İstanbul’da yaşayan bir Ankaralıyım. 17 yaşımdan beri Ankara’da tiyatro sahnesinde başladığım oyunculuğa, daha sonra sosyoloji eğitimimi 3.sınıfta bırakıp, Konservatuvara girince, Tiyatro eğitimimle birlikte profesyonel oyunculuk hayatıma başladım. İstanbul’a geldim. Dizilerde, reklamlarda, tiyatrolarda oynadım. Sadece oyunculuk mesleğimi yapmak için uğraşırken; birçok şey yaptım ve birçok şeyi öğrenmek zorunda kaldım. Senaryo yazarlığı, proje tasarımları, oyuncu koçluğu, videolar, bestecilik, söz yazarlığı vs… Aklıma gelmeyen şeyler de var. Ne yazık ki birçok şeyden anlıyorum, kurgu- montajdan bile. Bu çok iyi bir şey değil bana göre. Çok açık konuşayım bu kısımları söylemek beni biraz utandırıyor. Kendimi övüyor gibi geliyor.
O yüzden işin Yeşim Uludağ kısmı kısaca budur. Detaylar zaten kitabımda yazılı. Birçok şey yapmanın ya da bilmenin pek önemli olduğunu düşünmüyorum. Okuma yazmam da olmayabilirdi. Fakat bu dünyanın biraz kurallarına uymak için en azından bunlar şimdilik yeterlidir diye düşünüyorum. Ama Yeşim kimdir dersen; sosyal medyada çizdiğim imajım biraz rahat, goy goy olsa da; benim de bir gerçek tarafım bir de hologramım var sanırım.:) Yeşim, işin şekilleri ile uğraşanlar için yani sadece ‘dış’a bakanlar için; bir ‘Fabrika Hatası’, ’Çok güzelsin, fazla kafanı yorma bunlar için.’ ha bir de ‘Kimsin sen, neyine güveniyorsun?’ dur diyebiliriz. Bu sözler genel bir veri toplamasıdır:)
Fakat işi ‘insan’ ile olanların, görünenin ötesiyle ilgilenenlerin, benimle ilgili tanımlaması çok daha farklı ve güzel olabiliyor. Aslında ‘hiç’ olmak için uğraşırken, ‘hep’ olmak zorunda kalmış, kalıplaşmaya, kategorileşmeye, şekillere karşı biridir ve aynı zamanda karşısındakine hep ‘ayna’ olarak ne görüyorsa onu yansıtan biridir diyebilirim.
Samet Tosun’la Pazar Sohbeti röportajından alıntıdır..