Evde olduğumuzda yada vaktimizi en iyi şekilde değerlendirmek için yapabileceğimiz en iyi aktivitelerden biri de kitap okumaktır. Gerek anlattıkları hikayelerle, gerekse unutulmaz karakterleriyle mutlaka okumanız gereken 5 kitabı sizin için Esra Taşpınar seçti.




1) Işığın O Kör Edici Yokluğu / Tahar Ben Jelloun

10 Temmuz 1971 gecesinden beri yaşım yok. Ne ihtiyarladım ne gençleştim. Yaşımı yitirdim. Artık yüzümden okunmuyor. Gerçek şu ki, var olmadığım için kendime bir yüz veremiyorum. Hiçliğin yanı başında durdum kaldım, orada zaman yok, rüzgâra kapılmış, hafif bir meltemin dalgalandırdığı beyaz çarşaftan oluşan o uçsuz bucaksız sahile bırakılmış, bağrına sığınan yıldızların, görüntülerin, çocukluk düşlerinin boşaltıldığı gökyüzüne savrulmuş, zamanın içindeki her şey yok olmuş, Tanrı bile. Fas Kralı’na yönelik başarısız bir suikast girişiminden sonra, gözlerden uzak bir zindana kapatılıp yirmi yıl boyunca yavaş bir ölüme terk edilen askerlerin gerçek hikâyelerinden hareketle yazılmış Işığın O Kör Edici Yokluğu. Yazar, zifiri karanlık hücrelerinde, hayattan yalıtılıp unutulan askerlerin kıstırıldıkları yere nasıl dayanabildiklerini, daha doğrusu zaman içinde nasıl heba olduklarını anlatıyor. Ümitlerini inançlarına, sayarken kaybettikleri zamana, anlatırken değiştirdikleri öykülere bağlayan, onlara tutunan insanların, unutulmamak ve yok olmamak için gösterdikleri çaba okura “insanlığın” ne için var olduğunu da düşündürtüyor.

2) Alaycı Kuş / Walter Tevis

Vezir Gambiti ve Dünya’ya Düşen Adam’ın yazarı Walter Tevis’ten Fahrenheit 451, Cesur Yeni Dünya ve 1984 geleneğinde, çarpıcı bir distopya! Nebula En İyi Roman Ödülü Adayı “Alaycı Kuş, merkezine aldığı konu ve okumanın yeniden keşfine verdiği önemle, Fahrenheit 451’in gayri resmi bir devam kitabı gibi.” –San Francisco Chronicle “Bilgisayarlaşmanın tehlikesine dair pek çok kitap okudum ama hiçbiri Alaycı Kuş kadar beni sarsmadı. İnsanların okuma yetisini, daha da kötüsü okuma hevesini kaybetme olasılığı fazlasıyla muhtemel. Çok iyi yazılmış, çok iyi bir kitap!” –Anne McCaffrey “NEW York Âdeta Bir Mezarlık. Empıre State Binası Da Onun Mezar Taşı.” Walter Tevis, bilimkurgunun özünü çok iyi kavramış, çağının hem en asi hem de en yumuşak başlı yazarlarından biri. Yazarın Dünya’ya Düşen Adam ile birlikte en iyi bilimkurgu romanı olarak görülen Alaycı Kuş ise istikrar, düzen, mutluluk gibi maskelerin altına saklanmayan, dehşetli ve melankolik bir distopya. Gelecek, insan nüfusunun fazlasıyla azaldığı, var olan insanların da ilaçlar sayesinde intihardan uzak durduğu, robotların ve teknolojinin hegemonyasında, kasvetli, postapokaliptik bir yer. Bu dünyada ne sanat, ne kitap ne de yeni doğan çocuklar var. Öyle bir dünya ki insanlar yaşamaktansa diri diri yanmayı yeğliyor. Ancak üç kişi sayesinde bir umut ışığı belirecekti: ölmek isteyen ama yazılımı gereği kendini öldüremeyen, dünyanın hâkimi, yaratılan en kusursuz makine, robot Spofforth; kendi kendine okumayı öğrenerek büyük bir suç işleyen Paul; düzenin dayattığı ilaçlardan kaçan Mary Lou. İnsanlığın kederinin en karanlık kuytularında, sevginin mümkün olmadığı bir dünyada umut etme cesareti gösteren Mary Lou ile Paul’ün yolları, Spofforth’ın ikilemleri yüzünden hiç ummadıkları bir biçimde çatallanacak ve insanlığın kaderini değiştirecekti. Alaycı Kuş, kaçınılmaz sonuyla uzlaşan insanlığın ağıtı.

3) İnsan Geleceğini Nasıl Kurar? Kendini İnşa Etmenin Yolları / İlber Ortaylı

“Bir hedef bulacaksınız, o uğurda çalışacaksınız, hedefinizi gerçekleştirmek için bir yol arayacaksınız, yol yoksa da o yolu yapacaksınız. Bir defa geçtiğiniz yoldan da bir daha geri dönmeyeceksiniz. Çünkü lüzumsuz geri dönüş başarısızlıktır, tekrara düşmektir, ufku kapatmaktır. Hedef bulmak, yol açmak ve aynı yoldan geri dönmemek… Hayattaki gayemiz budur.”




4) Dava / Franz Kafka

Dava yazılışından bir süre sonra dünya sahnesine çıkan, yurttaşlık haklarının askıya alındığı, bir sivil itaatsizlik imasının dahi zulümle karşılandığı totaliter rejimlere dair bir öngörü ve eleştiri olarak yorumlanır çoğunlukla. Nazi Almanya’sına dair bir “önsezi” barındırdığı söylenebilir belki. Erişilmez bir otorite tarafından yöneltilen ve ne olduğu hiçbir zaman açıklanmayan bir suçlamayla karşı karşıya kalan Josef K.’nın davasında, mahkemeye dinsel ya da metafizik bir otorite de atfedilebilir. Kafka Dava’da suçu yalnızca bir eylem olarak tanımlamayıp zanlının “kötü niyeti”yle de ilişkilendiren ve suçtan çok suçluya odaklanan absürd bir hukuk sistemi paradigması inşa eder. Kuramsal olarak ortada yasadışı bir eylem olmaksızın suçu mümkün kılan bir sistemdir bu. Ancak Kafka suç, sorumluluk ve özgürlük üzerine yazarken bir sistem ya da doktrin ortaya koymaz, çözüm önermez. Okuru ister istemez içine çeken bu karanlık dünya tasavvurunun tartışmaya açık olmayan tek bir özelliği varsa, o da müphemliğidir.

5) Alaybozan / Zeynep Tuğçe Karadağ

Zeynep Tuğçe Karadağ, Alaybozan ile okurun zihnine sızmak ve uzun süre orada kalmak niyetinde. Her bir öykü; özenli dili, güçlü kurgusu ve şaşırtıcı finaliyle cesaret edip yanıt veremeyeceğimiz sorular yöneltiyor bize. Şiirleriyle tanıdığımız yazar, kurduğu sinematografik evren ve dert edindiği meselelerle öykü türünde de kalıcı bir iz bırakmayı vadediyor. “Kas, yağ ve kemik dokularının altında saklanan sözleri görebilseydim, üzülebilirdim belki. Karnımızı şişiren hisler, doğru sözcükleri kuşanıp açığa çıksaydı, mezarlıklar hesaplaşma yeri olmazdı böyle. Evlere gömülen sandıklar, açılmak için tabutların kırılmasını beklemezdi. Ölümün sağlaması olmazdı yaşamak.”