ne yazık sıkça rastlanır bir durum oldu… yüzümüze gülüp ardımızdan kuyumuzu kazmak… Bakıyorsun güleryüzlü, Bakıyorsun tatlı dilli. Ama kişi veya kişileri tanıdıkça durum pekte iç açıcı olmadığını görüyor ve insan kendi kendine bu duruma üzülür hale geliyor…

Al­la­hü teâ­lâ in­sa­nı eş­ref-i mah­luk ola­rak, ya­ni ya­ra­tıl­mış­la­rın en şe­ref­li­si ola­rak ya­rat­mış­tır. Di­ğer mah­luk­la­ra ver­me­di­ği pek çok üs­tün­lü­ğü in­san­la­ra ver­miş­tir.diyor Mehmet Oruç ve devam ediyor..

Me­se­la, in­san dı­şın­da hiç­bir can­lı gü­le­mez, gü­lüm­se­ye­mez. Hay­van­lar aç­lık­la, acıy­la ba­ğı­ra­bi­lir­ler; an­cak yal­nız­ca in­san gü­le­bi­lir, te­bes­süm ede­bi­lir.

İn­san, Al­la­hü te­âlâ­nın bu ih­sa­nı­nı, ni­me­ti­ni huy edin­me­si, ya­ni her za­man gü­ler yüz­lü, te­bes­süm­lü ol­ma­sı ge­re­kir. Ha­dis-i şe­rif­te, “Hay­rı, iyi­li­ği, gü­zel yüz­lü­le­rin ya­nın­da ara­yı­nız!” bu­yu­rul­du. Bu­nun için ser­ma­ye de ge­rek­mi­yor. Çün­kü, mal ile pa­ra ile ya­pı­la­cak bir şey de­ğil­dir. Mal ile mem­nun et­me de bir ye­re ka­dar­dır. Bu­nun için, ha­dis-i şe­rif­te, “Mal­la­rı­nız­la her­ke­si mem­nun ede­mez­si­niz. Gü­ler yüz ve tat­lı dil ile, gü­zel ah­lâk­la mem­nun et­me­ye ça­lı­şı­nız!” bu­yu­rul­du.


(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

Ça­tık kaş­lı, sert ba­kış­lı kim­se­den pek ha­yır, iyi­lik sa­dır ol­maz. Ha­dis-i şe­rif­te, “Mü­min kar­de­şi­nin ya­nın­da su­ra­tı asık du­ra­na me­lek­ler la­net eder” bu­yu­rul­du. Me­lek­le­rin la­net­le­di­ği kim­se­den na­sıl ha­yır sa­dır ol­sun!

“BU DA GE­ÇER YA HU!”

İn­san­la­ra, iyi, fay­da­lı ola­bil­me­si için in­sa­nın ken­di­ni gü­lüm­se­me­ye alış­tır­ma­sı, hat­ta şart­lan­dır­ma­sı la­zım­dır. Bu­nun için de ken­di­ne za­man za­man şun­la­rı söy­le­me­si, yap­ma­sı la­zım­dır:

Hiç­bir za­man asık su­rat­lı ol­ma­ya­ca­ğım. Çün­kü, ken­di­si­ni çok cid­di­ye alan bir in­san ka­dar gü­lünç bir şey yok­tur. Dün­ya­da her şey ge­lip ge­çi­ci; ha­yal. Ger­çek olan sa­de­ce ahi­ret. Bu­nun için en cid­di, en sı­kın­tı­lı şey­le­rin de ge­çi­ci ol­du­ğu­nu unut­ma­ya­ca­ğım.

Göz­le­rim­den yaş­lar akı­ta­cak ka­dar be­ni kız­dı­ran in­san­lar ve olay­lar kar­şı­sın­da da te­bes­sü­mü el­den ka­çır­ma­ya­ca­ğım. Ne za­man key­fim ka­ça­cak ol­sa, der­hal ak­lı­ma ge­le­cek ka­dar güç­lü bir alış­kan­lık hâ­li­ne ge­lin­ce­ye ka­dar, şu sö­zü tek­rar­la­ya­ca­ğım. Bu söz be­ni her tür­lü çap­ra­şık du­rum­dan çı­kar­ta­cak ve ha­ya­tı­mı den­ge­de tu­ta­cak­tır. Bu söz: “Bu da ge­çer ya hu!” sö­zü­dür.

Çün­kü dün­ye­vî olan her şey ge­lip ge­çi­ci­dir. Yü­re­ğim da­ral­dı­ğı za­man, bu­nun da ge­çe­ce­ği­ni dü­şü­ne­rek te­sel­li ola­ca­ğım. Ba­şa­rı ile se­vin­di­ğim za­man, bu­nun da ge­çi­ci ol­ma­sı ne­de­niy­le ken­di­mi uya­ra­ca­ğım. Fa­kir­lik­ten bo­ğul­du­ğum za­man, ken­di­me bu­nun da ge­çi­ci ol­du­ğu­nu söy­le­ye­ce­ğim. Zen­gin­lik için­de yüz­dü­ğüm za­man da ken­di­me bu­nun ge­çi­ci ol­du­ğu­nu söy­le­me­li­yim. Evet, asır­lar­dır ayak­ta du­ran, sa­ray­la­rı, köşk­le­ri ya­pan­lar ne­re­de? Yap­tır­dık­la­rı sa­ray­la­rın bah­çe­sin­de gö­mü­lü de­ğil mi? Ve bir gün bu sa­ray­lar da yok olup top­ra­ğın al­tı­na gö­mül­me­ye­cek mi?


(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

Bu­gü­nü gü­lü­cük­ler­le, te­bes­süm­le ta­mam­la­ya­ca­ğım. Bu­gü­nün mut­lu­lu­ğu­nun ta­dı­nı bu­gün çı­ka­ra­ca­ğım. Çün­kü o, ku­tu için­de sak­la­na­bi­le­cek bir to­hum de­ğil­dir. O, şi­şe­de sak­la­na­cak ilaç da de­ğil­dir. Ya­rın için bi­rik­ti­ri­le­mez. Bu to­hum ay­nı gün ekil­me­li, ha­sa­dı ay­nı gün ya­pıl­ma­lı­dır.

Bu­gün ba­şa­rı­sız­lık­la­rı­ma gü­le­ce­ğim ki, ye­ni düş­le­rim kay­bol­sun­lar. Ba­şa­rı­la­rı­ma gü­le­ce­ğim ki, ger­çek de­ğer­le­ri­ne bü­zül­sün­ler. Kö­tü­lük­le­re gü­le­ce­ğim ki, ben tat­ma­dan yok ol­sun­lar. İyi­lik­le­re gü­le­ce­ğim, bü­yü­yüp bol­la­şa­cak­lar. Her gün, yal­nız­ca gü­le­rek baş­ka­la­rı­nı gül­dür­dü­ğüm za­man, za­fer ola­cak­tır. Her gü­lüm­se­me bir al­tın­la de­ğiş­ti­ri­le­bi­lir ve yü­rek­ten sarf et­ti­ğim her gü­zel söz ka­le­ler in­şa eder. Gü­le­bil­di­ğim, te­bes­süm ede­bil­di­ğim sü­re­ce gön­lüm ay­dın­lık olur. Şu söz­le­ri ken­di­me slo­gan edi­ne­ce­ğim:

GÜ­LER YÜZ EV­Lİ­YA­LIK ALA­ME­Tİ!

Müs­lü­man gü­ler yüz­lü, mü­na­fık asık su­rat­lı olur.

Te­bes­süm, be­da­va­dır, ala­nı mut­lu eder, ve­re­ni üz­mez.

Hu­zu­run anah­ta­rı te­bes­süm­dür.

Te­bes­süm ede­me­yen za­val­lı­dır.

Te­bes­süm atom si­la­hın­dan da­ha te­sir­li­dir.

Te­bes­süm ate­şin­de eri­me­yen ma­den bu­lun­maz.

Gü­lüm­se­me­si­ni bil­mek, iki ci­han mut­lu­lu­ğu­na se­bep olur.

İs­la­mi­yet, sev­gi, gü­ler yüz, tat­lı söz, dü­rüst­lük ve iyi­lik di­ni­dir.

Bir kim­se­nin ve­li ol­du­ğu; tat­lı di­li, gü­zel ah­lâ­kı, gü­ler yü­zü, cö­mert­li­ği, mü­na­ka­şa et­me­me­si, özür­le­ri ka­bul et­me­si ve her­ke­se mer­ha­met et­me­si ile an­la­şı­lır.

Kalın sağlıcakla…