, aç kalma pahasına şiirlerini kitaplaştırır: “İşaret Çocukları”… (1967). Şair´in, “İşaret Çocukları”yla başlayan şiir serüveni “Yedi Güzel Adam”la sürmüş ve “Menziller” de odaklanmıştır. 1986´da ise, şairin son şiir kitabı olan “Korku ve Yakarış” yayınlanır. Böylelikle hayatın bütün inceliklerini kuşanmış bir zarif yürek, bir şiirsel yürek olarak Menziller´ den sonra “Korku ve Yakarış” ın şiirini yazmıştır. Yaşamak´ la ölüm arasında korku ve ümidi bir yay gibi geren, gerdikçe daha bir zarifleşen, şiirleşen ve gizemli bir dünyanın fotoğrafını çekmeye başlayan şair, ermiş katmanlarında yol alır. Şair, 1987 yılı başında hastalanır ve 7 Haziran 1987´de hayatını kaybeder.