Uzun zamandır satırlarımdan ayrıyım; bu yüzden kelimelerimin boynu büyük kaldı bembeyaz kağıtlarda. Özledim; masumca yaşadığımız, kalp kırmadan yaşayabildiğimiz ve en önemlisi bir gün öleceğimizi bilerek yaşadığımız zamanları özledim. Büyüdükçe kaybettik; önce masumiyetimizi, sonra da iyi niyetimizi. Memleketi, ırkı, mezhebi, rengi ne olursa olsun; bir çocuğun başını okşamayı çok gördük kendimize. Yağmurdan kaçarcasına kaçtık birbirimizden! Ailemizden, akrabalarımızdan, dostlarımızdan…


(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

kısacası bizi var eden her şeyden kaçtık. Yabancı limanlara sığındık! Kendi hayatımızı mültecilere çevirdik. Karşı tarafın bizi hoş karşılayacağını düşündük ama onlara yaklaştıkça kurşunlar yağdırır gibi gerçekleri yağdırdılar üzerimize. “İstenmiyorsunuz” dercesine… Halbuki başta istercesine hareket eden, merhamet sergileyen onlar değil miydi? Onlar sayesinde kurşun gibi kelimeler sarfetmedik mi birbirimize? “Öleceksin bir gün!” Diyerek haykırmadık mı gerçekleri, ölümün zamanını dahi bilmeden! Yanlışlar yaptık, bizi sevenleri hüzünlere boğarak… Halbuki bizi sevenlerin nokta kadar kıymetini bilebilseydik, biraz olsun sevgi ve saygıyla yaklaşabilseydik her şey çok farklı olabilirdi, ama yapamadık.

Paylaşmayı beceremedik…!
Ülkemiz alevler içerisinde yanarken “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” dercesine çekildik kendi kabuğumuza. Salgın hastalıklarımızda maskelerimizi takmayıp kendi hayatımızı tehlikeye attık bir başkasının sağlığını düşünmeden! “Önceden komşusu açken tok yatan bizden değildir” derdik, şimdi bizden olmayana “karnın aç mı?” Sorusunu sormayı bırakın hâl hâtır dahi sormaz olduk. Oysa kendin aç olsan bile elindekini paylaşman dünyadaki en lezzetli şeydir. Ama biz bunu bilemedik.


(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

Sevmeye kalktık bir çoğumuz. Masumca duygularla ulaşmak istedik karşımızdaki insanlara. Yanında olduğumuzu, yalnız olmadığını bilmesini istedik karşımızdaki insanın. Görüşemesek bile defalarca aramamızla, mesajlarımızla her anında varolduğumuzu bildirmek istedik. Yanımıza koşarak geldiği günlere teşekkür adına, topuklarından öptük Yüreğimizi titreten insanın! Ve kıçına tekmeyi vuran kişi kazandı, biz kaybettik. Art niyetin kol gezdiği, insan müsveddesi gibi yaşayıp birbirini harcayanların, vermek için öncelikle isteyenlerin, kısacası “benim bu durumdan kârım ne olacak” diye düşünenlerin arasında “insanca” yaşayabilmek çok zor oldu. Beş vakit namaz kılarak ahireti kazanacağını düşünen insanlar “hayatımızda en büyük yaralar açan insanlar” oldu. Kalp kırmaktan, üzerimize tehditler yağdırıp, kırıp dökmeyle bir şeyleri yoluna koyacağını düşünen insanlar yüzünden bu hale geldik. Özür dileyerek söylüyorum ama bazı insanlar bekçi köpeği gibi oldu. Mevzisine girdiğimiz zaman havlayıp ısırmaya çalışan, fakat önüne kemik atıp başını okşadığımızda kuyruğunu sallayan bir köpek gibi… Bu kadarına gerek yoktu aslında. Böyle yaşayıp insanların hislerini kaybetmesine sebep olmanıza gerek yoktu.


(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

Gelişi güzel konuştunuz mesela, yargıladınız! Fikirler verdiğimizde “sen ne anlarsın, daha yaşın kaç?” Dediniz. İşimizde yorulduğumuzu söylediğimizde “sanki ne iş yapıyorsun, oturduğun yerden para kazanıyorsun” dediniz. Kendimize bakım yaptık, hoş kokular süründük “erkek adamın kendi kokusu yeter” dediniz. Kavrulmuş soğan gibi koktuğunuzu söylediğimde yüzüme nefretle baktınız. Pahalı araçlara binip ticaretini yaptık “zaten modeli düşük bunun, kazalıdır hem” dediniz çekemediniz. Bir yakınımızla yaşadığımız durum gözlerimizin önüne geldi ve bir daha o durumu yaşayamayacağımızı öğrenip bir “offf”çektiğimizde “gencecik adamsın, neyin olabilir ki off çekiyorsun” dediniz. “Kuzenimi trafik kazasında kaybettik” dediğimde yaptığınız yargıdan pişman olup baş sağlığı dilemeye kalktınız. Daha sayamadığım bir çok sebep yüzünden, yarına çıkma hevesimizi dahi bizden götürdünüz! Çoğumuzun anlık gülüşleri, anlık mutlulukları var. Çünkü mutluluğu bu kadar pahalı ve zor yapan insanlarımız var çevremizde. Sahip olduklarını bilmeyen, aç köpekler gibi etrafa saldıran, önce kendine sonra da etrafındakilere karşı saygısı olmayan, insanlardan bir şeyleri ç/almayı kendi üzerine hak gören mahlukatlarla dolmuş dünya dediğimiz. Çok zor biliyorum ama art niyetleriniz ile beraber defolup gidin güzel hayatımızdan. Çünkü biz “siz yokken” çok mutluyduk…

Emre Tamirciler