Yazdığı ”Kılıc Hakkı Ayasofya: “tarihi ve önemi”, Osmanlı’ya atılan iftiralar ve Dijital Isgal Ve Trushümanizm” kitapları ile tanınan Tarihçi yazar Serhat Arvas pandemi, yeni dünya düzeni ve daha birçok konuda merak edilenleri DS Kültür Sanat’tan Abdussamed Tosun’a anlattı.
Abdussamed Tosun: Serhat Arvas, tarih ile nasıl tanıştı? Bunun bir hikayesi varsa anlatır mısınız?
Serhat Arvas: İstanbul doğumluyum ve çocukluğum Fatih semtinde geçti. Çocukken annem elimden tutar bir gün Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerine ziyarete, bir gün Rumeli Hisarına, bir gün Topkapı Sarayına, bir gün Gülhane parkına giderdik. O kadar ziyaretlerde bulunduk ve tarihi mekanları o kadar çok gezdik ki çocukken İstanbul’u avucumun içi gibi biliyordum. Her ne hikmetse 25 yaşıma kadar bu şehir beni bırakmadı. Daha sonra mecburiyetten şehir değiştirdik ama doğduğum şehre duyduğum özlem beni kitaplara, şiirlere, özellikle tarih alanına yönlendirdi. Önce çok kitap okudum, daha sonra üniversite bitirdim, ardından kitap çalışmaları, atölyeler…
Abdussamed Tosun: Senin için tarih nedir? Tarih ile tanışman hayatının dönüm noktalarından biri diyebilir miyiz?
Serhat Arvas: Benim için tarih geçmişten ibaret bir harikalar diyarı değildir. Tarih sadece zaferlerden, başarılardan, mutlu huzurlu günlerden ibaret değildir. Acı dolu hadiselerle ve sıkıntılarla dolu bir tarihimiz var. Okuyup rafa geri koyduğumuz kitaplar da bir masal kitabı değil. Öğrencilerime de söylediğim gibi eğer yaşananlardan ibret almıyorsak, ders çıkarmıyorsak ve tarih okuyup bugüne dair bir fikir sahibi olamıyorsak boşuna okuyoruz. Tarih ile tanışmam ilk önce İstanbul’un tarihi dokusundan kaynaklanıyordu, okumalar yapınca çok daha fazlasını öğrendim. Ama insan okudukça cehaletinin farkına varıyor. Bu ilim bir derya gibi, zaman da yetmiyor, ömür de…
Abdussamed Tosun: O zaman en başa dönelim, Serhat Arvas kimdir? Nasıl bir ailede büyüdü? Bize biraz Serhat Arvas’ı anlatır mısın?
Serhat Arvas: Beni annem yetiştirdi, kardeşim yok. Annem çalıştı, beni okuttu, büyüttü. Dediğim gibi hafta sonları bol bol gezerdik. Haftanın diğer günleri çoğunlukla evde olurdum. Çok fazla çizgi roman okurdum, aslında bana okuma alışkanlığı kazandıran da bu çizgi romanlar olmuştu. İnsan üstü güçleri olan Amerikan süper kahramanlarını pek sevmezdim, onun yerine Bonelli ve Ferri’nin Zagor’unu, EsseGesse’nin Teksas’ını okurdum. O kadar çok okudum ki, yaklaşık bir rakam versem kimse bana inanmaz. Bir de daha sonradan ikinci mesleğim olacak olan uzakdoğu dövüş sporları var. Haftanın beş günü antrenmana giderdim. Spor beni birçok açıdan geliştirdi ve kötü alışkanlıklar kazanmadan belli bir yaşa gelmeme vesile oldu.
Abdussamed Tosun: Şehir şehir gezerek konferanslar veriyorsun, peki okuyucunun sana olan ilgisi nasıl, gittiğin yerlerde yaşadığın tuhaf anıların var mı?
Serhat Arvas: Okuyucuların samimiyeti ve desteği beni çok memnun ediyor. Dua edenler oluyor ve bu amacımızın bir kitap satmak olmadığını gösteriyor hepimize. Orada ortak bir duyguda buluşuyoruz. Özellikle anne babalar evlatları için mücadele ediyor ve kitaplarımı çocukları için alıyorlar. Ben de özellikle gençler için elimi taşın altına koydum, hasta da olsam beni çağırdıklarında gidiyor, anlatıyorum. Bazen atölye düzenliyoruz, bazen konferans.
Bir gün konferansımızda kapının önüne bir masa, masanın üstüne de kitaplarımızı koyduk. Tabi başında kimse durmuyor. Kimse yok çünkü, ben büyük bir çantayla kitaplarımı kendi başıma götürmüştüm. Konferans bitiminde bir baktım ki katılımcılardan biri gönüllü görevli olmuş. Güzel bir anı…
Abdussamed Tosun: Bugüne kadar 3 kitap yazdın diye biliyorum bize biraz kitaplarından bahseder misin?
Serhat Arvas: Aslında daha evvelden yazdığım denemeleri ve roman olan bir kitabımı saymazsak şu an 3 kitabım var diyebilirim. Bunlardan ilki “Osmanlı’ya Atılan İftiralar” oryantalist kaynakların tarihimiz üzerinde yaptıkları tahrif ve tahribe karşı bir cevap olarak yazıldı. Çünkü bu konuda epey dertlenmiştim ve yazma ihtiyacı hissettim. İkincisi “Kılıç Hakkı Ayasofya” kitabım piyasada bulunan Ayasofya kitaplarından farklı olarak Ayasofya’nın manevi ve tarihi değeri hakkında bir çalışma oldu. Üçüncü kitabım “Dijital İşgal Ve Transhümanizm” ise gündem ile ve geleceğe dair tasarlanan projelerle alakalı bir kitap. Aslına bakarsanız kitap yazmak ihtiyaçtan, dertten kaynaklanıyor bana göre. Şu masanın başına oturayım da bir kitap daha yazayım düşüncesiyle yazılan kitaplar okuyucuyu cezbetmiyor. Onların duygu ve düşüncelerine hitap etmiyor. Önce dertlenmek gerek diye düşünüyorum.
Abdussamed Tosun: Son kitabın ‘’ Dijital İşgal ve Transhümanizm’’ den bahsedelim birazda, şuan 4. Baskıya girdi peki bu kitapta okuyucuyu çeken ne oldu? Biraz kitaptan bahseder misin?
Serhat Arvas: İmparatorluklar yıkıldıktan sonra sermayeyi elinde tutan bir avuç insan dünyayı tek elden yönetmek istiyor ve yeni/tek bir dünya devleti kurmayı arzu ediyorlar. O dönemin teknolojisi bunu yapmalarına müsaade etmiyor. Köleliğin kaldırılması ile asgari ücretli sınıf ortaya çıkıyor. Buna bir nevi modern kölelik de diyebiliriz. İnsanlar yönetim ile, dünyanın gerçekleri ile ilgilenmeden ömür tüketiyorlar. Ama modern kölelikten dijital köleliğe geçiş arzu edilen tek dünya devletine bir köprü vazifesi yapıyor. Onlar buna inanıyorlar. Şimdi okuyan herkes onlar kim diye soracaktır. Medya, sağlık sektörü, uluslararası örgütler vb. yapılanmaların kurucuları ve fonlayanları. Bugün dünya hükümetlerinin katıldığı zirvelerde; tek dünya, tek aile, tek gelecek, tek sağlık gibi sloganlar yer alıyor. Bunu görüp komplo teorisi adını vermek cehaletten ve tozpembe dünya hayalinden kaynaklanıyor.
Kitabıma olan ilgi insanların yaşam tarzlarının ve ihtiyaçlarının değişmesiyle birlikte ortaya çıktı. Birçok kişi dijital bir hayata geçiş yapmak ve sahte/sanal bir evrene hapsolmak istemiyor. Yüzyüze eğitimi destekliyor, çocukların günde 9-10 saat ekran karşısında vakit geçirmesini istemiyorlar. Doğaya, doğala, doğal gıdalara ulaşmak istiyorlar. Yeni dünya devleti denilen şeytani projeye karşı durmak istiyorlar. Uyanan insanlar var ve artık bu gidişe “dur” demek istiyorlar.
Abdussamed Tosun: Serhat Arvas’ın gözünden Dijital işgal tam olarak nedir? Biraz açıklar mısın?
Serhat Arvas: Benim gözümden dijital işgal sadece internet ve bilişim teknolojileriyle ilgili olan bir mesele değildir. Küresel bir diktatörlük kurmak isteyenlerin insanlığı dijital kölelere çevirme girişimidir. Yüzyüze eğitim yerine uzaktan eğitim, seyahat yerine metaverse üzerinden gezi (Turizm 4.0), insan zekası yerine yapay zeka, doğal gıdalar yerine laboratuvar üretimi yapay gıdalar, birçok meslek dalının ortadan kalkması, nakit para yerine dijital paraya mahkum bırakma, sosyal vatandaşlık puanı ile tahakküm altında tutma, tüm bilgilerin tek bir kimlikte toplanılması ve bir çipin deri altına yerleştirilerek tüm işlemleri o çiple yapmak… Liste uzar gider. Size dijital bir hayat vaat edenler alternatif olarak doğal yaşamı sunmuyorlar. Hepiniz buna uyacaksınız, bizim dediğimizi yapacaksınız diyorlar. Malum yapay(sahte)et ve böcek eti meselesi gündemde. Tüm bu meseleler zincir gibi birbirine bağlı ve tek bir amaca hizmet ediyor.
Abdussamed Tosun: İş dışında gündelik hayatta neler yapıyorsun? Bir günün nasıl geçiyor?
Serhat Arvas: Okuyorum, yazıyorum, anlatıyorum, eğitim veriyorum. Şimdi geçmişe doğru bir bakınca uzun zamanım böyle mücadele ederek geçmiş. Sosyal medya için yazdığım yazılar bazen araçta, bazen yolda, bazen bir bankta ortaya çıkıyor. Az ama öz yazarak oradan da mücadele etmeye çalışıyorum. İki ayrı yeni kitap çalışmam var, onlar günümün büyük bir kısmını kaplıyor.
Abdussamed Tosun: Pandemi adı altında sıvılar, maskeler ve eve kapanmalar gibi birçok olay yaşadık. Sence bu olanlar bir kurgu muydu ? Bu konudan biraz bahsedelim?
Serhat Arvas: Kesilen cezalar şu an iade ediliyor, biz o dönemde genelgeler ile ceza verilmeyeceğini söylemiştik. 8+8 verilen haplar sonradan işe yaramıyormuş diye kaldırıldı. İnsanlara ürün barkodu gibi kod numaraları verdiler, ağızlarına üçer beşer maske takanlar oldu. Sonra pat diye hepsi kaldırıldı. Medya toplumu güzel yönlendiriyor. Kimse geçmişin hesabını sormuyor. Bence bir kurguydu dersem olmaz. Çünkü kurgu olduğunu kendileri ağızlarından yüzlerce, binlerce kez kaçırdılar. Yeni dünya düzenine sert bir giriş yaptık dedi bakan. Bundan sonra eskiye dönüş yok dediler. Yeni normal dediler. Herkes anlamadı tabii, birçoğumuz da unuttu…
Abdussamed Tosun: Korona ile birlikte dünya farklı bir yöne evrilmeye başladı, sence korona yeni dünya düzenine geçisin ilk adımı mıydı?
Serhat Arvas: Yeni normal diye uyduruk bir söz dolanıyordu ortada. Yeni dünya düzenine hoş geldiniz sözüydü bu. Artık biz istediğimiz zaman sokağa çıkacaksınız, biz istediğimiz zaman kolunuzu uzatacaksınız dediler. Bakın şimdi akıllı şehirler konuşuluyor, 15 dakikalık şehirler tasarlanıyor. Demek ki deneme yapmışlar. İnsanlara köpek muamelesi yapan profesörler oldu. Çok az kişi tepki verdi. Bakıyorlar, ölçüyorlar.
Abdussamed Tosun: Bir tarihçi olarak, İstanbul senin için ne ifade ediyor?
Serhat Arvas: İstanbul müjdelenen şehir… Bugün hala sur diplerinde yerleri tespit edilemeyen, bilinmeyen birçok şehit var. O şehitlerin surları aşıp görmek istedikleri, varmak istedikleri yer İstanbul. Biz görüyoruz, yaşıyoruz ama değerini biliyor muyuz acaba? Uyku hali var. İstanbul’un üzerine oynanan oyunları, planları, projeleri göremeyecek kadar ağır bir uyku hali. Maalesef!
Abdussamed Tosun: Ayasofyanın açılışının 3. Yıl dönümünde biraz da ondan bahsedelim istiyorum. Ayasofya, dünya için neden bu kadar önem arz ediyor?
Serhat Arvas: Ayasofya’nın önemini anlatan kitabımı yazarken çok ilginç detaylara rastladım. Maalesef İstanbul gibi Ayasofya’nın da değerini bilmiyoruz. Biz Müslümanlar bu yapıyı bir camii, Ortodoks Hıristiyanlar bir kilise, dinsiz seküler kesim ise bir müze olarak görmek istiyorlar. Müslümanlar hariç herkesi içeride kılınan namaz, okunan ezan ve caminin minareleri rahatsız ediyor. Halbuki içeride mozaikler açık. Bundan da Müslümanların rahatsız olması gerek ama olmuyor. Fatih Sultan Mehmed Han zamanında suretler sıvayla kapatılmıştı. İkinci Abdülhamid Han zamanında da kapalı. 1932 yılına kadar içeride namaz kılmaya engel bir suret söz konusu değil. Ayasofya dünya için çok değerli diyerek dinimizden taviz verirsek yarın bir gün üst katıda Hıristiyanlara açarlar. Olur size dinlerarası diyalog merkezi! Buna müsaade etmemeliyiz.
Abdussamed Tosun: Yeni dünya düzeninde neler var ve insanlığı neler bekliyor?
Serhat Arvas: Öncelikle geçmişe yönelik kültürlerin sıfırlanacağı ve tek tip bir insana dönüştürüleceği adımlar atacaklar. Bunun için kitaba ulaşım git gide zorlaşacak, artan fiyatlar ve baskı ücretlerinin katlanması sebebiyle dijital dönüşüme mecbur bırakacaklar. Enerji gidince bilgiye de ulaşılamayacak.
Yapay Zeka birçok meslek dalını tarihe karıştıracak. Hukuk 4.0 ile avukatların, Sağlık 4.0 ile doktorların, Eğitim 4.0 ile öğretmenlerin, Tarım 4.0 ile tarım işçilerinin ve daha birçok adım ile insana olan ihtiyacın sıfırlanacağı bir döneme giriyoruz. Bunu dayatacaklar. Yoksa ben şahsen bu yapılanlara karşıyım. Niyetlerini ve projelerini bildiğim için karşıyım.
İnternet ortamı Metaverse’e taşınacak. Birçok iş, eğitim, oyun, eğlence, etkinlik, alışveriş, danışma, konferans, gezi Metaverse platformlarında yapılacak. Bunun için insanlar günlerinin yarısını burada geçirmek zorunda kalacaklar. Bu resmen dijital bir diktatörlük! Köleliğin en kötü versiyonu!
Daha çok büyük sıkıntılar mevcut ve maalesef insanları kandırmayı başarıyorlar. Çünkü hepsi sizin için sloganıyla veriliyor. Dışarıda hastalık var, dışarıda tehlike var, dışarıda güvenliğin tehlikede, otur evinde tak gözlüğü, dijital evrende yaşa! Bu resmen şeytani bir düzen!
Abdussamed Tosun: Şuan tüm dünya iklim krizini konuşuyor, sen bu konu hakkında neler söylemek istersin?
Serhat Arvas: 2020 senesinde yaptıkları korku politikasını 2023 senesinde iklim krizi yalanıyla devam ettiriyorlar. Hava sıcaklığı geçen senelerden daha düşük olmasına rağmen haritaları kırmızıya boyuyor, yaktıkları ormanları iklim değişikliğine bağlıyorlar. Kapanmaları bu kez iklim üzerinden planlıyorlar. Küreselcilerin sözcüsü Harari; seyahat kısıtlamasına gitmeliyiz ve havaalanlarını kapatmalıyız çağrısında bulundu. Yani gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Kimse kusura bakmasın ama inananlar yüzünden bizim özgürlüklerimiz de kısıtlanıyor. Umarım bu konuda toplumun geneli gereken tepkiyi verir. Umarım…
Abdussamed Tosun: Çok fazla konuşulmuyor lakin sormak istiyorum. Özellikle son dönemlerde sosyal medyada ahlaki bir yozlaşma söz konusu, bununla ilgili küresel güçler sosyal medya ile neleri hedefliyor?
Serhat Arvas: Ahlaki yozlaşma aileleri hedef alıyor. Az evvel bahsettiğimiz küresel sloganların içinde ne vardı? Tek Aile. İstedikleri bir model var. Bu modelde iki cinsiyet istemiyorlar. Cinsiyete karşı verilen bir savaş var. Bu sebeple lgbt faaliyetlerine milyon dolarlarca fon aktarılıyor. Burada sosyal medya onlar için önemli bir araç çünkü çocuklar dijital bir dünyaya adım attılar artık. Aile mefhumunu, ahlaki değerleri, saygıyı ve edebi yıkmak için sosyal medya bir araç olarak kullanılıyor. Yani bu olanlar doğal bir süreç değil, hiçbir çocuk veya genç kendi başına bozulmuyor, yozlaşmıyor. Büyük sektör bu amaç için yoğun çaba sarf ediyor. Yani onlar bozmak için mücadele ediyor ama biz bu bozulmayı doğalmış gibi görerek “gençlik bozuldu, ahlak, edep kalmadı, ah şu yeni nesil” diyerek kendi kendimize tepki vermiş oluyoruz. Tehlikeyi ve düşmanı ya görmüyoruz, ya da görmek işimize gelmiyor.
Abdussamed Tosun: Bill Gates’in projeleri malum, her ne kadar birileri aklamaya çalışsa da Gates’in düşünce dünyasını nasıl görüyorsun? Her konuşmasında insanlık için vurgusu yapan bu adam sence gerçekten insanlık için mi çalışıyor?
Serhat Arvas: Ben Tanrı’nın işini yapıyorum dedi Gates. Biri de çıkıp sen kimsin, senin ne haddine demedi. Sıvıya yatırım yaptı insanları kobay yaptılar, yapay ete para yatırdı hayvanlarımız ölmeye başladı, sivrisinek üretiyor, iklim hakkında konuşuyor. Bilgisayar yazılımcısı olup olmaması önemli değil, parayı verdiği için düdüğü kendisi çalıyor. Dünya S. Örgütüne fon aktarmış bir adam aynı zamanda onlara talimat vermeyecek mi? Örgütten Gates’e karşı ses çıkaranların işlerine son verdiler.
Bizim toplum olarak yanlış bir bakış açımız var. Biz bilimin ve bilim insanlarının bağımsız çalıştıklarını ve iş adamlarının veya hükümetlerin onlara destek verdiğini düşünüyoruz. Halbuki tam tersi. Parayı verir kitle imha silahları yaptırırlar, genetiği etkileyen biyolojik silahlar yaptırırlar, savaş makinası robotlar yaptırırlar. Biz de bilim, teknoloji diyerek gider hepsini alkışlarız.
Abdussamed Tosun: Elon Musk’ın sessiz sedasız dünyamızı çepeçevre saran ve uzmanlar tarafından radyasyon sızdırdığı ortaya konuldu. Peki bu uydular dünya için bir tehdit mi? Neler söylemek istersin?
Serhat Arvas: Gözümüzün önünde uyduların geçişini görüyoruz. Bize onların uydu olduğu söyleniyor. Sonra ülkemdeki tarım alanları, tahıl ambarları, ormanlar yanıyor. Ben ne bileyim onların uydu olduklarını? Elon Musk küresel düzenin sadık adamlarından biri. Eşi Grimes’in 2020’den evvel çektiği bir klipte Grimes maskeyle dans ediyor, hastalıktan bahsediyor, Sun Tzu’nun kitabını elinde tutarak Çin’e gönderme yapıyor. Ondan sonra da gerçeklerden bahsedene komplo teorisyeni muamelesi yapıyorlar.
Abdussamed Tosun: Son olarak ne söylemek istersiniz? İnsanlara neler tavsiye edersiniz?
Serhat Arvas: Doğaya, doğala, doğal gıdalara, gerçek hayata, özgürlüğümüze, nefesimize sahip çıkalım. Allah’ın yaratmış olduğu güzellikleri ve nimetleri yok ederek yerine sahtelerini/yapaylarını vermelerine müsaade etmeyelim. Çocuklarımızı, neslimizi dijital kölelere dönüştürmelerine izin vermeyelim. Hayatı küçücük evlere sığdırmaya çalışanlara inanmayalım. Bu dünya hepimizi doyuracak kadar büyük, nüfusu düşürmek için yapılan algı oyunlarına kanmayalım. Mücadele edebilmek için üç yol var. Siyasi, toplumsal ve bireysel… Umarım bireysel yoldan toplumsala ulaşırız da insanlık namına ve insanlık uğruna şeytani düzenden hesap sorabiliriz. Son sözüm; korkmayın! Korkarsanız yönlendirirler, korkarsanız emir verirler, korkarsanız köle olursunuz… Korku politikalarına ve ekranlara çıkıp gerek hastalıkla, gerek iklim bahanesiyle sizi korkutmaya çalışan felaket tellallarına inanmayın! En içten muhabbetlerimle…