Ey hayat diye adlandırılan kısacık ömür; ya al beni karanlığına yada susayım yıllandığım ömrüm boyunca. Konuşmalar kanatıyor duygularımı. Sonsuzluk diye adını koyduğumuz ahiret inancını yaşıyorum bu aralar. Evet evet bir gün göçüp gideceğiz bu diyardan, ardımızda kırıp döktüğümüz ve becerebildiysek eğer filizlenmiş çiçek misali hayatlar bırakacağız. Hepimiz göçüp gideceğimizin farkındayız değil mi? Bazen unutuyoruz tüm bunları. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya devam ederken, kırıp döküyoruz kendimizden güçsüz durumda olanları.




Halbuki unutuyoruz, kediyi bile bir köşeye sıkıştırdığımız, vakit aslan kesiliyor. Ya ezmeye çalıştığınız ve güçsüz bir birey size karşı aslan kesilirse? Kabul edelim hesapsız kitapsız yaşıyoruz bu hayatı. Kendimizi mutsuz hissettiğimiz zaman hayatımızdaki insanlara ve sahip olduğumuz değerlere baktığımızda şükredebiliyoruz. Fakat bir sonra ki gün hayatımızda olan insanlara küfürler edip, onlarla bir alanda dahi bulunmak istemiyoruz. Ruhsal Sarsıntılar yaşıyoruz dışarıdan bakıldığında. Bir başkasının gözünden kendimizi izlemeye kalktığımızda ruhsal dengenin alt üst olduğunu görüyor ve o insandan uzak durma kararı alıyoruz öyle değil mi? Halbuki onu o hale getiren “Biz insanlarız…”
Çok çabuk unutuyoruz “ölümün ensemizde bir nefes kadar” yakın olduğunu.

Ağzımıza gelen her şeyi söylüyor ve bunun karşılığında söylenen cümleleri duyduğumuzda ruhsal travmalar yaşıyoruz. Yanlış arkadaşlar… Bir lokantaya gittiğinizi düşünün; Ne kadar yerseniz o kadar ödeme yaparsınız kasa da. Kurulan cümleler de bunun gibi işte. Ne kadar büyük konuşursak o kadar bedel öderiz.




Susmak erdemliktir evet. Erdemli bir insan olmayı bırakın, normal insan olmayı beceremiyoruz kabul edelim. Ömür dediğin dün, bugün ve yarındır bunu hepimiz biliyoruz. Dün geçti, bu günü yaşadık ve yarının bize sürprizleri nelerdir bilemiyoruz. Ama az da olsa insanlık duygularımızı tekrardan yaşamaya gayret edelim olur mu? Bir yetimin başını okşamayı, insanlara merhamet etmeyi, büyük-küçük gözetmeksizin insanlara saygılı olmayı, para dediğimiz şeyin bir şeylere ulaşım aracı olduğunu ama, insanlığı satın alamayacağını hatta ne kadar zengin olursak olalım gökyüzünden bir damla dahi satın alamayacağımızın Farkına varalım. Hoş görüyle huzur içinde yaşamak varken, kin kustuğumuz gecelerin karanlığına kurban etmeyelim kendimizi. Acıtmayalım kabuk bağlamayan yaralarımızı. Bir hiç uğruna harcamayalım Bize bahşedilen şu kısacık ömrü. Belki yarın içimizde kaybolan kelebekler yeniden can bulur. Belki de yeniden severiz yaşamayı, sahip olduklarımızın farkına varıp onlara dört elle sarılabilirsek eğer…