Etiket: röportaj

Ecem Dipdağ ile hakkında merak edilenleri konuştuk!

Samet Tosun: Hayatıma nasıl bir anlam kattım ? diye bir şey sorsam bana neler söylersin ?

Ecem Dipdağ: Hayatıma 2006 yılında eşim girerek anlam kattı. 2011 yılında evlenerek taçlandırdık. 2021 yılındayız ve 3 tane oğlum var, hayatıma anlam katan şeyler işte bunlar diyebilirim.

Samet Tosun: Bizlere biraz hayata bakış açından bahseder misin?

Ecem Dipdağ: Öncelikle hayata bakış açım evlatlarıma iyi bir anne olabilmek Hayat felsefem ise iyilik yapan iyilik bulur kötülük yapan kötülük bulur Ben asla iyilik yapmaktan vazgeçmeyeceğim Düşünsenize bugün varız yarın yokuz 🙂




Samet Tosun: Peki müzik ne zaman girdi hayatına yada şöyle sorayım, müzik ile ne zaman tanıştın ?

Ecem Dipdağ: 1999 Marmara Depreminde tanıştım Ondan öncesinde müzik öğretmenim bendeki yeteneği fark etti. Annem ise keşfedip çalıştırmaya başladı. 10 yaşında ilk öğrendiğim Türk Sanat Müziği eserlerinden ”Ömrümüzün Son Demi Son Baharıdır” artık lisede ise çok sevdiğim müzik öğretmenim Levent Akbaş desteğini benden hiç esirgemedi, bana sopranom derdi müziği bana daha da sevdirdi.

https://dskultursanat.net/kim-kimdir/ecem-dipdag-kimdir/

Samet Tosun: En başa dönelim, nasıl bir aile ve çocukluk geçirdin bize bahseder misin ?

Ecem Dipdağ: Çocuk olmanın en güzel yanı; istediğin zaman ağlayabilmekti. Büyüdükçe insanlar gizli gizli ağlıyor çünkü.

Samet Tosun: Sana gelen olumsuz eleştiriler oluyor mu ? peki bu seni olumsuz etkiliyor mu yoksa kendimi daha fazla nasıl geliştirebilirim diye çalışmalar yapıyor musun ?

Ecem Dipdağ: Tabiki olumsuz eleştiriler alıyorum ama beni etkilemiyor Meyve veren ağaç taşlanır

Samet Tosun: Müzik neden bu kadar önemli senin için ?

Ecem Dipdağ: Müzik ruhun gıdasıdır Şarkı söylediğimde mutlu oluyorum Müzik hayatın sevinci ruhun neşesi ve herseyidir demiş Mustafa Kemal Atatürk.

Samet Tosun: Peki müzikten önce ben ve sonra ben diye kıyas yapsak ne dersin ?

Ecem Dipdağ: Müzikten önce yine ben vardım Müzikten sonra da yine ben varım

Samet Tosun: Son olarak yeni projelerinden bahsedelim ? ve DS Kültür Sanat okurları için neler söylemek istersin ?

Ecem Dipdağ: Sizinle röportaj yapmaktan çok büyük keyif aldım Sevgili okurlariniza dergiyi takip etmelerini rica ediyorum Aşkla kalın sevgiyle kalın dostça kalın hoşçakalın.

Röportaj:
Samet Tosun
dskultursanat@yahoo.com

Azerbaycanlı kick boks şampiyonu Aykhan Mammadov ile hakkında merak edilenleri konuştuk!

''Biraz bundan Konuşalım''da bu hafa Azerbaycan kick boks şampiyonu Aykhan Mammadov ile hakkında merak edilenleri konuştuk.

Samet Tosun: Öncelikle kick boks’a nasıl başladığını merak ediyorum. Ailen nasıl yaklaştı ve seni kimler teşvik etti, kısaca neden kick boks ?

Aykhan Mammadov: Daha önce zaten belirli bir spor geçmişim vardı. Güreş, boks eğitimine çocukken devam ediyordum. Daha sonra üniversiteyi Kazandım. Giresun’a geldim, buradaki antrenörüm aziz Özdemir ile tanıştım. O da beni boksa yönlendirdi. Bu sporda başarılı olacağımı söyledi onunla çalışmalara başladık. Aynen tabi ki sporu genel olarak annem desteklemiyor, zaten maçlarım olduğunda anneme söylemiyorum babam her daim destekliyor ve seviyor, bazen beraber antrenman bile yapıyoruz. Kick boks bana göre bir yaşam tarzı çocuklukta yaptığım bütün sporları birleştirip en iyi şekilde yapabildiğim bir branş, bu sporu yaptığım da kendimi çok mutlu ve  rahat hissediyorum.

Samet Tosun: Şimdiye kadar kariyerinde kaç maça çıktın, bize biraz elde ettiğin başarılardan bahseder misin ?

Aykhan Mammadov: Çıktığım maçların sayısını zaten bilmiyorum. Çünkü uzun yıllardır Milli takım, avrupa, dünya, uluslararası, ülke şampiyonaları ve bölge şampiyonaları olmak üzere sayısız maçlara çıktık. Bunlardan tabiki Ülke bölge uluslarası dereceler elde ettik, daha kariyerin daha yeni başındayız bundan sonra daha büyük dereceler elde edeceğiz.

Samet Tosun: Aykhan Mammadov kimdir ? nasıl bir ailede büyüdü ? bize biraz Aykhan Mammadov’u anlatırmısın ?

Aykhan Mammadov: 1998’de Azerbaycan’ın Nahçıvan şehrinde dünyaya geldim. Şu an Giresun Üniversitesi’nde Siyaset bilimi ve kamu yönetimi okuyorum. Emekli bir ailenin en büyük çocuğuyum. İdealist biriyim , her zaman hedeflerimin peşinden koştum. Ailem spor da ve hayatımın her kısmında  bana destek oldu ve olmaya da devam ediyor. Onların yanımda olduğunu bilmekte banada güç veriyor. Çok sinirlenen birisi değilim, gülüp eğlenmeyi arkadaşlarımla şakalaşmayı seven samimi bir kişiliğe sahibim ama dışardan öyle gözükmediğimi de biliyorum.

Samet Tosun: Peki merak edilen bir diğer soruya gelelim, neden soğuk adam ? bir hikayesi var mı ?

Aykhan Mammadov: Aslında tamamen soğukkanlı biri olmamla alakalı, maç esnasında olsun, gerçek ve özel hayatımda hep soğukkanlı olduğum için, her zaman  kendimi  Her şartta ayakta hiçbir şey olmamış gibi devam etmeyi severim, O yüzden soğuk adam.

Samet Tosun: Kick boks nasıl bir disiplin gerektiriyor, bize biraz antreman rutinini anlatır mısın ?

Aykhan Mammadov: Kick boks, diğer sporlara bakıldığında daha bir zor, başarılı olmak için zor disipline sahip olup ve uyuman gerekiyor. Biz antrenmanlarımızı haftanın beş, altı günü program dahilinde  haftanın üç günü teknik çalışarak diğer iki gün Kondisyon ağırlıklı çalışarak, hafta sonunu da  kendi aramızda maç  yaparak haftayı bitiriyoruz.

Samet Tosun: Peki maça çıkarken nasıl konsantre oluyorsun, her maç öncesi yaptığın belli bir ritüel’in var mı?

Aykhan Mammadov: Bizim maç takvimleri daha önceden belli olduğu için maça hazırlanmamız ve kendimizi motive etmemiz için önümüzde  belli bir zaman oluyor. Ama biz hep ruh halimizi yüksek tutuyoruz ve tek lafımız var ”bu maçı yenceğiz”. Önemli olan inancımız, inancımız tam olduğu sürece, sıkı çalışmamız antrenmanlarımıza ara vermediğimiz sürece, Allahım bizim emeklerinizi yerde bırakmaz.

Samet Tosun: Gündelik hayatta neler yapıyorsun, Aykhan Mammadov’un 1 günü nasıl geçiyor bize anlatır mısın ?

Aykhan Mammadov: Genellikle günün dört 5 saat salonda oluyorum hem kendi antrenmanlarım hem de salonun diğer işleri de ilgileniyorum, arkadaşların ne zaman geçiyorum Playstation oynuyorum, okullar açık olduğu zamanda gündüzleri okulda oluyoruz, eğlenceli bir hayatım olduğunu söyleyemem ama yazları en çok sevdiğim olay yüzmektir, haftanın büyük kısmını plaj da geçirmeyi tercih ediyorum.

Samet Tosun: Beslenmende nelere dikkat ediyorsun, nasıl bir beslenme düzenin var anlatır mısın ?

Aykhan Mammadov: Beslenmede çok tüketmiyorum aslında yeme ve içmeme dikkat ediyorum genelde protein ağırlıklı beslemem gerekiyor zaten  bu konuların hepsini sayın hocam Dyt. Salih Gürel bizim için gerekli ayarlamaları yapıyor.  Ama sporun en zor kısmı da sanırım diyet kısmı olsa gerek.

Samet Tosun: Son olarak bundan sonraki hedeflerin neler, birazda gelecekten konuşalım ?

Aykhan Mammadov: Tabiki bu sene üniversiteyi bitireceğim, ek olarak maçlarımız başlıyor yoğun bir tempoyla çalışıyoruz. Önümüzde bir sürü Avrupa, dünya şampiyonları aynı zamanda 2021’de İslam oyunları var, bu seneki hedefim İslam oyunlarını kazanmak daha sonra geleceğe dönük planlar yaparsak çok büyük bir spor salonu açmayı düşünüyorum. Sadece kendim değil kendimden daha başarılı yetenekli , sporcular  yetiştirmeyi hedefliyorum ama tabiki bunlar 35 yaştan sonra,  çünkü uzun yıllar spor hayatıma devam edeceğim.

Samet Tosun
dskultursanat@yahoo.com

Bruda412 ile biraz müzik birazda hakkında merak edilenleri konuştuk!

Samet Tosun: Öncelikle biraz müzikal kariyerinden bahsedelim, müzik ile ne zaman tanıştın, herşey nasıl başladı ?

BRUDA412: Öncelikle merhabalar, müzik ile küçük yaşlarda tanıştım. Abilerimin müzisyen olması nedeniyle sürekli içli dışlı olduğum bir çocukluk geçirdim. Fakat müzikle uğraşacağım başlarda hiç aklıma gelmezdi. 2000lerin başlarında hiphop akımına tutuldum ve o dönem graffiti, dans gibi kollarını denerken bir yandan da birşeyler yazmaya başladım. Başlarda bu yazma olayı deneme şeklindeydi, daha sonra şiire evrildi, son olarak abimin ve arkadaşlarımın ısrarı üzerine ritmik sözler yazmaya başlayarak rap kariyerime başlamış oldum.

Samet Tosun: O zaman son yayınlanan albüm çalışmanız ‘’Ayna’’dan bahsedelim. Bize bu süreci anlatır mısın? Ne oldu, nasıl gelişti ?

BRUDA412: Ayna albümü uzun süreli bir birikimin ürünü oldu. Daha önceden 2015 yılında bir rap albümü ve 2018 yılında bir pop albümü yapmıştık. Aralarda single çalışmalar yayınladık fakat günümüzdeki hızlı tüketimden ötürü sanki artık yapmıyormuşuz gibi bir algı oluşmuştu. Hem bu süre içerisindeki gelişimimizi göstermek istedik, hem de uzun soluklu bir proje ile dinleyicilerimizin karşısına çıkarak doyurucu bir çalışma sunmak istedik.

Albüm hakkında bilgi verecek olursam iki konsept olarak düşünebiliriz. Bir geçiş albümü aynı zamanda. Toplamda yer alan sekiz şarkının yarısı trap ve sert şarkılardan oluşurken diğer yarısı daha pop janra ve duygusal şarkılar. Bu geçiş de bize BRUDA412’yi sundu diyebiliriz.

Ayrıca diğer albümlere göre daha fazla görsel sunacağımız bir albüm olacak. 3 klibimiz hazır ve 4. için de çalışıyoruz.

Samet Tosun: BRUDA412 kimdir? nasıl bir ailede büyüdü? bize biraz BRUDA412’yi anlatır mısın?

BRUDA412: Aslen Diyarbakır doğumluyum. 95 yılında İzmir’e taşındık o zamandan beri de İzmir’deyim. Kısa süreli İstanbul ve Zlîn (Çek Cumhuriyeti) maceralarım oldu fakat sonrasında yine ailemin yanına İzmir’e döndüm.

Geniş bir aile içerisinde büyüdüm, aile bağlarımız kuvvetlidir. Benim yaptığım müzik tarzı çok kültürümüzle bağdaşmasa da ailem hep destekçi olmuştur.

Kendimi tarif edecek olursam eğer, gelişim arayan bir insanım diyebilirim. Yaşadığımız yer rapte sürekli ghetto diye tabir edilen şekilde bir yerdi. Sokakları gördüm, insanları tanıdım. Bir yandan da başarılı bir okul hayatım oldu. Çok kez burs kazandım ve yurtdışına çıktım onlarca ülke gezdim. Gördüğüm her şeyi gözlemleyip tanımaya çalıştım. Daha otuzlarıma yeni yeni yaklaşıyorum ama dolu dolu bir hayat geçirdim diyebilirim. Bunun sonucu olarak da bir bakış açısı kazandım ve bunu insanlara aktarmaya çalışıyorum.

Samet Tosun: Peki benimde merak ettiğim bir konu var, neden BRUDA412 ? ve ne anlama geliyor, bir hikayesi var mı ?

BRUDA412: Bir dönüşümün ilk parçası olarak yeni bir mahlas duyurmam gerekiyordu. Abimle beraber aldığımız ortak bir karar sonucu artık solo işler de yapmaya başladık. Albümün geçiş olması da bununla ilgili aslında. Kendi tarzımı artık trap kültürüne evirdiğimi söyleyebiliriz. Yayınladığım bazı single’larla sound olarak sinyallerini vermiştim ve artık tamamen özgün bir stil yakaladığımı düşündüğüm için Toprak Kardeşler’den ayrı bir kariyer başlangıcı da yaptım. Bu tabi ki Toprak Kardeşler’in bitişi demek değil, fakat biraz insanların kafa karışıklıklarını da gidermek için mantıklı olabileceğini düşündük. Artık rapi de popu da adresinde dinleyebilecekler.

Bruda mana olarak urban sözlüğünde kardeş anlamına geliyor. Grup ismimizden de kaynaklı üstümüze bir kardeş yakıştırması oluyordu, bu hali de bizim kendi aramızda kullandığımız bir terimdi ve hem iyi bir anlam taşıması hem de sertliğe uygun olması sebebiyle mahlas olarak içime sindi. 412 hikayesi ise artık uzun yıllardır piyasada olmamızın tecrübesiyle ismi özelleştirmek istememden kaynaklı. Kullanacağım ismin tamamen bana özel olmasını dijital platformlarda ve arama motorlarında tamamen doldurabileceğim bir boşluk olmasını istedim. Rastgele seçilmiş rakamlar değil tabi ki, geldiğim yeri bana anımsatacak bir kod fakat isime eklenmesindeki bir diğer neden de teknik konular oldu diyebilirim. Umarım dinleyiciler de bu ismi beğenmişlerdir. 

Samet Tosun: Katıldığın yarışma programları (Yetenek sizsiniz Türkiye ve O ses Türkiye)’nin müzik kariyerine nasıl bir etkisi oldu ?

BRUDA412: Yarışmalar kariyerimiz açısından kesinlikle olumlu etki yaptı. Ama benim için daha önemlisi bizi müziğe daha bağlı hale getirdi. Yetenek Sizsiniz yarışmasına çıkmadan önce müzikten çok uzaklaşmıştım. Daha akademik hayatıma odaklandığım bir dönemdi ve orada yakaladığımız başarı daha fazla üzerine düşmemi sağladı. Sonrasında tanınmamız ve bulduğumuz imkanlarla geliştirmeye çalıştık. Ki o dönemde yarışmanın sağladığı imkanlar ile yaptığımız sahneler halen daha hatırlarda ve yeni izleyenler bile hayrete düşüyor. Bu bile bazen bana motivasyon kaynağı olabiliyor. Sonra tekrar bir O Ses Türkiye macerası oldu, orada daha bilinçliydik ve daha hazırlıklıydık diyebilirim. Fakat sonrasında ülkenin içine girdiği bazı durumlardan dolayı sürekli şanssızlıklar yaşadık. Yine de yılmadan üzerine koyarak gitmeye devam ediyoruz. Her geçen yıl bir öncekine göre hem daha güçlü hem de daha iyi hissediyorum.

Samet Tosun: 2020 yılı gerçekten hepimiz için evlere kapandığımız bir yıl oldu. Peki sen pandemi sürecini nasıl geçirdin ? neler yaptın, nasıl değerlendirdin ?

BRUDA412: Başlarda bunun geçici bir durum olduğunu düşünmüştüm. Evde kaldığım dönemlerde kendimde çok enerji bulamıyordum sadece geçmesini bekliyor gibiydim. Fakat sonrasında bunun uzun süreceğini fark edince buna uygun bir “yeni normal” bulmak gerektiğini anladım ve ona göre hareket etmeye başladım. Bu süreci kendimi geliştirmeye adadım diyebiliriz.

 

Hem işlerimle ilgilendim, spor yapmaya döndüm ve müzikal anlamda gerçekten çok üretmeye başladım. Ayna bunun meyvelerinden oldu ve sonrası için de içime sinen güzel şarkılar biriktirdim. Dinleyici Ayna’yı dinliyor klipleri izliyorken ben yeni işleri hazırlıyor olacağım.  

Samet Tosun: Seni daha iyi tanıyabilme adına müzik dışında neler yapıyorsun ? BRUDA412’nin bir günü nasıl geçiyor ?

BRUDA412: Aslında bir rapçiye göre çok disiplinli yaşamak zorundayım. Müzik dışında Kıdemli Denetçi olarak çalışıyor ve mali müşavirlik yapıyorum. Bunu genelde çok yansıtmıyordum çünkü insanlar bir müzisyenin başka bir iş yaptığını görünce zor durumdaymışız gibi düşünmeye başlıyor. Fakat ben bu konuda farklı düşünüyorum. Müzikten geçimimi sağlayabilecek kadar kazanıyorum fakat yine de çalışıyorum. Geçmiş zamanları ele alırsak iz bırakan insanların hem bilim hem sanat alanlarında bir çok iş yaptığını görüyoruz. Kendimi geliştirmemin ve aktif olarak çalışıyor olmamın müziğimi de geliştirdiğini düşünüyorum. Ben bir dağ evine kapanıp gündemden uzaklaşarak ilham alabilecek birisi değilim.

Bu nedenle borsa, ekonomi, dijital reklamcılık, muhasebe gibi alanlara ilgiliyim. Bunlarla uğraşıyor ve çalışıyorum. Kalan vakitlerimde ise spor yapmaktan, arkadaşlarımla gezmekten ve stüdyoda vakit geçirmekten hoşlanıyorum. Enerjim yüksekken vaktimi verimli geçirerek çok yönlü bir insan olmaya çalışıyorum.

Samet Tosun: Yeni projelerinden de bahsedelim ama herkesin merak ettiği bir konuya açıklık getirelim, bundan sonra ne olacak ve müzikseverleri neler bekliyor ?

BRUDA412: Ayna sonrasında planladığımız bazı işler vardı. Öncelikle benim trap olarak bir albüme yetecek kadar hazırda şarkım var. Bunların şuan nasıl yayınlanacağı konusunda karar vermedik. Single şeklinde ya da bir albüm şeklinde olabilir fakat albümdeki “Kaybol”, “Yaramaz” gibi şarkıları sevenler için o tarzda çok güzel işler geleceğini söyleyebilirim. Ayrıca Erdal Toprak tarafından Sancak ve Taladro düetleri var. Ben de bu isimleri çok seven biri olarak heyecanla çıkmasını bekliyorum. Solo işler yapıyor olmamız insanları yanıltmasın, Toprak Kardeşler adından da anlaşıldığı gibi bir grup değildi, bir aileydi. Bugüne kadar yaptığımız bütün işlerde olduğu gibi beraber yapıyor olacağız. Toprak Kardeşler ismi ise 2021 yılı için bir prodüksiyon şirketi haline gelecek ve yetenekli genç isimlerin işlerini buradan paylaşacağız.

Bunlar dışında da sürpriz düetler olacak, hem benim tarafımdan hem de abim tarafından. Bu nedenle ilgilenenlere sosyal medya üzerinden gelişmeleri takip etmelerinin öneririm. 

Röportaj: Samet Tosun
dskultursanat@yahoo.com

Senarist ve yazar Feridun Hocalar ile güzel bir söyleşi gerçekleştirdik!

Kitaplarını okurken gözyaşlarımı tutamadığım; kâh hüzünlendiren olaylar, kâh düşündüren, bazen de şaşırtan sayfalarıyla sabırla dokunmuş, bilgiyle olgunlaşmış bir hayatın meyvelerini bizimle paylaşan değerli senarist yazar Feridun Hocalar ile kitapları ve hayatına dair keyifli bir söyleşi yaptık.




Hasret Dilek Delier: Merhaba Feridun Bey. Kendinizden bahseder misiniz? Feridun Hocalar kimdir? 

Feridun Hocalar: 05 Mart 1962 yılında İstanbul’da doğdum. İlkokulu Etiler Hasan Ali Yücel ilkokulunda okuduktan sonra eğitimime etiler lisesinde devam ettim. Matbaa renk ayrımı ve montaj atölyesinde dört sene çalıştıktan sonra ADA Ajans ve RPR Ajansta reklamcılığa başladım. Reklam çekimlerinde sanat ve dekor tasarım şefliği yaptım. Çalıştığım bu süre içerisinde ortağı olduğum Karizma Reklam ve matbaacılık şirketinde ajans başkanlığı görevini üstlendim. Naber Bacanak, Müziklerin Efendisi dizilerinde ve Şov Bizinıs sinema filmi gibi projelerde sanat yönetmenliği yaptım. Düş Kurguları tiyatro gurubunu kurdum. Serdar Atmaca’nın yazdığı Travesti Günlüğü kitabını aynı isimle tiyatro oyununu yazdım ve yönettim. Yazmış olduğum beş senaryonun biri olan Bizim Semtin Çocukları sinema filminin senaristliğini yaptım. Yazdığım iki romanımdan biri olan İki Üzüm Tanesi adlı kitabımın yakın bir zamanda yayınlanmasının heyecanını yaşıyorum.

Hasret Dilek Delier: Senarist olmaya nasıl karar verdiniz?

Feridun Hocalar: Görüntü yönetmeni bir arkadaşımın senaryo parası vermemek için bana ısrarla senaryo yazdırmak istediği zaman.

Hasret Dilek Delier: Roman yazmaya ne zaman başladınız?

Feridun Hocalar: Ben senaryoları yazdıktan sonra, yazdığım senaryoları romana çevirmeyi düşündüm ve kısa bir süre sonra yazmaya başladım. Üç aylık bir çalışmadan sonra romanımın son iki günü final heyecanı ile hiç uyumadım diyebilirim.

Hasret Dilek Delier: İlk yazı anınızı paylaşır mısınız?

Feridun Hocalar: Yazmak için klavyenin başına oturduktan yaklaşık beş saat sonra yazmaya başladım ve kelimeler ekrana dökülmeye başladığında kısa bir süre sonra yazdıklarımı okuyunca kendimle gurur duydum diyebilirim. Bu kendimle ilgili hissettiğim en güzel duyguydu.




Hasret Dilek Delier: Hayatınızda aldığınız en iyi karar?

Feridun Hocalar: Eşimle evlenip 29 yıldır süren evliliğimde iki evlat sahibi olma kararım.

Hasret Dilek Delier: Bugüne kadar aldığınız en iyi tavsiye?

Feridun Hocalar: Aldığım en iyi iki tavsiye var. Bunlar benim hayatıma çok etkili olmuştur.

Birincisi. Sevgisinden emin olmadığın hiç kimsenin elini öpme, bu baban olsa bile.

İkincisi. Kendini sakın sonuncu hissetme önünde seninle beraber olanların, seninle birlikte ve önünde seni geçmek için koştuklarını düşünürsen kendini daha iyi hissedersin diyen iki değerli abime minnettarım. Her ikisi de hakkın rahmetine kavuştular, mekânları cennet olsun.

Hasret Dilek Delier: Aile ve çevrenizin bu konuda size yansıyan fikirleri nelerdi?

Feridun Hocalar: Ailem bu konuda beni hep desteklediler ve onların her birinin fikir ve görüşleri benim için çok değerli, onları her zaman önemsedim ve hep ciddiye aldım. Bu sadece benim hanem olarak değil ailem dediğim herkes, yani eşim ve benim ailem bizim cumhuriyetimizin bireyleriyiz.

Hasret Dilek Delier: Yazarların toplumda görevleri var mı nelerdir?

Feridun Hocalar: Yazarların toplumda hiçbir görevi yoktur. Sadece yalın dürüst ve korkmadan yazmaları gerekir, onun dışında kendilerine görev verilmeden içlerinden geldiği gibi yani kendileri gibi davranmaları ve asla kendi olmayan mesajlar vermemeli bu kendilerine ihanet olur. Adam yazı paylaşıyor okuduğumda kendiyle bağdaşmayan şeyler yazmış bu ne yaaa diyorsun. Arkadaş ben seni biliyorum sen bu değilsin kendin ol.

Hasret Dilek Delier: Kitabınızı yazmaya nasıl karar verdiniz?

Feridun Hocalar: 1983 senesinde Bozcaada’da çıkarma gemisinde askerlik süremin 4 ayını geçirdiğim Bozcaada odunluk iskeleleri arasında ada yerlilerini ve adayı ziyaret edenlerle birlikte şarap kamyonlarını taşıyorduk. Gemiyle sürekli yolculuk eden bir gençle sohbetlerimizden bana anlattıklarıyla ve benim Rum arkadaşlarımla yaşadıklarımı birleştirip teskereden sonra yazabileceğimi düşündüm. Ama sadece düşünmüşüm ki aradan baya bir zaman geçtikten sonra karar verdim. Önce senaryolarını daha sonra romanları yazmaya 2014 senesinde karar verdim.

Hasret Dilek Delier: Kitabınızın içeriğini anlatır mısınız?

Feridun Hocalar: Bu sadece kırmızı bisikletle başlayan, seneler önce yani 1983 senesinde gemideki gencin bana anlattıklarını ve mültecilerin ikamet ettiği, benimde içinde olduğum, her ülkeden olan o güzel insanların yaşadığı 127 daireli binada yaşanan güzellikleri harmanlayıp birazda kurgulayarak yazmak istediğim bir hikâye. Arkadaşlıkların, dostlukların, komşulukların, muhabbetlerin ve bir zamanlar benim gibi bir kırmızı bisikletin özlemini duyan çocukların hikâyesini büyük bir zevkle, bazen gözyaşı dökerek bazende tebessümle yazmaya çalıştım.

Hasret Dilek Delier: Eserinizde farklı din ve kültürden olan iki gencin hayat hikâyesinden bahsediyorsunuz. Yaşanmış gerçek hayat hikâyesinden kesitler ve kahramanlar var mı?

Feridun Hocalar: Kesinlikle var. Bir önceki sorunuzda belirttiğim gibi dram yazarken mutlaka bir şeyleri yaşamak yada yaşayanla yaşamışçasına dinlemek lazım ve sonrası kurgu, bu kesin olmalı aksi taktirde karşıya yani okuyucuya veya izleyiciye asla geçmez bunu yaşatmalısınız anlatımınızla.




Hasret Dilek Delier: Kahramanlarla görüşüyor musunuz?

Feridun Hocalar: Evet bir kaçıyla görüşüyorum mesela meyhaneci Foula ile. O güzel anılarımı yaşadıklarımın isimleriyle taçlandırmak istedim Romanımı. Bu benim için çok önemliydi.

Hasret Dilek Delier: Pandemiden dolayı imza günleri ve etkinlikler düzenlenmiyor. Ama bildiğim kadarıyla yayınevi sanal kitap fuarı etkinliği, canlı yayınlar düzenliyor.

Feridun Hocalar: Bakın size samimi olarak bir şey itiraf edeyim kesinlikle abartmadan. Bu yayınevi bir harika..

Yayınevi sahibi harika kişilikli biri. Nurcan Ateş Hanım ve manevi desteklerini veren, onun sürekli yanında olan yazarlar tam bir dayanışma ve mücadele içindeler ve ben bu güzel insanların aralarında olmaktan inanılmaz keyif alıyorum. Türkiye’de bir ilki başlattılar. pembevagonlar.com adında sanal kitap fuarı başlattılar ve harika işler yapıyorlar. Yazarlarımızdan bazıları canlı yayınlar düzenleyip sadece bizim yazarlarımız değil diğer yayın evi yazarlarını da konuk ediyorlar. Hatta yurt dışından dahi konuk ettikleri oldu. Tek kelimeyle müthişler. Unutmadan çok yakın bir zamanda bazı şehirlerimizde ve zamanla tüm Türkiye’miz genelinde sosyal sorumluluk başlatılacak bu sorumluluğu üstlenecekler arasında olmaktan gurur duyacağım.

Hasret Dilek Delier: Okuyucularınız kitaplarınızı nereden bulabilirler?

Feridun Hocalar: Pembevagonlar.com ve ciddi hizmetler veren diğer sitelerde.

Hasret Dilek Delier: Kitap yazmak size kendinizi nasıl hissettirdi? Ve hayatınıza ne gibi etkileri oldu?

Feridun Hocalar: Manevi bir huzur, aileme ve benden sonrakilere belki bir ilham kaynağı olacak bir anı bir hatıra bırakmak gerçekten bana huzur verdi. Hani sorarlar ya bazen bir dikili ağacın var mı diye, belki o dikili ağaç bu kim bilir.

Ayrıca çok güzel bir şey yaşadım anlatmak isterim. Kapım çaldı, kapımı açtığımda karşımda kuryeyi görünce şaşırdım. Bana bir paket bırakıp gitti. Kapıyı kapattıktan sonra pakete baktım üzerinde adresin İstanbul dışı  ve  ismin R…. Z…. Olduğunu gördüm. Sanal mecradan birbirimizi takip ettiğimiz ama ismini izinsiz kullanamadığımdan R…. Z…. Adında bir hanımefendi kardeşim Pembe Vagonlardan kendine ve arkadaşlarına beş kitap sipariş etmiş ve kitabı okuduktan sonra değerli yazarlarımızdan Naciye Demirkol’un iki güzel kitabını ve bir paket Türk kahvesiyle birlikte bir notu bana yollamış “Ağabey bir kahvenin kırk yıl hatırı varmış  eşinizle birlikte karşılıklı yudumlamanız dileğimle Sevgi ve Hürmetler” notunu okuduğumda gözlerim yaşardı ve iyiki bu kitabı yazmışım dedim. Sevgiler o uzaklarda oturan kardeşime.




Hasret Dilek Delier: Kimsenin okumayacağını bilseniz bile yine yazar mısınız?

Feridun Hocalar: Kesinlikle yazarım. Bizim gibi yazarlar yani medyanın sürekli takibinde olmayanlar, ya da proje yazarların dışındaki yazarlar kitabım çok satacak diye yazmaz. Yazarlarsa çok yanılırlar onlar için hayal kırıklığı olur. Ayrıca çevresine akrabalarına da güvenmesinler sadece yazsınlar ve kendilerine güvensinler.

Hasret Dilek Delier: İlk kitabınızı çıkarmayı ne zaman ve nasıl düşündünüz? Bunu gerçekleştirmek sizin hayaliniz miydi?

Feridun Hocalar: Yaklaşık 3 ay önce düşündüm ve doğru bir yayınevi ile karşılaştığımda hemen karar verdim yaklaşık 21 gün önce kitabım yayınlandı.

Kesinlikle hayalimdi ve gerçekleşti. Çok mutlu ve huzurluyum. Okuyucularım kitabımı okurken kendilerini bir seyranın içinde olmalarını diliyorum.

Hasret Dilek Delier: Feridun Hocalar Türk ve Dünya Edebiyatında kimleri okuyor?

Feridun Hocalar: Daha çok Türk yazarların kitaplarını okuyorum. Yabancı yazarların pek okumam. Sanırım bundan sonra gönülden bağlı olduğum Ateş Yayıncılığının bünyesindeki yazarların kitaplarını okuyacağım.

Hasret Dilek Delier: Yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin hangi ortamda, hangi materyallerle, hangi müzikle, nasıl bir coğrafyada yazmayı tercih edersiniz?

Feridun Hocalar: Yazdığım senaryodan sonra kitaba çevirdiğim için senaryoyu yazmaya başlamadan önce ismini belirlerim daha sonra kafamdaki karakterleri belirlerim bu karakterlerin üzerinden kurgularım. Sahne başlangıcını ve sonra finali yazarım ve bunun üzerinden yürürüm. Devinim yani aksiyonları detaylarım her bir planı sekansı ve mekânları detaylı anlatırım karakterlerle hikâyenin genelini özdeşleştirerek bunu yaparım. Bu romanımı yazdığımda bana faydalı oluyor yani işimi kolaylaştırıyor sonrası kolay. Yeterki kafamda hikâyeyi belirleyeyim. Çok önemli bir şey daha söylemek isterim bu konuda, nerede olursam olayım yanımda mutlaka kalem kağıt olur. Bir şarkıdan spontane gelişen bir olaydan çok güzel şeyler çıkarabilirsiniz. Bunu farklı sahnelerde yada kitabınızın bir yerlerinde kullanabilirsiniz, onun için kafanızda biriktirin yada yazın. Bilgisayarın başına oturduğunuzda bunların hepsi parmaklarınızdan klavyeye dökülecek.

Müzik konusuna gelince; mutlaka hikâyenin içeriğine uygun müzikler bulurum ve bu müzikleri defalarca dinlerim. Benim asistanım Tarçın evimin neşelerinden biri “kedi” İki Üzüm Tanesi romanımı yazarken benimle beraber her anında, gece gündüz bazen sabahlara kadar benimle birlikte Sema Mortiz’in Hasret şarkısını yüzlerce defa dinleyince hâlâ ıslıkla çaldığımda evin neresinde olursam olayım yanıma gelir ve yanıma kıvrılarak yatar. Onun için yazarken müzik ve evim benim için çok önemli.




Hasret Dilek Delier: Yazmak sizin için hayat boyu sürecek bir serüven mi, yoksa yazmayı bırakmayı düşündüğünüz bir zaman var mı?

Feridun Hocalar: Senaryo yazmak benim işim. Ben üretirim kabul görür görmez, bazen talep olur yazarım, bazen bir hikâye oluşur kafamda yazarım. Senaryolarımı yazdıkça bunları romana çeviririm. Rabbim sağlık verdiği sürece yazacağım diye düşünüyorum.

Hasret Dilek Delier: Peki senarist-yazar olmasaydınız ne olmak isterdiniz?

Feridun Hocalar: Üzüm bağlarında çalışmak yada kendi bağlarımda üzüm yetiştirmek ve bu üzümlerden kaliteli şaraplar üretmek isterdim.

Hasret Dilek Delier: Yeni kitap çalışmalarınız var mı, varsa çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Feridun Hocalar: Yeni kitabım var. Gene senaryodan romana çevirdiğim PARÁXENOS “Son ilk Gün” isimli kitabımı bitirdim.

İki Üzüm Tanesi kitabımın öncesi 1973’lerde aynı yerde ve mekânda geçen bir hikâye. Lilika adında bir Rum kızıyla PARÁXENOS “Garip” adında bir köpeğin ve dostlarının arasında geçen bir hikâye. Bazı sayfalarda hüzünlendirecek, bazı sayfalarda tebessüm ettirecek, doğayı hayvanı insanı anlatacak bir hikâye. Ayrıca eşim ve benim iki ayrı hikâyemizin olacağı kitabımızda gelecek. Tabi ki buda senaryodan sonra roman diline çevirdiğim bir kitap olacak.

Bir de çizgi ötesi adlı kitabım üzerinde çalışıyorum bu bayağı kalın bir kitap olacak sanırım bu yeni yıl içerisinde biter.

Hasret Dilek Delier: Yazarlık ve sanat adına başka ne tür çalışmalarınız var?

Feridun Hocalar: Benim sanat yönetmenliğini yaptığım bazı projelerim var sanat yaparken çok keyif alıyordum. Hâlâ bazı teklifler geliyor gitmiyorum. Bir yerde bırakmak gerekiyor, şimdi oğlum devam ettiriyor sinema sanatını.

Düş Kurguları adında Tiyatro gurubumuz var. Serdar Atmaca’nın yazdığı Travesti Günlüğü adlı kitaptan yazdığım “bir bedende iki ruh” tiyatro oyununu sahneleyip yönettim. Bu çok başka bir güzellik inanılmaz keyif aldım, bunu kesin devam ettireceğim. Tiyatro candır İnsanı insana insanla insanca anlatma sanatı derken işte bu gerçek sanat ve bunu yaşamak lazım.

Hasret Dilek Delier: Edebiyat dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Feridun Hocalar: Elinde dosyalarıyla eserini yayınlamak isteyen gençlerimize adilane bir gözle değerlendirip onların ideallerini arzularını ve neler yapmak istediklerini dinleyip gerçekleri yüzlerine bakarak ve onları muhatap alarak söylemelerini ve doğru bir şekilde yönlendiren yayınevlerinin oluşumunu sağlamak, çoğunlukta olan yayın evimsi yayın evlerini bu şekilde değiştirmek isterdim.

Hasret Dilek Delier: Türkiye’ de kitap yayınlatmak zor mudur? 

Feridun Hocalar: Hayır hiç de zor değil. Paran varsa mantar gibi türeyen o kadar çok yayın eviyim diyebilen yerler var ki, ver parayı 1000 adet basılacak deyip sana sadece 50 kitap verip nasıl olsa satmaz diye yazarların paralarını alan çok yerler var bunlara dikkat etmek lazım.

Hasret Dilek Delier: Senarist, yazar olmak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Feridun Hocalar: Senarist olmak isteyenlere tavsiyem sinema tekniğini bilmeleri lazım ve ya okullu yada alaylı olmak çok önemli. Ayrıca çok senaryo okumalı, bunun dışında eğitimler alınabilir ama gene de sinemayı bilmek lazım diyorum.

Hasret Dilek Delier: Kendi yol felsefenizden önerileriniz var mı?

Feridun Hocalar: Var, bunu bir nasihat olarak kimse algılamasın, çünkü o nasihat adı altında baskıcılığı empoze eden o karakterleri hiç sevmem.

Yaratan güç, aracı tayin ettiği kişilerle doğan canlıyı yüklenmiş bir durumda dünyaya getirir. Gençlere yüklenmiş olan ve sizlerin bu hayattaki en başarılı ve mutlu olacağınız vasfınızı bulun ve onu yapın derim.

Hasret Dilek Delier: Sanat yönetmeni olmaya nasıl karar verdiniz?

Feridun Hocalar: Sevdiğim için, reklam çekimlerinde dekor tasarım ekibiyle ve doğru insanlarla, doğru projelerde güzel şeyler ortaya çıkardığınızda tabi ki özveriyle ve zor şartlarda da olsa bıkmadan usanmadan çalışmak gerekiyor, böyle olunca da sonuç kaçınılmaz oluyor.




Hasret Dilek Delier: Bizim Semtin Çocukları sinema filminde ekrandan ve beyaz perdeden tanıdığımız başarılı, birbirinden değerli tiyatro, dizi ve sinema oyuncuları rol almış. Sizi ve emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

Feridun Hocalar: Projede emeği geçen herkesin adına bağlı olduğunuz yayın gurubuna ve size teşekkür ederim.

Hasret Dilek Delier: Rica ederim. Biz teşekkür ederiz.

Hasret Dilek Delier: Yeni yılda yeni senaryolarınız ve filmler olacak mı?

Feridun Hocalar: Kesinlikle eğer tekrar ülke olarak covid’le ilgili bir sıkıntı yaşamazsak, yeni yılın ilk ayından sonra bir projemizin hazırlıklarına başlıyoruz. Bu pandemi döneminde başlayıp devam ettiremediğimiz projemizi en baştan tekrar çekeceğiz inşallah. Ayrıca PARÁXENOS ile İki Üzüm Tanesi adlı senaryolarımı birleştirip Türkiye’de çekimleri yapılacak dizi için Yunanistan’dan yinelenen bir teklif var. Türkiye’den partner bir yapım şirketi ile ilgili görüşmelerimizi hızlandıracağız.

Hasret Dilek Delier: Sosyal sorumluluk projeleriniz var mı? Bildiğim kadarıyla hayvanları çok seviyorsunuz. Sokak hayvanları için bir projeniz var mı?

Feridun Hocalar: Yakında yayınevimizle başlatacağımız sokak hayvanlarıyla ilgili bir projemiz var. Ben şahsım adına yapacağım her projemin gelirlerinin sokak hayvanları yararına kullanılmasını şart koşuyorum ve bu hep böyle olacak.




Hasret Dilek Delier: Son olarak gazetemizin okurlarına ve kitap dostlarına bir mesajınız var mı?

Feridun Hocalar: Var, kitaplarını beğendiğiniz ve yayıncılığını beğendiğiniz köşe yazarlarını ve habercilerin mutlu olmalarını sağlayacak, onları onore edecek ilgiyi gösterirseniz daha bir azimle ve daha güzel eserler üreteceklerinden emin olabilirsiniz. Tabi ki konusunda ürettiklerine tamamen maddesel bakmayan kişilerle ilgili bir nacizane isteğim.

Hasret Dilek Delier: Sevgili Feridun hocam kitabınızı imzalayıp armağan ettiğiniz için, ayrıca verdiğiniz özel ve içten cevaplardan dolayı değerli yüreğinize şükranlarımı sunar, gelecek çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Feridun Hocalar: Ben de ailem ve tüm sevenlerim adına teşekkür ederim.

 

Röportaj: Hasret Dilek Delier

Güzel müzisyen Birsen ile biraz müzik’ten biraz’da hakkında merak edilenlerden konuştuk!

Samet Tosun: Müzik hayatına nasıl bir anlam kattı diye bir şey sorsam bana neler söylersin ?

Birsen: Müzik benim hayatıma gerçekten çok şey kattı diyebilirim, özellikle müzik’te kendimi buldum.

 

Samet Tosun: Bizlere biraz hayata bakış açından bahseder misin?

Birsen: Hayata bakış açım sade ve şeffaf olmuştur ama insanların beni sevmesi bana göre sağlam duruşum ve asla boyun eğmeyişim’dendir desem doğru olur.

 

Samet Tosun: Peki müzik hayatına ne zaman girdi ?

Birsen: Müzik aslında doğuştan bir yetenekti ama ben bunu geç fark ettim eşimden ayrılıp  ayaklarımın üzerine durduğum anda itibaren kendimi bulmaya başladım.

Samet Tosun: Birsen kimdir ? nasıl bir ailede büyüdü ? bize biraz Birsen’i anlatırmısın ?

Birsen: Yokluk içinde bir hayat ve tabiki zamane şartlarına göre  pek iyi bir çocukluk yaşadım diyemem. İşci bir ailenin kızıyım ama  ailemde sanatla iç içeler tabiki benimde başka bir meslek seçmem zaten düşünülemezdi aileden gelen bir özellik belkide diyebilirim.

 

Samet Tosun: Sana gelen olumsuz eleştiriler oluyor mu ? peki bu seni olumsuz etkiliyor mu yoksa kendimi daha fazla nasıl geliştirebilirim diye çalışmalar yapıyor musun ?

Birsen: Bana gelen olumsuz yorumlar elbetteki olur oluyorda sanırım ben pek görmedim ama herkesin görüşü ve müzik tadı farklıdır bir  sanatçının en büyük hocası dinleyicisidir neden derseniz notu onlar verirler bende kendimi ona göre dahada geliştiriyorum olumsuz tepkiler benim eksigim diyorum ve daha iyisini yapıyorum yapmayada devam edeceğim.

 

Samet Tosun: Müzik neden bu kadar önemli senin için ?

Birsen: İnsan umutla yaşar umudun kaynagı ise sevgi, sevginin kaynağı ise hissetmektir.

Ben hissettiklerimi yazıyorum müzik benim ruhumu dinlendiren ve besleyen birşeydir.

Müziksiz hayat ruhsuz beden gibidir.

 

Samet Tosun: Peki müzikten önce ben ve sonra ben diye kıyas yapsak ne dersin ?

Birsen: Müzikten önceki birsen kimdi derseniz ben kendi yaptığım el işi peruklari üreten  enekci  birisi derdim, Müzikten sonraki birsen şuan ne durumda derseniz 

Sadece emekçi değil halkında duygularını müzik ile dile getiren yine emekçi bir parçası derim. Müzik seni dinleyen varsa güzeldir.

 

Samet Tosun: Son olarak yeni projelerinden bahsedelim ? ve DS Kültür Sanat okurları için neler söylemek istersin ?

Birsen: Sanat okulları çok degerli kurumlardır. Çocuklara sevgiyi aşılayan sanattır sanatı anlamayan insanlardanda merhamet beklemeyin. Sanat insanın mücevheridir. Sanattan kopmayalım çocuklarımıza sanatı aşılayalım. Herkesi sevğiyle selamlıyorum müzikle ve sanatla kalın hoşçakalın. Yazmak ise hayat bulduğunda şarkılarda değer bulur.

Röportaj: Samet Tosun
dskultursanat@yahoo.com

3.57 Squad ile haklarında merak edilenleri ve müziğe dair konuştuk!

Samet Tosun: Merhabalar, öncelikle kurulma sürecinden başlayalım, nasıl karar verdiniz ?

3.57Squad: Merhabalar, hali hazırda zaten küçüklüğümüzden beri yazıp çizdiğimiz şeyler vardı ancak bir türlü tam olarak bu işe girişememiştik. Olgunluk çağına geldiğimizde ise üniversitelerimizin farklı şehirlerde olması, yaptığımız işlerin yoğunluğu ve benzeri sebepler bu işe profesyonel anlamda geç başlamamıza sebep oldu. 2019’un son çeyreğinde bu işi bu kadar seviyorken artık en azından bir şarkımız olsun diyerek sözlerini önceden yazdığımız ‘Alfa’ adlı şarkımızı çıkarttık.

Samet Tosun: Peki kendi müziğinizi nasıl tanımlıyorsunuz ?

3.57Squad: Daha çok deneysel ve çok yönlü diyebiliriz. Birbirine benzeyen şarkılarımız yok, dinleyen insanlar bunu görecekler. Daha tanınma aşamasında olduğumuz için bir şeyler deneyip kendimizi geliştirmekten kaçınmıyoruz. Gündemdeki müzik tarzlarını kendimizce harmanlayıp bir şeyler çıkartmaya çalışıyoruz ama aynı zamanda kendi tarzımızı da bir yandan korumaya çalışıyoruz. Türkiye’de bile switch beat kültürü yeni yeni oluşurken Ep’de iki adet switch beat içeren şarkımız var. Böyle radikal adımlardan çekinmiyoruz ve gelecekte de çok yönlü olmaktan hiç kaçınmayacağız diyebiliriz.

Samet Tosun: Birazda isimden bahsedelim, gerçekten farklı ve ilginç bir isim seçmişsiniz. 3.57Squad’ın bir anlamı var mı, nasıl ortaya çıktı ?

3.57Squad: Aslında ismin oluşmasında çok fazla etken söz konusu. Grubun ismini belirlerken bizimle direkt bağlantılı olmasını istediğimiz için tam karar verilen saati yapmak istemiştik. Saat tam olarak 03:57 olmasa da ona yakın dakikalardı. Ve o arada Crow’un aklına çok sevdiği bir silah olan 3.57 magnum geldi. 3.57’yi bu kadar önemli kılan durum ise türkçe rapin kurucu atalarından Boe B’nin kurucusu olduğu Islamic Force’un  ‘Analar Ağlatan’ şarkısındaki o ikonik ‘ Belimde 3.57 elimde cigara ‘ şarkı sözüdür. Hem bu kadar güzel denk gelince hem de ustalara saygı olunca içimize sinen bir grup ismi oldu.

Samet Tosun: Kendi müziğinizi yapmak mı yoksa popüler müziğe ayak uydurmak mı ?

3.57Squad: Müzik değişken bir kavram. 10 sene önce yapılan işleri bugünkü dinleyici kitlesine sunamazsınız. Eğer anlatacak bir şeyleriniz varsa arkada bir beat olduğu sürece müziğin tarzı çok da fazla önemli değildir. Fakat anlattığınız şeyleri başkaları da duysun istiyorsanız bunu güncele sadık kalarak yapmak zorundasınız. Ama ne kadar gündemi takip etmek zorundaysak bir o kadar da kendi tarzımızı korumak zorunda olduğumuzun farkındayız. Amacımız olabildiğince ikisini de dengede tutup o şekilde ilerlemek.

Samet Tosun: Birazda son çalışmalarınızdan olan ‘’Sar geceyi’’den bahsedelim. Müzikseverler işin mutfak tarafını merak ederler her zaman, süreçten biraz bahseder misiniz?

3.57Squad: Sar Geceyi, ‘HEVES’ isimli EP Albümümüzün müzik videolu çıkış videosu oldu. ‘Sar Geceyi’ bizim için albümdeki en nitelikli diyebileceğimiz parçaydı çünkü hem günümüz trap sounduna hem de bizim orjinal tarzımıza gayet uygundu. Şarkının altyapısındaki gergin keman ve bizim üstüne yazdığımız agresif sözler bizim için vurucu bir konsept ortaya çıkartmıştı. Müzik video aşamasında da her zaman olduğu gibi her çekiminden kurgusuna kadar Mehmet Can Atabay ile beraber kendi imkanlarımız dahilinde herhangi bir destek almadan yaptık.

Samet Tosun: Klip çekimleri nasıl geçti ? Çekimler sırasında anlatabileceğiniz farklı yada ilgi çekici bir olay yaşadınız mı ?

3.57Squad: Müzik videonun senaryosunu Crow ve PRE olarak bizler yazdık. Müzik videonun tamamını her zamanki gibi çok samimi dostumuz Mehmet Can Atabay çekti. Maalesef üçümüz de ayrı ayrı farklı işlerde aktif olarak çalıştığımız için çekim günlerini belirleme konusunda problem yaşadık. Zamanımız kısıtlıydı yapımcı şirkete verdiğimiz tarihe yetiştirmemiz gerekiyordu. Müzik videonun çekimlerinde kullanacak arabalardan birinin aniden tamire girmesi, trafik yoğunluğundan dolayı güneşe yetişemememiz, çekimleri bir günde bitirememek gibi bir çok aksilik yaşadık. Zorlu bir süreçti ama bu şartlar altında elimizden gelenin en iyisini yapıp olabildiğince içimize sinen bir iş sunmuş olduk.

Samet Tosun: Son olarak ilerleyen zamanlarda neler yapmak istiyorsunuz? Biraz bundan konuşalım.

3.57Squad: İkimiz de kendi özel hayatlarımızda yoğun süreçlerden geçiyoruz ama aklımız ve kalbimiz hala müzikle. Yapmak istediğimiz tek şey bu. Artık gereken teknik ekipmana sahibiz ve istediğimiz işleri daha özenli ve daha güzel bir şekilde hazırlayacak mentalitedeyiz. Şu süreci atlatır atlatmaz aynı hevesle kaldığımız yerden daha iyi bir şekilde devam edeceğiz. Aklımızda çok güzel ve kaliteli işler var. Bizi beklemede kalın.

Röportaj: Samet Tosun
dskultursanat@yahoo.com

Mardan Kazimov Röportajı

Samet Tosun: Merhabalar Mardan Bey, öncelikle bizleri kırmadığınız için çok teşekkür ederiz. Bize biraz kendinizden bahseder misin? Mardan Kazimov kimdir?

Mardan Kazimov: Merhabalar. Ben teşekkür ederim.Ben 3 temmuz 1994de Azerbaycan/Nahçivanda doğdum.Müzik Baba mesleği,çocukluğumdan beri uğraşırım ama  16 yaşımdan beri iş olarak yapıyorum.

Samet Tosun: Bugüne kadar hayatında seni en çok heyecanlandıran şey neydi ?

Mardan Kazimov: O ses Türkiye sahnesi diye bilirim.Benim için farklı bir duyguydu.Çok büyük bir heyecandı.

Samet Tosun: İstanbul senin için ne ifade ediyor ?

Mardan Kazimov: İstanbul,benim ne kadar azimli olduğumun farkına varmama yardımcı olan şehir. 2013ün Ağustos ayında O ses Türkiye ön elemelerine katılmak için Baküden İstanbula 36 saat otobüs yolculuğu yapmıştım. Geldim,seçimlere katıldım,şarkımı okudum ve seçilmedim.Ama İstanbuldan ziyade Ankara benim için daha çok şey fade ediyor.Hem müzik hem de hayat tecrübesi bakımından.2 yıldır Ankarada yaşıyorum ve  bu 2 yıl içinde çok şeyler öğrendim. Ankara daha çok şey kattı bana şimdilik.

Samet Tosun: Biraz da O ses Türkiye macerandan bahsedelim?

Mardan Kazimov: O ses Türkiye ön elemelerine 5 kez katıldım.İlkinde o kadar yol gidipte seçilmediğim için çok hırslıydım her seçilmediğimde daha da hırslandım daha da üstüne koyarak gittim ve 5cide seçildim.İlk seçildin diye aradıklarında biraz klişe olsa da arkadaşlarım dalga geçiyor sandım))) sonra uçak biletim mail adresime geldiğinde inandım.2015 ekim 25te İstanbula geldim.8 şarkıdan oluşan repertuarımı yazdım ve tek yabancı parçayı seçdiler)) 3 gün sonra sahneye çıktım.Sahneye çıktığımda tam 12 saatdir sıramı bekliyordum,akşam da heyecandan uyumamışdım haliyle  çok yorgundum.Ama beklediğime değdi) sonra 4 tur ilerleye bildim ve benim için büyük bir tecrübe oldu aynı zamanda güzel bir anı.En önemlisi Ebru Gündeşle tanıştım.

Samet Tosun: Eğer bir düet çalışması yapacak olsaydın bu kim olurdu?  Neden ?

Mardan Kazimov: Oğuzhan Koçla düet yapmayı çok isterim.Tarzını çok seviyorum.

Samet Tosun: Azerbaycan ve Türkiye müzik sektörünü değerlendirecek olursan neler söylersin ?

Mardan Kazimov: Azerbaycan sektöründe şanslar daha az Türkiyeyle kıyaslandığında.Türkiye büyük bir ülke haliye müzik sektörü de büyük o yüzden şanslar daha çok bence .Daha Türkiye müzik sektörünü çözemedim ))

Samet Tosun: Peki yeni projelerin var mı ? varsa biraz anlatır mısın ?

Mardan Kazimov: Yeni projelerim var tabii Son bahara doğru.Şimdilik birşey demeyim)

Samet Tosun: Peki gündelik hayatında nasıl birisin ? Neler Yapıyorsun ?

Mardan Kazimov: Gündelik hayatımda Spor yaparım,yemek yapmayı severim,akşam sahne yoksa çıkıp yürürüm,yeni şarkılar öğrenirim,Behzat Ç izlerim)) Yeni insanlarla tanışmayı severim.

Samet Tosun: Elinde bir imkan olsaydı dünyaya nasıl bir mesaj vermek isterdin ?

Mardan Kazimov: Hayal kurmaktan vazgeçmeyin,ve hayalleriniz peşinden hep gidin.

Samet Tosun: Kitaplarla aran nasıl? En son hangi kitabı okudun?

Mardan Kazimov: Pek okumam.Daha çok izlemeyi severim filmi varsa.

Samet Tosun: Kahvenin günlük hayatındaki yeri hakkında neler söylemek istersin ?

Mardan Kazimov: her gün 1 fincan şekersiz türk kahvesi şart )

Samet Tosun: Son olarak DS kültür sanat hakkında neler söylemek ister siniz ?

Mardan Kazimov: Gençlere destek olduğunuz için teşekkür ederim.Derginiz uzun ömürlü olsun)

 

Samet Tosun

samettsn@yahoo.com

Page 2 of 2

Powered by WordPress & Theme by Anders Norén