Yazar: DS Kültür Sanat Page 16 of 467

Ekin Uzunlar, yeni programı ile TRT Müzik’te!

Yayınladığı şarkılarla ve kaleme aldığı sözlerle adından sıkça bahsettiren karadeniz müziğinin sevilen isimlerinden Ekin Uzunlar, yeni bir televizyon programına başladı. Ekin Uzunlar’ın eğlenceli sunumu ve müzik dolu bir program olan ”Ekin zamanı” her çarşamba canlı yayınla TRT Müzik ekranlarında olacak.




Ekin zamanı’nın ilk program konuğu ise güzel şarkıcı Irmak Arıcı oldu. Geçtiğimiz günlerde ilk bölümü ile ekranlara gelen program, müzikseverlerden tam not aldı. TRT Müzik, bu haberi sosyal medya hesapları üzerinden ”Müziğin sohbetle harmanlanacağı yepyeni bir programla bir aradayız” notu ile duyurdu.

Davut Güloğlu yeni albümü “Dema”yı sevenleri ile buluşturdu!

Davut Güloğlu’nun yeni albümü ‘’Dema’’ TYN Music Production etiketiyle tüm dijital platformlardaki yerini aldı. Davut Güloğlu, albümün çıkış şarkısı olarak yepyeni ve enerji dolu bir yaz şarkısı olan “Dema” ile sevenleriyle buluştu. Sözleri Davut Güloğlu ve Oğuzhan Atmaca’ya, bestesi Davut Güloğlu’na ait olan, ‘’Dema’’ adlı keyifli şarkının aranjörlüğünü ve prodüktörlüğü ise Toylan Kaya yaptı.




Uzun süre sonrasında yeni albüm heyecanı taşıyan Davut Güloğlu, 6 şarkıdan oluşan albümünde; Dema – Sevdam Dinlesin – Var Mısın? – Koparıp Atasım Var – Giresun Bel Kırması -Horon adlı şarkılara yer verdi. Karadeniz Müziğinin etnik pop kategorisinde öncü ismi olan Davut Güloğlu’nun, geleneksel Karadeniz ezgileri ve modern pop müziği arajmanları bu albümde oldukça hissediliyor. Albümde yer alan söz ve müziği Davut Güloğlu’na, düzenlemesi Toylan Kaya’ya ait olan “Sevdam Dinlesin” adlı şarkıya Rize’nin muhteşem doğasında klip çekildi. Klip tüm dijital platformlardaki yerini aldı.

KÖFN müzik listelerinde fırtına gibi esiyor!

Salman Tin ve Bilge Kağan Etil’den kurulu pop müziğin popüler grubu KÖFN aynı anda 4 şarkıyla birden listelerde! Grup ‘Yakışıklı’, ‘Gitme Sana Muhtacım’, ‘Bi Tek Ben Anlarım’ ve ‘Al Aramızdan’ şarkılarıyla rekorlar kırarak kendisiyle yarışıyor. Son dönemde Türkçe popun zirvesine tırmanmayı başaran, elektronik-pop müzik türünün en önemli ikilisi olmayı başaran KÖFN ile Simge’nin ortak projesi ‘Yakışıklı’ 16 haftadır listelerin zirvesinde. Bu şarkı ile liderliğini koruyan KÖFN yeni single’ı ‘Gitme Sana Muhtacım’ ile de listelere hızlı bir giriş yaptı.




İlk haftasında zirveye göz kırpan şarkı ‘Selami Şahin Şarkıları 2’ albümünde yer alıyor. KÖFN ayrıca yine 17 hafta üst üste 1 numara olan şarkısı ‘Bi Tek Ben Anlarım’ ve ‘Al Aramızdan’ ile listelerde başarısını devam ettiriyor. Böylece 4 şarkısıyla birden radyo ve TV müzik kanallarında en çok yayınlanan şarkılar arasında kendisiyle yarışıyor. Konserlerine hız kesmeden devam eden KÖFN tüm gençlik festivallerinin en çok talep gören ismi olarak yeni neslin favori grubu olduğunu da kanıtlıyor.

”Üç günlük dünya” filmi 3 mayıs’ta vizyonda!

Geçtiğimiz günlerde çekimleri İstanbul Tarlabaşı’nda tamamlanan filmin yapımcılığını Levent Hançer, Çetin Çaçur ve filmin başrol oyuncularından Erkan Çelik üstleniyor. Erkan Çelik “ izleyenleri beş dakikada bir güldürmeye söz veriyoruz” iddiasında bulunuyor. Filmin yönetmen koltuğunda usta yönetmen Caner Erzincan otururken, başrollerini Bülent Emrah Parlak, Erkan Petekkaya, Batuhan Sert ve Erkan Çelik paylaşıyor.




Oyuncu kadrosunda; Begüm Öner, Sıla Korkmaz, Ceren Soylu, Şevki Özcan, Ayhan Taş, Bülent Çolak, Tuncay Gençkalan, Burcu Gönder ve geçtiğimiz yıl vefat eden usta oyuncu ve tiyatrocu Yılmaz Gruda’nın da olduğu komedi filmi “Üç Günlük Dünya” 3 Mayıs’ta vizyona giriyor. Filmin ana karakterlerinden Muhittin Abi rolünü Bülent Emrah Parlak canlandırırken usta oyuncu Erkan Petekkaya ise Muhittin Abi’nin çocukluk arkadaşı Çetin karakterine hayat verecek. “Üç Günlük Dünya” filmi özlenen mahalle komedisinin bir örneği olmayı hedeflerken filmin yapımcısı Erkan Çelik; “ Muhittin Abi” benim dört yıldır sosyal medyada yarattığım bir karakterdi. İnsanlar da çok severek ilgi gösterince bunu senaryolaştırdık. Muhittin Abi’nin videoları milyonlar izleniyor. Çünkü herkesin hayatında mutlaka bir Muhittin Abi karakteri var. Eminim “Üç Günlük Dünya” devam serisi olacak bir film” dedi.

PASHA Bank, yeniden İstanbul Dijital Sanat Festivali’nin ana sponsoru oldu!

Türkiye’nin ilk ve tek dijital sanat festivali “4. İstanbul Dijital Sanat Festivali”, 2-5 Mayıs 2024 tarihleri arasında “Search Reality” (Gerçekliği Ara) temasıyla, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleriyle Mezo Dijital tarafından, PASHA Bank ana sponsorluğunda AKM’de düzenleniyor. Mart ayında ön gösterimi İtalya Milano’da yapılan, Fransız müzisyen, besteci ve müzik yapımcısı Jean Michel Jarre’a ait dijital sanat eseri “The Eye and I”ın da yer alacağı festival hakkında bilgi veren PASHA Bank Genel Müdür Vekili Hale Yıldırım, “Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan üçgeninde yarattığımız finansal sinerjiyi sanatsal boyuta taşıdığımız bu festivale 4 yıldır ana sponsor olmanın gururunu yaşıyoruz. Dijitalleşmenin hızlandığı bu dönemde uluslararası arenadaki dijital sanat eserleri ile yurt içindeki eserleri sanatseverlerle buluşturmak bizleri mutlu ediyor.” dedi.




90’larda gerçekleşen dijital devrim ile daha yaygın bir hâle gelen dijital sanat kavramı, 2000’lerde yeni iletişim teknolojileri olan bilgisayar ve internetin yaygınlaşması sayesinde “yeni medya sanatı” olarak adlandırılmaya başladı. Özellikle pandemiyle birlikte hız kazanan dijital sanat, dünyada 50 milyar büyüklüğe ulaşan sanat pazarından ciddi bir pay alıyor. Tüm dünyada atağa geçen ve Türkiye’de de bu alandaki sanatçıları desteklemek adına Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan üçgeninde 9 yıldır faaliyet gösteren PASHA Bank, Türkiye’nin ilk ve tek dijital sanat festivalini kurulduğu ilk günden beri ana sponsoru olmaya devam ediyor. Bu sene 4.sü düzenlenecek İstanbul Dijital Sanat Festivali, 2-5 Mayıs tarihleri arasında Search Reality” (Gerçekliği Ara) temasıyla T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığının destekleriyle Mezo Dijital tarafından PASHA Bank ana sponsorluğunda AKM’de hayata geçiyor.




Mart ayında ön gösteriminin İtalya Milano’da yapıldığı festival hakkında bilgi veren PASHA Bank Genel Müdür Vekili Hale Yıldırım, “Kurulduğumuz günden bu yana PASHA Bank olarak sanatın yanındayız. 2021 yılında ana sponsoru olduğumuz ve Türkiye’de ilk kez dijital sanat üzerine düzenlenen İstanbul Dijital Sanat Festivali’nin her sene ana sponsoru olmaya devam ettik. Dijital sanatın gücüne inanıyoruz. Dijital sanat, sanatçıların çalışmalarını daha hızlı ve doğru bir şekilde tamamlamalarını sağlıyor. Sanatçılar, dijital sanat tekniklerini kullanarak işlerini daha hızlı tamamlayabiliyorlar. Yaratımlarını daha yüksek bir kaliteye ulaştırmak için hem klasik hem de dijital sanat tekniklerini kullanabiliyorlar. Dijital sanat, sanatçıların çalışmalarını kolayca basılı formata dönüştürmesini sağlıyor. İşte bu yüzden de dijital sanat, dünyada 50 milyar dolar büyüklüğe ulaşan sanat pazarından aldığı payı büyütmeye devam ediyor. Biz de PASHA Bank olarak Türkiye’de dijital sanatın öncüsü olmaktan, festivali uluslararası boyuta taşımaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Bu sene festivalimizin ön gösterimini ilk kez sanatın önemli merkezlerinden İtalya’nın Milano şehrinde yaparak festival adına da yeni adımlar attık” dedi.




Jean Michel Jarre, İstanbul Dijital Sanat Festivali’nde!

Türkiye’nin dijital sanatta büyük bir çıkış yakaladığının altını çizen Hale Yıldırım, “Son dönemde hayatın dijitalleşmesiyle birlikte büyük bir ivme kazanan dijital sanata destekte bulunmayı kendimize misyon edindik. Türkiye, dijital sanat alanında önemli bir çıkış yakaladı. Birçok sanatçımızın NFT projeleri dünya çapında ses getirirken genç sanatçılarımızın da ürettiği farklı dijital sanat eserleri yoğun ilgi görmeye başladı. Metaverse olarak adlandırılan dijital dünyaya baktığımız zaman da 13 milyon dolarla dijital sanat çalışmaları dikkat çekiyor. Her geçen gün hem ülkemizde hem de dünyada sanat alanında dijitalleşme artarken, bu alana verdiğimiz destekle sanatçılarımızın yanındayız” açıklamalarında bulundu.




Dijital sanatın ve sanal dünyaların, gerçeklik kavramıyla nasıl etkileşime girdiğini ve bu etkileşimin insan deneyimini nasıl dönüştürdüğünü keşfetmeyi amaçlayan ve ulusal ve uluslararası 40’ın üstünde sanatçının dijital eserlerinin sergileneceği festivalin küratörlüğünü Türkiye’nin ilk yapay zekâ küratörü Avind ile birlikte Rahim Ünlü, Julie Walsh, Samed Karagöz ve Niyazi Erdoğan üstleniyor. Festival kapsamında çocuk ve gençlik atölyeleri, paneller, görsel ve işitsel performanslar yer alırken Fransız müzisyen, besteci ve müzik yapımcısı Jean Michel Jarre de dijital sanat eseri “The Eye and I” ile festival ziyaretçilerini ağırlamaya hazırlanıyor.

Goncourt ödüllü Fransız yazar Mathıas Énard Türkiye’ye geliyor!

Institut français Türkiye, Türkiye’nin Goncourt Seçiminin ilanı vesilesiyle 2015 yılında Goncourt Ödülü’nü kazanan Fransız yazar Mathias Énard’ı ağırlayacak. Boussole – Pusula adlı romanıyla 2015 yılında Goncourt Ödülü’ne layık görülen yazar, Institut français tarafından 17 – 18 Nisan’da Ankara’da ve 19 – 20 Nisan’da ise İstanbul’da düzenlenecek bir dizi konferans ve söyleşiye katılarak Türk okurları ile buluşacak ve Türkiye’nin Goncourt Seçimi jürisine başkanlık ederek sonuçları ilan edecek.




Mathias Énard, 17 Nisan tarihinde Türkiye’nin Goncourt Seçimini belirlemek üzere Ankara, Istanbul ve Izmir’den gelen üyelerden oluşan jüriye başkanlık ederek, Institut français Ankara’da düzenlenecek basına açık toplantıda Türkiye’nin Goncourt Seçimi’ni ilan edecek. Aynı günün akşamı Institut français Ankara’da düzenlenecek edebiyat söyleşisine Boussole – Pusula romanını Türkçe’ye kazandırarak Institut français 2021 Çeviri Ödülü’nü kazanan Ebru Erbaş ile birlikte katılacak olan Énard,18 Nisan tarihinde Hacettepe Üniversitesi’nde bir konferans verecek. Yazar 19 ve 20 Nisan tarihlerinde ise İstanbul’da ilk ikisi Minoa Kitapçısı’nda yazar ve çevirmen Yiğit Bener eşliğinde, sonuncusu Galatasaray Üniversitesi’nde olmak üzere üç ayrı söyleşiye katılacak.

Türkiye’nin Goncourt Seçimi
Institut français Türkiye’nin girişimi ile Türkiye, Goncourt Akademisi tarafından resmî olarak Türkiye’nin Goncourt Seçimi’ni düzenlemeye davet edildi. Türkiye bu şekilde, Uluslararası Goncourt Seçimi düzenleyen 37. ülke oldu. Goncourt Ödülü’nün uluslararası ayağını oluşturan ülkelerin Goncourt seçimleri, o ülkede bulunan Institut français bünyesinde ve üniversitelerin Fransız Dili ve Edebiyatı, Mütercim tercümanlık ya da Fransızca öğretmenliği bölümlerinde Fransızca kitap kulüpleri yani jüriler oluşturularak her yıl Akademi Goncourt tarafından açıklanan kısa listede bulunan eserler okunuyor ve oylanıyor.




Bu şekilde her ülke kendi Goncourt Ödülü’nü veriyor. Ödülü kazanan roman o ülkenin diline çeviriliyor. Türkiye’nin Goncourt Seçimi, Fransızca edebiyatın tanıtımı ve Institut français Türkiye’nin kitap politikası açısından önemli bir etkinlik haline gelecektir.

Mathias Énard kimdir?
Fransız yazar ve çevirmen Mathıas Énard, 1972’de Fransa’nın Niort kentinde dünyaya geldi. Yükseköğrenimini, Arapça ve Farsça eğitimi aldığı INALCO’da (Doğu Dilleri veMedeniyetleri Enstitüsü) tamamladı. 1991 yılından itibaren Ortadoğu’ya (Beyrut, Şam, Tahran) uzun sürelerle konakladığı yolculuklar yapmaya başladı. 2000 yılından beri Barcelona’da yaşamaya devam eden Énard, Bağımsız Barcelona Üniversitesi’nde verdiği Arapça derslerinin yanı sıra Arapça ve Farsçadan çeviriler de yapıyor. Yazar ilk romanı La perfeciton du tir’i [Mükemmel Atış] 2003’te, ikinci romanı Remonter l’Orénoque’u [Orinocu’ya Tırmanmak] 2005’te yayımladı.




Yazar, dördüncü romanı Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara ile Fransa’da lise öğrencilerinin verdiği Goncourt des Lycéens Ödülü’nü aldı. Énard’ın, dördüncü kitabı olmakla birlikte yazara ilk büyük başarısını kazandıran, geniş kitlelerce tanınmasını sağlayan ve büyük övgülerle karşılanan romanı Mıntıka, Livre Inter ve Prix Décembre gibi saygın edebiyat ödüllerini aldı. Yazar, Pusula’yla 2015 yılında Fransa’nın en önemli edebiyat ödülü Goncourt’a layık görüldü.2020 yılında Le Banquet annuel de la confrérie des Fossoyeurs (Mezar Kazıcıları Birliğinin Yıllık Ziyafeti) romanından sonra, Déserter yayınlanan son kitabıdır.

Depremzede öğrencilere Ressam Tülin Kaynak’tan sanat desteği!

Tülin Kaynak, deprem bölgesindeki öğrencilerin sanat ile buluşmasına katkı sağlayan yeni bir projeye imza attı. Geçtiğimiz aylarda ressam Tülin Kaynak’ın bağışladığı eserler ile deprem bölgesinde, ‘Sanat Atölyeleri Projesi’ hayata geçirildi. Erenköy Rotary Kulübü sanatçının eserlerinden gelen bağış desteği ile iki eğitim yapısı içerisinde sanat atölyeleri açtı. Çünkü sanatçı, deprem bölgesinde bir sanat projesi gerçekleştirilmesi koşulu ile eserlerini bağışlamıştı.




Sanat atölyelerinde çocuklar için boyadan tuvale, şövaleden fırça setlerine kadar tüm resim malzemeleri yer alıyor. Projenin bir diğer aşaması olarak, çocukların bu atölyede geliştirdikleri eserler ile birlikte İstanbul gelip, bir müzayedeye katılması da planlanıyor. Sanatçı, travma yaşayan çocuklara, bu proje vesilesi ile sanatın iyileştirici gücünden yararlanma imkanı sunabildikleri için mutlu olduğunu belirtti. Rotary’nin bu projeyi sürdürülebilir şekilde devam ettirmesinin de ayrı bir değer taşıdığını ifade etti.

Nazan Öncel Türkiye turnesinin ikinci ayağında Bostancı Gösteri merkezinde sahne alacak!

Şarkılarıyla nice nesiller yetiştiren ve müzik tarihine adını altın harflerle yazdıran, şarkı yazarlığının en özgün temsilcisi olan Nazan Öncel, Nisan ayında KerkiSolfej Organizasyon’un düzenlediği konserlerle Türkiye turnesine çıkmaya hazırlanırken yoğun istek üzerine 28 Nisan’a Bostancı Gösteri Merkezi’ni de ekledi.




Geçtiğimiz günlerde “Kara Plak / Geceye Bir Şarkı’’ albümünü çıkartan sanatçı yeni şarkılarını sevenleri için seslendirecek. Dinleyicisinin bugünlere taşıdığı ve her biri hit olan zamansız şarkılarını yurdumuzun dört bir yanından dinleyicisiyle hep bir ağızdan söyleyecek olmanın heyecanını yaşadığı Kral Pop Radyo sponsorluğundaki turnesine 13 Nisan’da Ankara TED Koleji’nde başlayacak olan sanatçı, 28 Nisan’da İstanbul Bostancı Gösteri Merkezi’yle devam edecek. Nazan Öncel, 10 Mayıs Konya Selçuklu Kongre Merkezi, 13 Mayıs Gaziantep GAÜN Mavera KSM, 16 Mayıs Adana Çukurova Üniversitesi Açıkhava Tiyatrosu, 27 Mayıs İzmir Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu, 17 Haziran Bursa Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu ve 30 Haziran Antalya Açıkhava’da muhteşem performansıyla sahne alacak.




’’Üç dakikaya sığdırdığım hikâyelerle hazırladığım Kara Plak / Geceye Bir Şarkı ’’iyi ki de yaptım dediğim albümlerden biri oldu. Sevilmesi sahiplenilmesi hayatımın bu sürecinde bizi Türkiye turnesiyle buluşturmaya hazırladı. KerkiSolfej ile çıkacağımız bu yol müziğimle dinleyicisi arasında sağlam bir asma köprü kuracağı için kıymetli bir yolculuk olacak; emeği geçen herkese minnettarım.” sözleriyle duygularını dile getirdi.

Sabancı Üniversitesi’nde Sakura Festivali ile Japonya rüzgarı esti!

Sabancı Üniversitesi, Türkiye ile Japonya arasındaki diplomatik ilişkilerin 100’üncü yılında “Sakura Festivali”ne ev sahipliği yaptı. 2 bine yakın Sakura ağacının yer aldığı, bu anlamda Türkiye’nin en büyük Sakura popülasyonuna sahip olan Sabancı Üniversitesi’nde ilk kez düzenlenen Sakura Festivali, Japon kültürünü yakından tanıtırken, geleneksel Türk-Japon dostluğunu da sağlamlaştırdı.

Sabancı Üniversitesi, Japonya’dan sonra ülke dışında ilk kez düzenlenen “Sakura Festivali” ile tarihi günlerinden birini yaşadı. Kampüs alanında bulunan iki bine yakın Sakura ağacının çiçekleriyle oluşan renk harmonisinin eşsiz görüntüler sunduğu festivalde, binlerce öğrenci ve davetli Japon kültürünü yakından tanıma olanağı elde etti. Türk-Japon ilişkilerinin başlamasının 100’üncü yılına ithaf edilen festival, tüm gün ve gece boyunca sürdü. Türkiye’nin en büyük Sakura ağacı popülasyonuna sahip olan Sabancı Üniversitesi kampüsünde düzenlenen festivale Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Japonya’nın Türkiye Büyükelçisi Katsumata Takahiko, Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Leblebici, Sabancı Üniversitesi Genel Sekreteri Ali Çalışkan ile Güler Sabancı’nın iş ve akademik dünyadan dostları ve çok sayıda seçkin konuk katıldı.




Festivale katılan konuklar arasında Japonya Başkonsolosu Kasahara Kenichi, Mitsubishi Genel Müdürü Yasunori Sakamoto, Toyota Ceo’su Ali Haydar Bozkurt, Bolez Tavuk Yönetim Kurulu Başkanı Athisiko Chikuhama, Itochu Genel Müdürü Takashi Kisimoto, Bridgestone Japonya Temsilci Yonetici Tomio Fukuzimi, Marubeni Genel Müdürü Shigeru Yamaguchi de yer aldı.

Japon kültüründe yeniden doğuşu simgeleyen Sakura ağaçlarının çiçekleriyle süslendiği festival “Geleceğe Söz Ver” Burs Programı kapsamında Sabancı Üniversitesi’nde eğitim gören başarılı ve ihtiyaç sahibi gençlere başarılarını sürdürme konusunda destek sağlayacak bir kaynak da yaratmış oldu.

Güler Sabancı; “Sakura Festivali, Türkiye ve Japonya ilişkilerinin 100’üncü yılını kutlamak için harika bir fırsat oldu” Sabancı Üniversitesi kampüsündeki Sakura Festivali’nde Türk ve Japon davetliler, çalışanlar ile öğrencilere hitaben bir konuşma yapan Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı Sakura ağaçlarını yetiştirmeye tutkuyla bağlı olduklarını söyleyerek “

Türkiye ve Japonya arası ilişkilerimiz her zaman iyi oldu. Sabancı olarak biz de Japon şirketleriyle son derece güvenilir ortaklıklara sahip olmanın ayrıcalığını yaşadık, onur duyduk. Bugün ortaklıklarımız oldukça başarılı çünkü bu şirketlerle aynı değerleri paylaşıyoruz ve işbirliklerimiz uzun yıllara dayanan güvene dayanıyor. Artık yılları saymıyoruz ve bugün burada, Japonya-Türkiye ilişkilerinin 100’üncü yıl dönümünü kutluyoruz.

Sakuralar, Japon kültürünün önemli bir detayı. Her şey uzun yıllardır birlikte çalıştığımız ve inanılmaz bir ortak olan Komatsu ile başladı, bize Sakura ağaçlarını getirdiler. Öğrencilerimiz de artık her yıl Sakuraları keyifle deneyimliyor ve tadını çıkarıyorlar. Sakura Festivalimiz için bize katılan herkese teşekkür etmek istiyorum. Bu festivalin Türkiye Japonya arasındaki diplomatik ilişkilerin 100’üncü yılını kutlamanın güzel bir yolu olduğunu düşünüyorum.” dedi.




Japonya’nın Türkiye Büyükelçisi Katsumata Takahiko da Sakura’nın derinlikli Türk-Japon ilişkisinin bir sembolü olduğuna işaret ederek şunları söyledi; “Sakura ve lale çok sembolik ulusal çiçeklerdir. Binlerce Sakura’yı, İstanbul’un güzel ikliminde yetiştirmek çok zor bir iştir. Ama bu özel kampüs alanında yetiştiğini görmek harika bir duygu. Japonya’da da Nisan’ın birinci veya ikinci haftası bu ağaçlar çiçek açar. Burada da, Japonya’daki parklarda yaşadığım o hissi yeniden yaşadım. Sakura ağaçları iki ülke arasındaki dostane hikayenin başlaması için yeni bir sayfa açtı. Japonya ve Türkiye ekonomik ilişkileri açısından Sabancı Holding’in 1980 yılında başlattığı iş birliği ile çeşitli Japon şirketleri ile ortak güven kuruldu. Bu dostluk Japon şirketlerinin Türkiye’ye yatırım yapmasına ve teşvik edilmesine önemli katkılarda bulundu. Japonya ve Türkiye ilişkilerinin geliştirilmesi için uzun yıllardır gösterdiği başarılardan dolayı Sayın Güler Sabancı’yı kutluyorum. Türkiye ve Japonya arasındaki diplomatik ilişkilerin 100’üncü yıl dönümünde böyle bir etkinliğe imza attığınız için minnettarım. Müsaade ederseniz Türkiye benim ikinci memleketim diyorum”.

“Prof.Dr.Yusuf Leblebici; 7 farklı Sakura ağacımız var”

Sakura Festivali’nin gala gecesinde bir konuşma yapan Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Leblebici de Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Washington’da 3 bin 700 Sakura ağacının olduğunu buna kıyasla 1962 ağacın da Sabancı Üniversitesi kampüsünde yer aldığını belirterek şunları söyledi; “Kampüsümüzde 7 farklı Sakura türüne ev sahipliği yapmaktan gurur duyuyoruz. Bu etkinliğe adını veren Sakura ağaçları 2007 yılında Komatsu Grubu tarafından Sabancı Üniversitesi’ne bağışlandı. Bu küçücük ağaçlar 2008-2009 yılında ilk defa çiçek verip sepildi ve her sene biraz daha büyüyerek bugüne ulaştılar. Bugün kampüsümüzde hepiniz Sabancı Üniversitesi’nin bu muhteşem Sakura ağaçlarının ihtişamını gördünüz. Bu güzel günde bizimle birlikte olduğunuz için çok teşekkür ediyoruz.”




“Japon kültürü başroldeydi”

Sabancı Üniversitesi’nde düzenlenen Sakura Festivali, Japonların geleneksel “çay seremonisi” ile başladı. Ardından, animasyonun en büyük ustalarından biri kabul edilen Hayao Miyazaki’nin on yıl aradan sonra sinemaya muhteşem dönüş yaptığı ve 96. Akademi Ödüllerinde En İyi Animasyon Oscar’ını alan “Çocuk ve Balıkçıl” (The Boy and The Heron) filminin gösterimi izlendi. Gün içinde kampüs bünyesinde düzenlenen Koku/Esans Deneyimi, Origami Atölyesi, Sushi Workshop, Şadoo (Japon Kaligrafisi) Atölyesi ve İkebana (Japon Çiçek Aranjmanı) Atölyesi etkinlikleri ile Kendo/Japon Kılıç Sanatı Gösterisi izleyenleri büyüledi. Program kapsamında ayrıca; Yugetsu Akasaka Konseri, DJ Kunio Teramoto ve DJ SALAM Performansı ile Kufuki Konseri festivale katılanlara müzikle dolu anlar yaşattı.

“Gala gecesinde Japonya ve Türkiye esintisi”

Türkiye ile Japonya arasındaki diplomatik ilişkilerin 100’üncü yılında bir ilke imza atan Sabancı Üniversitesi’nin düzenlediği Sakura Festivali’nin gece programı ise Sabancı Gösteri Merkezi’nde düzenlendi. Yine çok sayıda davetlinin katıldığı “Gala Gecesi’nde” Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ile Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Leblebici konuklarıyla yakından ilgilendi. “Sakura Festivali Gala Etkinliği”nde sahneye ilk olarak ünlü Japon grup “WA League” çıktı. Grup, geleneksel Japon kültürünün izlerini taşıyan çok özel bir performans gerçekleştirdi. Grubun ardından sahne, yeni neslin en önemli seslerinden, söz yazarı ve besteci Cem Adrian’ın oldu.

Yaz. Ali Çiğdem: ”Bu şeytani odak insanoğlunun kodlarını ve onu nasıl kontrol edileceğini çok iyi biliyor”

Röportaj: Abdussamed Tosun
dskultursanat@yahoo.com

Kaleme aldığı kitaplarla büyük ilgi gören ve sosyal medya paylaşımları ile de dikkat çeken Yazar Ali Çiğdem ile Küresel dünyayı ve 100 yıla yakın bir zamandır yapılmak istenen ve bir türlü yapılamayan küresel hedef ve planları konuştuk. Röportajın tamamını aşağıdan okuyabilirsiniz..

 

Abdussamed Tosun: Küreselciler olarak tabir ettiğimiz insanların dünyanın iyiliği adı altında insanlığı içinden çıkılmaz bir güne doğru sürüklemesi hakkında neler söylemek istersiniz? kim bu küreselciler ve amaçları nedir?

Ali Çiğdem: Küreselci kavramı her ne kadar yeni gibi olsa da bu söylem aslında binlerce yıl öncesine on binlerce yıl öncesine dayanır. Küreselci diye tabir edilen grupların yapmak istedikleri aslında binlerce yıl önce yapılmış ve dünyayı defalarca felakete götürmüş olan şeytani odakların günümüz temsilcilerinden başka bir şey değildir. Bugün dünyanın birçok kıtasından bize anlatılan tarihe göre bir biriyle iletişim kurması imkansız olan coğrafyalarda tek elden çıkmış inanç sistemleri ve mimari yapılar o dönemde kurulan küresel şeytani imparatorlukların kalıntısından başka bir şey değil. İşte bu sistemi yani şeytani küresel sistemi tekrar kurmak istiyorlar. Unutmayın Nemrud bir bakıma zamanının küreselcisiydi gerek kurduğu sistemle gerek güttüğü amaçlarla zira Nemrud zamanın ilk isyankara manasına gelir bu tanım bile bize aslında olup biten ve olcakları özetliyor: Küreselcilerin ve atalarının amacı İlahi sisteme isyan etmek ve onunla savaşmak zira efendileri Azazil bunu yapmak üzere ahdetmiş. Bu bir inanç meselesi yani.




Abdussamed Tosun: Komplo teorisi denilen kovid, aşılama ya da insanlara çip takma vb. her şey bir bir gerçekleşmeye devam ediyor. Bu konu hakkındaki fikirlerinizi bizimle paylaşır mısınız? kimse bu olanlara dur demeyecek mi?

Ali Çiğdem: Çip konusuna Dijitalleşme ve Deccal yazı dizisinde uzunca değinmiştim bu işin sonu öyle veya böyle çipleşmeye ve tam dijitalleşmeye varacak zira amaçladıkları şey Tam Kontrol! Neden mi? Çünkü daha önce kurdukları sistemler isyanlarla yıkıldı zira insanın fıtratı öyle veya böyle hakikati bulur çünkü insanın yaratılışında Allah’a kulluk ve ondan başkasına boyun eğmemek var. Unutmayın Biz ondan geldik ona gideceğiz insan sürgündedir acak ona kavuşunca vuslatı son bulacaktır. Bu ibli uşakları da bunu bildikleri ve geçmişten ders çıkardıkları için bu defa mekanik teknoloji üzerinden değil dijital teknoloji üzerinden ilerliyorlar. Lakin plan yapanların en hayırlısı Allah’tır ayeti kerimde buyurulduğu gibi onlar istedikleri uğraşıp “Doktor Moreau”nun adasını kurmaya çalışsınlar takdiri Hüda kuvvei pazu ile dönmez, bir lema ki üflemekle sönmez. Allah nurunu tamamlayacak ve Deccal ile takipçileri günün sonunda zelil bir şekilde cehennemi boylayacaktır.

Abdussamed Tosun: Bill Gates’in desteklediği 2030’a kadar et tüketiminin sıfırlanması hakkında neler düşünüyorsunuz? Et fiyatlarının artması ve insanların artık daha az et tüketmesi bununla ilgili olabilir mi?

Ali Çiğdem: Daha önce sistemlerini ilan edecekleri tarih 2012 idi ancak bu tutmadı ve tarihi 2023 yaptılar lakin bu da tutmadı ve şimdi de bunu 2030 a çektiler. Ne yaparlarsa yapsınlar başaramayacaklar. Bunca afyona bunca hissizleştirmeye rağmen dünya halkları Gazze için ayağa kalktığında, Fransada çiftçiler Pariste sokağa çıktığında bu işin öyle kolay olmayacağını gördüler. Her defasında yeni bir yol deniyorlar ve deneyecekler. Kırmızı et insanlığın kırmızı çizgisidir zira kırmızı et deyip geçmeyin “Testesteron hormonu ve insanlığın geleceği” isimli makalemde konuya değinmiştim. Olay biraz da bu minvalde bakmak lazım.

Abdussamed Tosun: Yapay et, yapay anne sütü ve yapay gıda arzı üzerinde çalışmalar yapan küreselciler’in amacı kendilerine itaat eden bir dünya nüfusu elde etmek mi?

Ali Çiğdem: Bu şeytani odak insanoğlunun kodlarını ve onu nasıl kontrol edileceğini çok iyi biliyor zira kadim bir akıl hocaları var bundan dolayı insanın iradesini ve davranışlarını kontrol etmeninin nerden geçtiğin de biliyorlar. Bunlar ruhsal, fizyolojik ve toplumsal faktörlerdir. Bu üç faktör birbiriyle yakından ilişkili bir insanın kişiliği karakterini değiştirmek istiyorsanız önce onun yediklerini içtiklerini değiştirmelisiniz ardından izlediklerini, giydiklerini, okuduklarını yani sosyal yaşantısını… zaten bunlara müdahale ettiğinizde psikolojisini de etkilemiş olursunuz. Birey değişince toplum da zamanla dönüştürülmüş oluyor. Yapay et ve yapay gıdalar insanlığın boynuna geçirilecek esaret prangalarından başka bir şey değildir.




Abdussamed Tosun: Dünya nüfusunun azaltılması ile ilgili Bill Gates’in ifadeleri olduğu kadar birçok filme de konu olmuştur. Dünya nüfusunu azaltmak için her gün farklı projeler üretmeye çalışan insanlar hedeflerine ulaşabilir mi?

Ali Çiğdem: Öncelikle insan nüfusunu azaltma hedefi onlar için uzak bir hedef zira hala mevcut iktisadi ekosistem insan nüfusuna bağlı. İnsan nüfusu olmadan onlar da olamaz. Lakin bu işin kırılma noktası makinelerin yükselişinde yapay zeka ve robotik teknoloji de ciddi bir kırılma ya da onların tabiri ile yeni bir Rönesans olursa işte o zaman iş işten geçmiş olacak.

Abdussamed Tosun: 1940’lar ile 70’ler arasında ortaya çıkan Yeşil devrim nedir? söylenen bu ifadelerin gerçek dışı olduğunu biliyoruz ama okuyucuların daha bilinçli hareket edebilmesi amacı ile bizlere anlatabilir misiniz?

Ali Çiğdem: Yeşil devrim, soğuk savaş yalan rüzgarı gibi bir algı çalışmasından başka bir şey değildir. İktisat biliminde bir şeyi satabilmen için öncelikle onun talep edilmesini yani onu gereksinim haline getirmen lazım. Birileri hasta olmalı ki ilaç satıp para kazanabilesiniz. Bize yeşil enerji diye dayatılan elektrik enerjisi nerden geliyor ve nasıl üretiliyor? Sıfır karbon diye bir saçmalık ortaya attılar mesela! Karbonunu kendisi doğal ekosistemin bir parçasıyken bunu ortaya atmalarının sebebi hayvanları ve ağaçları karbon kaynağı olarak gösterip onları yok etmek istedikleri için. Olup biteni sorgulamayan kitleler olduğu müddetçe bunu yapabilirler ama birileri çıkıp da bize yutturmak istedikleri yalanları yüzlerine vurdukça halklar uyandıkça kuyruklarını kıstırıp gerisin gire kaçacaklardır.




Zaten Bill Gates denen zevatın kendisi de ağaçların yok edilmesi gerektiğini itiraf etti zaten sabah akşam ineklere kan kusuyorlar ; ) Hatta geçenlerde sözüm ona yapılan bilimsel araştırmada insanların nefes alıp vermesi küresel ısınmaya sebep oluyormuş. Ajandalarındaki planlara dair ipuçları veriyor aslında toplumları yavaş yavaş bir şeylere hazırlamanın çalışması bunlar, insan nüfusu azalmazsa, ağaçları yok etmezsek, havanları yok etmezsek gezegenimiz yok olacak! Yıldızlararası filminde işlenen de bu değil miydi? Bir bilgiyi araştırmayı kim ortaya atarsa atsın onu sorgulamadan itimat etmeyin. Dinamit barutunu yani kitlesel ölüm silahının ham maddesini bulan Nobel ailesinin her yıl barış ödülü dağıttığı bir düzenin yalanlarına daha ne kadar inanmaya devam edecek insanlar?

Page 16 of 467

Powered by WordPress & Theme by Anders Norén