Yazar: Samet Tosun Page 6 of 7

Sibel Değirmenci Röportajı

Samet Tosun: Merhabalar Sibel Hanım, öncelikle bizleri kırmadığınız için çok teşekkür ederiz. Bize biraz kendinizden bahseder misin? Sibel Değirmenci kimdir?

Sibel Değirmenci: Merhabalar. Tabi ki. Sibel Değirmenci altı yaşından beri öğretmen olmak isteyen ve şu anda da hayalindeki mesleği yapan biri. Dokuz Eylül Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği mezunuyum ve sekiz yıldır da kışları öğretmenlik yapıp yazları geziyorum. Anlayacağınız, yaz kış sevdiğim şeyleri yapıyorum. Sevdiğim şeylerle uğraştığım için de mutlu ve huzurlu bir hayatım var. Elimden geldiğince de bu mutluluğu çevremdekilere bulaştırıyorum.

Samet Tosun: Peki yazma ve okurluk maceran nasıl başladı ?

Sibel Değirmenci: Ortaokuldayken Harry Potter serisiyle tanışmamla başladı. Hatta şimdilerde tekrar popüler olduğu için çok mutluyum. Harry Potter okuyan çocukları gördükçe çocukluğuma dönüyorum. Bence herkes kitap okumayı sevebilir, sorun seveceği tarzı bulamaması. Macera, fantastik, romantik, klasikler, kişisel gelişim vb. türlerden hangisinin kendine uygun olduğunu deneyerek bulmalı insan, sonrasında bir bakmışsın kitapsız yaşayamıyorsun. Yazmaya ise yine ortaokuldaki bir dönem ödevimle başladım. Deprem konulu bir hikaye yazmıştım, kitap kapağına kendim resim çizip boyamıştım. O kitap benim yazdığım ilk kitaptı. Çok sonra edebiyat öğretmeni olunca peşine düştüm kitabın, acaba bulur muyum diye. Çok da yaklaşmıştım ama bulamadım. Sonrasında da aşk acıları tetikliyor yazmasını insanın. Karşındakine söyleyemediklerini kendi kendine yazarak hafifliyorsun. İyi de geliyor, tavsiye ederim.  Son olarak “Gittim Gezdim Gördüm” adlı kitapta seyahatlerimi anlattığım bir yazım yayımlandı. İlk basılmış eserim de bu oldu.

Samet Tosun: Yazarak dünyanın değişebileceğini düşünüyor musun?

Sibel Değirmenci: Yazarak dünyanın değişebileceğini kesinlikle düşünüyorum. Şunu hep söylerler: “Herkes kendi kapısının önünü temizlese tüm mahalle tertemiz olurdu.” İşte yazmak da kişinin kendine dönüp içindeki yanlışları, kırıkları, tecrübeleri fark etmesine yarıyor. Yazdıkça herkes kendi karanlığını temizlese, herkes kendini geliştirse tüm dünya kötülükten arınmış, üreten ve farkındalığı yüksek insanlardan oluşur, güzel de olur. Bir de yazmanın şöyle bir artısı var: İyi ki Victor Hugo, Shakespeare, Osho, Marcel Proust, Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Khaled Hosseini yazmış, onların yazdıklarıyla kendimize yeni bakış açıları, yeni hayatlar katmamız böylece mümkün oluyor. Mesela ben Tanrılar Okulu’nu, Milena’ya Mektuplar’ı, Aşk’ı, Çalıkuşu’nu okumasam eksik kalırdım, bugünkü “ben” olamazdım. Her tecrübeyi kendimizin yaşayamasına imkan tanımayan kısa bir hayatımız var, öyleyse neden başkalarının yazdıklarıyla bu tecrübeleri kazanmayalım ki. Yazarak kendi dünyamızı da başkalarının dünyalarını da değiştirmemiz mümkün.

Samet Tosun: İlk olarak ne zaman seyahat etmeye başladın? Ve bu sizde nasıl bir tutku haline dönüştü ?

Sibel Değirmenci: İlk seyahatlerim ailemle oldu. Annem, babam, kardeşim ve ben her yaz arabamızla bir şehre giderdik. Türkiye’deki birçok şehri ilk böyle gördüm. Bence tüm iyi ya da kötü alışkanlıklarımız çocuklukta ediniliyor. İçimize bir yere yerleşiyor ve gizleniyor. Sonrasında fırsatını bulduğun anda bir bakıyorsun ki kendini sürekli seyahat ederken ya da başka bir alışkanlığın içinde bulmuşsun. Tutkuya dönüşmesinde yaşadığım bir kayıp etkili oldu. Çok sevdiğim bir insanı ve bir hayatı kaybedince kendime sıfırdan bir hayat kurmak zorunda kaldım. Bu hayatı da hep sevdiğim şeylerden oluşturdum: Bir tutam öğretmenlik, bir tutam sevgi, bir tutam kitap, bir tutam dans, iki tutam seyahat.

Samet Tosun: Seyahatlerin esnasında yaşadığın ilginç anıların var mı? Varsa anlatmak ister misin ?

Sibel Değirmenci: Seyahate genelde kardeşimle çıkarım. 28 yıldır en yakın arkadaşım o olduğundan onunla gittiğimiz sıradan günübirlik gezilerimiz bile bir anda maceraya dönüşüveriyor ve biz kendimizi kahkahalarla yerlere yatarken bulabiliyoruz. Gezerken yaşadığım o kadar çok ilginç olay oldu ki: Venedik’te kaybolmamız, Roma’da yol sorduğumuz hanımefendinin bizi sorduğumuz yere kadar götürmesi, Budapeşte’nin nehirle bölünerek bir tarafın Buda diğer tarafın Peşte olduğunu öğrendiğimdeki aydınlanmam J Kötü bir olay gelmedi başıma şükür, genel olarak komik şeyler yaşadım.

Samet Tosun: Gittiğin ülkelerde dünyanın Türklere bakış açısı nasıl ? Bu konudaki gözlemlerin neler ?

Sibel Değirmenci: Gittiğim yerlerde Türkleri seviyorlardı. Genelde ilk söyledikleri yazın ülkemize geldikleri oluyor. İstanbul’u, Kapadokya’yı, Antalya’yı sevdiklerini söylüyorlar. Ülkemiz öylesine güzel ki, zaten Avrupa’da böylesine çeşitlilik bulunmadığından ülkemizin doğal ve tarihi zenginliği yabancıların da ilgisini çekiyor.

Samet Tosun: İtalya senin için ne ifade ediyor ?

Sibel Değirmenci: Aşk. J İtalya’ya iki kere gittim ve daha birkaç kez giderim diye düşünüyorum. İtalya ve diğerleri diye ikiye ayrılıyor bende ülkeler. Güleceksiniz biliyorum ama ben bundan önceki hayatımın İtalya ile bir bağlantısı olduğunu düşünüyorum, İtalya’ya ne zaman gitsem memleketime gelmişim gibi huzur buluyorum.(Bu hissi bir de Topkapı Sarayı’na girince yaşıyorum.) Kolumda da İtalyanca bir dövme var. Görmeyi istediğim başka ülkeler ve başka kültürler var şu aralar listemde; ama liste bitince tekrar İtalya’da kendimi bulacağımdan eminim. Roma’daki Aşk Çeşmesi’ne bu kez daha büyük miktarda para atarak daha büyük bir dilek tutacağım.

Samet Tosun: Biraz hayat felsefenden bahsedelim, Ne dersin ?

Sibel Değirmenci: Albert Einstein’in çok sevdiğim bir sözü var: “Hayat iki şekilde yaşanır:Ya hiç mucize yokmuş gibi ya da her şey birer mucizeymiş gibi.” Her nefesimiz mucize, aynı zamanda her ne yaşıyorsak da onu biz çağırıyoruz, bir şeyi çok istiyoruz ve gerçekleşiyor ya da bir şeyin başımıza gelmesinden çok korkuyoruz, böylece o olay başımıza geliyor.

Hayatımızı kendimizin şekillendirdiğinin yeni yeni farkına varıyorum. İnsan potansiyelini, dibe vurmadan fark edemiyor. Kendini geliştirmiş, farkındalıklı ve mutlu insanlara bir bakın; hepsinin hayatlarında mutlaka çok kötü en az bir olay yaşadıklarını ve çok acı çektiklerini görürsünüz. Acı çektiğim zamanları çok net hatırlıyorum, saniyeler geçmeyecek kadar uzunmuş gibi geliyordu. “Kaybedeceğim hiçbir şey kalmadı, tamam bitti artık her şey.” dediğim anda daha da dibe inemeyeceğimden insan zamanla yükselmeye başlıyor. Yani tüm olay tam her şey bitti dediğiniz anda gerçekleşiyor. İki seçeneğiniz var o anda: Kurban psikolojisiyle “Her şey benim başıma geliyor, hayat çok kötü.” diyerek kendinize hayatı zehir etmek ya da “Bunları yaşadım ama şimdi yepyeni bir hayata başlayabilirim.” diyerek güçlenip bu durumu atlatmak. Ben ikincisini seçtim. Ve o andan itibaren hayaller kurdum ve hepsini gerçekleştirdim.

Bugünlerde herkes bana nasıl bu kadar mutlu ve enerjik olduğumu soruyor. Her günün bana yeni mucizeler getireceğini bilerek uyanıyorum, pozitif cümleler ve pozitif insanlarla hayatımı sürdürüyorum, sağlıklı besleniyorum ki bu çok önemli. Sağlıklı düşünceler sadece sağlıklı bir vücutta olur. Bir de bana iyi geldiğini düşündüğüm şeyleri yapmaya çalışıyorum. Sabah mutlu uyanmayan insanlarda ne eksik biliyor musunuz? İkigaileri yok- yani hayat gayeleri. Bu hayat başkalarının istekleriyle geçirilmeyecek kadar değerli; ama insanlar kendileri bir durup düşünmediklerinden “Ben ne istiyorum? Ben nasıl bir hayat yaşamak istiyorum?” diye kendilerine sormadıklarından; başkalarının isteklerinin akışında sürükleniyorlar. Sürüklenmeyi bırakın hemen şimdi! Bir dala tutunun ve durun! Kendinize ne istediğinizi sorun, bedeninizin, zihninizin, kalbinizin ne istediğini sorun. Cevaba göre hayatınızı şekillendirin. Sonrasında her şey çok güzel oluyor.

Samet Tosun: Elinde bir imkan olsaydı, dünyaya nasıl bir mesaj vermek isterdin ?

Sibel Değirmenci: Bu evrende üç çeşit iş var: Tanrı’nın işi, başkalarının işi ve kendi işin. Herkes ya başkalarının işine burnunu sokuyor ya da ölüm, deprem gibi Tanrı işlerinin ardından şikayet edip söylenip duruyor. Kendi işinize bakın, çünkü sadece kendinizi değiştirebilirsiniz. Mutlu olacağınız hayaller kurun ve o hayallerin olacağına inanın. Yaşamızını düşüncelerimiz şekillendiriyor. Evren şöyle çalışıyor: “Aklından en çok geçirdiğin düşünceleri ben sana yaşatırım.” O yüzden aklınızdan neler geçirdiğinize dikkat edin. Güzel şeyler hayal edin ve olmuşcasına yaşamınızı şekillendirin. Sonrasında gerçekleştiğini göreceksiniz. Herkesin mutlu olduğu bir dünya için, herkesin kendini mutlu etmesi yeterli. Mutluluk bulaşıcıdır; siz mutlu olun, o başkalarına da bulaşacaktır. Bir de çevrenizde şifalanacağınız insanları bulundurun, toksik insanlarla asla zaman geçirmeyin.

Kitaplarla aran nasıl? En son hangi kitabı okudun?

Sibel Değirmenci: Kitapsız bir hayat düşünemiyorum. Edebiyat öğretmeni olmamdaki en büyük neden kitap okumayı çok seviyor oluşumdu. Öğrencilerimin de kitap okuma alışkanlığı kazanması için kitap okuma saatleri yapıyoruz, kitap önerileri paylaştığım bir instagram sayfam var. Kitap, imkanlarımızın kısıtlı olduğu ortamlardan bizi alıp bambaşka bir hayata götüren araç. Düşünsenize yurtta yaşayan bir öğrencisiniz, akşam 10’dan sonra gidebileceğiniz hiçbir yer yokken kitapla kendinizi bambaşka bir ülkede ya da bambaşka bir tarihte bulabiliyorsunuz. Bu yüzden seviyorum kitap okumayı. Şu anda Şiddetsiz İletişim adlı bir kişisel gelişim kitabını okuyorum, bitmek üzere. Tavsiye ederim.

Kahvenin günlük hayatındaki yeri hakkında neler söylemek istersin ?

Sibel Değirmenci: Kahve fincanı gün içinde hep elimde, tıpkı şimdi olduğu gibi. J Bir öğretmenseniz zaten ister istemez teneffüsleriniz kahvesiz geçmiyor. Özellikle sabah erken kalkıp sporumu ve kahvaltımı yapıyorum; ama ilk kahvemi okuldaki ilk teneffüste içiyorum. Günümün canlı ve enerjik geçmesini sağlıyor. Hafta sonları da eğer arkadaşlarımla plan yaptıysam kahve eşliğinde sohbet, yalnız kendime ayırdığım bir hafta sonuysa kahve eşliğinde kitap nasıl keyif ve huzur veriyor; nasıl enerji katıyor bana anlatamam.

Son olarak DS kültür sanat hakkında neler söylemek istersiniz ?

Sibel Değirmenci: Sanatla, kitapla ilgilenmek insanın gelişmişlik seviyesini gösteriyor her zaman. Tamam diyorsun bu insan hayatla savaşını bitirmiş, varoluş yolculuğunda “güzel”in peşine düşmüş. Her kültür, her sanat dalı bize farklı ve güzel şeyler katıyor, bizi olduğumuzdan daha üst seviyeye taşıyor. Ülkemizin bu alanda daha çok yolu var maalesef; ama sizinki gibi kültür sanat dergileri takip ederek, okuyarak, gezerek, görerek ülkemizin kültür seviyesinin artacağına inancım tam. Öyle bir nesil geliyor ki, doğru yönlendirilirlerse şahane şeyler yapacaklar.

Bu güzel ve bir o kadar keyifli sohbet için teşekkür ederiz. İnşallah daha güzel yerlerde görüşmek dileğiyle.

Sibel Değirmenci: Asıl ben teşekkür ederim. Uzun zamandır söylemek istediklerimi anlatabilme şansı bulabildiğim için çok mutlu oldum. Gerçekten çok keyifli bir sohbetti. Tekrar görüşmek üzere.

 

Samet Tosun

samettsn@yahoo.com

Bülent Özdemir Röportajı

SametTosun: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz ? Bülent Özdemir kimdir ?

Bülent Özdemir: Tabikide. 1972 İstanbul Beyoğlu doğumluyum. Bir mahalle esnafının oğluyum. 1996 da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden mezun oldum. Askerliğimi Asteğmen olarak Ankara da tamamladım. Son olarak İstanbul Üniversitesi’nde İşletme Bölümü’nde Yüksek Lisansımı tamamladım. Dış ticaretle uğraşmaktayım ve Çocuklarım var.

Samet Tosun: İş dışında neler yapıyorsunuz ?

Bülent Özdemir: İki firmam ve 11 çalışanım var. İş, hayatımın oldukça büyük bir bölümünü kapsıyor. Çalışanlarıma, müşterilerime karşı olan sorumluluklarım ciddi anlamda yoruyor aslında. Ama yine de insan zamanla kendine vakit ayırmayı öğreniyor. Müze ve sanat galerilerine gidiyorum. Tiyatro ve sinema olmazsa olmaz. Ama belki de iş dışındaki en önemli uğraşım Ali Ural Hocam’ın yazarlık atölyelerinden Cuma Atölyesine devam etmek diyebilirim.

Samet Tosun: Yeni kitabınız ‘’Hiç ve Her Şey’’ hakkında neler söylemek istersiniz?

Bülent Özdemir: Üniversite yıllarında İranlı bir sosyolog olan Ali Şeriati’nin “İnsan” kitabını okumuştum. Orada insan hayatındaki iniş ve çıkışları kalp elektrosuna benzeten bir bölüm vardı. Şöyle diyordu Şeriati, “İnsan ruh ve çamur arasında sürekli gider gelir. Kalp elektrosundaki yukarı çıkan çizgi sizin ruha yakınlığınızı, yani manevi anlamdaki huzur ve mutluluğunuzu temsil ederken, aşağı inen çizgi çamurla olan bağınızı yani başarısızlıklarınızı, kötülüklerinizi egonuzu temsil eder. Ve bu çizgi hiç düz gitmez. Çünkü bu ölüm demektir. Ali Şeriati’ye atıfta bulunarak ben de şunu söyleyebilirim. Ruhunuza yöneldiğiniz yüceldiğiniz zaman “Hiç” olduğunuz zamansa, dünyaya, hayata ve içindeki her şeye yöneldiğiniz zaman da “Her Şey” olduğunuz zamandır. Kitabım Adem’den beri değişmeyen insanı anlatıyor efendim.

Samet Tosun: Peki eleştiriye açık bir yapınız var mı ?

Bülent Özdemir: Bir insan kendisini kandırıyorsa başka hiç kimseyi kandıramaz. Yok ama kendini kandırmıyorsa o zaman hemen herkesi kandırabilir. Ben eğer kendimi kandırsaydım bu kitap olmazdı.

Samet Tosun: Bu hayatta sizi heyecanlandıran şey nedir?

Bülent Özdemir: Bunun cevabını aslında kitabımda vermiştim. “Aslında ne çok heyecanı var hayatın…” diye başlayan mısrada. Ama insan belli bir yaşa gelince hiçbir şey den heyecan duymayacağını düşünüyor. Ve ne zaman böyle düşünsem heyecanlanacak bir şeyler oldu. Çocuklarım mesela. 45 yaşında 5. Çocuğumun doğumu gerçekten çok heyecan vericiydi. Artık heyecan verici bir şey olmaz derken Hiç ve Her Şey doğdu. “İçinde olmadığın bir dünyaya sahip olmak ya da bir kaderin yokken yaşamak istemek” sanırım doğru cevap bu.

Samet Tosun: Gelelim can alıcı konuya Aşk’a nasıl bakıyorsunuz? Aşk kelimesi sizin için ne ifade ediyor ?

Bülent Özdemir: Bundan 10 yıl önce yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum müsadeniz varsa. Uzun zamandır alacağım olan bir müşterim vardı. Bir gün telefon açtı ve beni ödeme yapmak için ofisine çağırdı. Temmuz ayı ve hava çok sıcaktı o yıl. Veznecilerde müşterim, arabaya bindim ve gittim. O zaman henüz metro inşaatı yeni başlamıştı ve Veznecilerde yolun kenarında bir yere arabayı bırakıp gittim yanına. Neyse ödemeyi aldım ve arabama geri geldim. Tam arabaya bindim çalıştırıcaktım ki yolun kenarında yaşlı bir teyzenin çorap, patik ve mendil olan yerdeki tezgahına ilişti gözüm. Hazır da uzun zamandır alamadığım parayı almışım sevinmişim. Teyzeyi de sevindirmek istedim. İndim ve yanına gittim. Özenle çorap, patik ve mendil seçtim ve uzun zamandır aradığım şeyler olduğunu ama bulamadığımı söyledim. Hesapladı yaşlı teyze 20 lira tutuyordu alacaklarım. 100 Lira uzattım. Siftah etmedim oğlum o parayı bozamam dedi. Hani o bilindik iç ses vardır ya. Bak sen geldin vermek istedin ama bozuğu yokmuş, hem arabanın da camları açık hadi bin git dedi. Yok olmaz dedim. İster inanın ister inanmayın yarım saat boyunca Veznecilerde 100 lirayı bozduramadım. O iç ses ha bire hadi git artık derken. Ben tam tersi gittim bir köfteciye oturdum ve köfte siparişi verdim. Tam köfte hazırlanmışken, kalkmam gerektiğini o yüzden paket yapmalarını söyledim. Ve 100 lirayı uzattım. Bozuk yok dedi. Bende de yok dedim. Artık para bozdurmak köftecinin işi olmuştu ve o benim yapamadığımı yaptı. Parayı bozdurdu ve bana üzerini verdi. Şimdi elimde bir de köfte ayran vardı. Teyzenin yanına geldim tekrar. 20 lirayı uzattım poşetimi aldım. Tam arabaya oturdum. Bu arada köfte kokusu arabayı sardı tabi. Tekrar indim aşağıya ve teyze ben bu köfteyi aldım ama acele işim var gitmem gerek. Bu sıcakta bozulacak sana bıraksam acaba olur mu dedim. Siftah etmeyen teyzem meğerse o saate kadar hiçbir şey yememiş. Ben yesem olur mu dedi. Sen bilirsin dedim ve ayrıldım yanından.

Vermeye çalışmak değil.

Veriyormuş gibi yapmak hiç değil.

Verdim sayılır demek de değil.

Sorunuzun cevabına gelecek olursak.

Aşk mı?

Aşk gerçekten vermektir efendim. Gerçekten vermek.

ilk olarak ne zaman ben kitap yazmalıyım dediniz?

Dünyayı bir çembere benzetiyorum ben ve buna da kader diyorum. Ve siz bu çemberin farkına varınca ne hikmetse daralmaya başlıyor bu çember. Daraldıkça farkında olduğunuz ve sizi rahatsız eden her şeyle çok daha yakınlaşmaya başlıyorsunuz. Yakınlaştıkça rahatsızlığınız artıyor, rahatsızlığınız arttıkça çember daha da çok daralıyor. Ve asıl imtihan efendim, bu anlamsızlığa tahammül etmek başlıyor. Tahammül etmeye başlayınca bunu anlatmak istiyor  insan. Kitap yazmalıyım demedim hiç hep tahammül etmeye çalıştım. Sanırım o arada kitap yazıldı.

Samet Tosun: Yazarken sizi motive eden bir şeyler varmı?

Bülent Özdemir: “Zalimleri seviyor kulların, kötülüğü yaymak için neye ihtiyacın var “insan”dan başka. İnsan efendim neye ihtiyacım olur ki başka.

Samet Tosun: Okumayı sevdiğiniz ve ilham aldığınız yazarlar varmı?

Bülent Özdemir: Rainer Maria Rilke, Virginia Woolf, Giovanni Papini, Marcel Proust, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Yusuf Atılgan ve Ali Ural daha fazlası da vardır ama sanırım başucu kitapları bu yazarlara aittir.

Samet Tosun: Kahvenin günlük hayatındaki yeri hakkında ne söylemek istersin ?

Bülent Özdemir: Kahveyi çok severim hemen her türünü. Ve ister istemez yine insana benzetirim. Nasıl ki kahvenin çekirdeği bir taneyken, öğütülmesinden pişirilmesine ve içim şekillerine varana dek dünyanın dört bir yanında farklı farklı ise. Alın size insan işte Ademden beri hiç değişmediği halde. Çeşit çeşit değil mi.

Samet Tosun: Ve son olarak DS Kültür Sanat okurları için neler söylemek istersiniz ?

Bülent Özdemir: Öncelikle teşekkür ederim. DS Kültür Sanat’a ve değerli okurlarına. Zor bir yolculuğa çağırıyorum. Üzgünüm ama gerçek bu. Tüm evreni keşfe çağırıyorum Hiç ve Her Şey’le. Tahammülü imtihan bilen ve farkında olarak yaşamak zorunda olan insanlar için bile zor bir yolculuk.

Samet Tosun: Tekrardan çok teşekkür ederiz, bizleri kırmayarak nazik davetimizi kabul ettiğiniz için. İnşallah daha güzel yerlerde tekrardan görüşmek dileği ile hoşçakalın.

Bülent Özdemir: Ben de teşekkür ederim. İnsanın belki de en zor zamanı bu zaman. Ve sizin yaptığınız bu zorluk içinde anlamsızlıkla mücadele eden insanlara bir pencere açmak. İnanın çok kıymetli bir şey yapıyorsunuz. Varolun.

 

Samet Tosun

samettsn@yahoo.com

Ömer Albayrak Röportajı

Samet Tosun: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz ? Ömer Albayrak kimdir ?

Ömer Albayrak: Merhabalar öncelikle ben Ömer Albayrak, Yargıç Group; Ömer Albayrak şirketler grubunun kurucusu ve yönetim kurulu başkanıyım. 13 mayıs 1985 yılında Libya’da dünyaya geldim. Babam Trabzon, Of Annem Bandırmalıdır. Daha çok küçük yaşlarda yerleşmişiz Bandırma’ya ve o gün bugündür Bandırma’da ikamet etmekteyim. Yani kısacası artık Bandırmalıyım. Liseyi Bandırma ticaret meslek lisesinde okudum. Ailevi nedenlerden dolayı ticaret ile çok erken yaşlarda tanıştım. İlk olarak simit satarak başlamıştım. Babamın inşaat ustası olması’da bana çok şey kattı diyebilirim, bu işlere yabancı değilim yani, tamirat tadilat benim işim. 2007 yılında kurmuş olduğum şirket ile birlikte birçok sektörde faaliyet göstermeye başladık. Öncelikle tadilat tamirat, restorasyon, gayrimenkul ve son olarak’ta 2012 yılından bugüne otomotiv sektöründe faliyet göstermeye başladım. Değerli dostum Murat Soylu ile tanışmam bu sektöre (Rent A Car) girmemi sağladı. Soylu Rent A Car çatısı altında şuan bulunduğumuz bölgenin en büyük araç kiralama firmayısız diyebilirim. Her geçen gün yeni projeler üzerinde çalışmaya devam ediyoruz.

Samet Tosun: İş dışında neler yapıyorsunuz ?

Ömer Albayrak: Yaptığım işlerin dışında klasik otomobillere tutkum olduğu için organizasyon ve fuarlara katılıyorum. Orada bulunan değerli dost ve arkadaşlarımla zaman geçirmek bana iyi geliyor diyebilirim. Onun haricinde hafta sonları ailemle zaman geçiriyorum çünkü aile benim için herşeyin önünde gelmektedir.

Samet Tosun: Siyasete girişinizde en çok sizi ne etkiledi ?

Ömer Albayrak: Biz nerden geldiğimizi çok iyi biliyoruz, yokluk çektiğimiz günleride hiç unutmadık. İnsaları hiç bölmeden onları sadece seçimden seçime hatırlamak yerine onların dertlerini dinleyerek ve ortak olarak halkı gerçek manası ile temsil edebileceğime inandığım için belediye başkanı adayı olmaya karar verdim.  Geçmişte 25. Dönem Balıkesir bağımsız milletvekili adayı olmam bana siyasette bilgi ve tecrübe kazandırdı diyebilirim.

31 mart seçimleri için düşüncemiz ise; halkın hatırlanmadığı ve sadece seçim zamanı kıymete bindiği seçim sonrası yine hatırlanmayan bir halk söz konusuydu. Biz bu sorunları ele alaraktan halkın gerçek manada temsilcisi olmadığını fark ettim ve DSP (demokratik sol partinin) bandırma belediye başkan adayı oldum.

Ben siyaset perdesine çıkarken ‘’Halka hizmet bir şereftir’’ sözü ile bu yola çıktım. Siyasetin gençleşmesi, halka en iyi hizmet kalitesinin sunulabilmesi, ve yeni yüzlerin siyasete kazandırılması için tüm mücadelemi sonuna kadar sürdürmeye devam edeceğim.

Samet Tosun: Bandırma sizin için ne ifade ediyor ?

Ömer Albayrak: Bandırmanın hayatımdaki yerini sizlere şöyle ifade edebilirim; Hayallerimin gerçekleştirmek istediğim ve ekmeğimi kazandığım şehir olarak adlandırabilirim.

Samet Tosun: Bandırmayı bugünüyle değerlendirir misiniz ?

Ömer Albayrak: Coğrafi olarak bakıldığında Türkiye’nin en güzel bölgeleri arasında yer almaktadır. Gerek ticaret,  gerekse turizm konusunda önü açık bir şehirdir ve ilerleyen zamanlar içerisinde hak ettiği yerlere geleceğine canı gönülden inanıyorum.

Samet Tosun: Bandırmanın şuan içinde bulunduğu sıkıntılar nelerdir ?

Ömer Albayrak: Şehrimizin başlıca sorunu Türkiye’nin en büyük ilçeleri arasında yer alması ve böyle olduğu halde il yapılmamasıdır. Bu konuda devam etmem gerekirse bir çok konuda önünün kesilmesi de başlıca sorunlar arasındadır.

Samet Tosun: Doğasıyla, tarihiyle, kültürel dokusuyla Bandırmadan ve gelecekten bahseder misiniz? Geleceği nasıl kurguluyorsunuz?

Ömer Albayrak: Ayrıca şehrimiz sürekli göç alan ve her geçen gün marka bir şehir olma yolunda büyük ölçüde yol kateden bir şehirdir. Kısaca Bandırma bir marka şehirdir.

Samet Tosun: Sizce belediye başkanın başarılı olmasını sağlayan en büyük etken etken nedir?

Ömer Albayrak: Halkın içinden ve halk ile bir bütün olması bir belediye başkanını zirveye doğal olarak başarıya taşıyacaktır.

Samet Tosun: Kitaplarla aran nasıl? En son hangi kitabı okudun ?

Ömer Albayrak: Aslına bakacak olursak kitaplar ile aram baya iyidir diyebilirim. Araştırmayı severim, bir şeyi okurken onun doğruluğunu ispatlayarak okumam lazım, hangi kitaplar konusuna gelecek olursak Mustafa Kemal ve Maskeli Leydi diyebilirim.

Samet Tosun: Kahvenin günlük hayatındaki yeri hakkında ne söylemek istersin ?

Ömer Albayrak: Kahve ile baya içli dışlıyızdır, birbirimizi gerçekten çok severiz. Sabah iş öncesi, iş arası olmadı yoğunluk bittikten sonra akşamüzeri ama illaki içerim.

Samet Tosun: Ve son olarak DS Kültür Sanat okurları için neler söylemek istersiniz ?

Ömer Albayrak: Öncelikle bu söyleşiyi okumaya değer bulan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Ben inanıyorum ki; Belediye seçimlerinde partilerden ziyade şahıslar ön planda olmalıdır. Yapılacak hizmetler halkın çıkarına uygun olmalı ki, millet mutlu ve huzurlu olsun.

Samet Tosun: Tekrardan çok teşekkür ederiz, bizleri kırmayarak nazik davetimizi kabul ettiğiniz için. İnşallah daha güzel yerlerde tekrardan görüşmek dileği ile hoşçakalın.

Ömer Albayrak: Böyle güzel bir söyleşi için asıl ben teşekkür ederim. Hoşçakalın.

 

Samet Tosun

samettsn@yahoo.com

Bülent Ergün Röportajı

Samet Tosun: Merhabalar Bülent, biz tanıyoruz ama tanımayanlar için çok kısa kendinizden bahseder misin ?

Bülent Ergün: istanbul dogumluyum ailemin tek çocgum kücük yaşlardan bu zamana kadar müzik aşıgım kendimi müzik alanında yetiştirdim çeşitli yerlerde sahneler aldim almayada devam ediyorum  vede gectigimiz dönemlerdede 3 single çalışması çıkardım bunlar hece maske yaklaş kısacası müzik dolu biriyim😊

Samet Tosun: Geçmişe baktığımızda ‘’Bülent’’ nasıl bir çocuktu ?

Bülent Ergün: hareketli prensipli yardım sever eglenceli biriydim

Samet Tosun: Müzik serüvenin nasıl başladı ?

Bülent Ergün: Müzik serüvenim ortak okul zamaninda basladı müzisyen abilerimin org çalması hoşuma gitmişti bende ufak bir org almistim öyle basladi 😊

Samet Tosun: Şarkıların hepsi değerlidir ama bugüne kadar yazarken içine sinen şarkın hangisi oldu ?

Bülent Ergün: içime sinen şarkilarimi daha cıkarmadim onlarada bu sene studyo calişmasina baslicaz.

Samet Tosun: Hayatın hızlı akışında güzel olan, değerli olan şey nedir sence?

Bülent Ergün: ailem annem babam

Samet Tosun: Müzik sektörüne neredeyse her gün yeni bir isim katılıyor. Bu konuyu ve günümüz müzik sektörünü değerlendirecek olursan neler söylemek istersin ?

Bülent Ergün: sektör gittikçe ufalıyor dinleyici muzigi cabuk tüketiyor herkes emek veriyor ama ruha hitap edenler biraz sesini duyuruyor.

Samet Tosun: Ülkemizde sanata ve sanatçıya gereken değer veriliyor mu?

Bülent Ergün: kesinlikle hayır verilmiyor saygı yok herşeyden önce müzisyene Musatafa Kemal Atatürkün şöyle bir lafı var herkes siyasetci doktor olur ama herkes sanatçı müzisyen olamaz derdi .

Samet Tosun: Peki gündelik hayatında nasıl birisin ? Neler Yapıyorsun ?

Bülent Ergün: Müzik dışında işlerim var onları yapıyorum spor vede kitap okuyorum dostlarima vakit ayırıyorum.

Samet Tosun: Birazda yeni projelerden konuşalım, varmı müzikseverleri bekleyen yeni sürprizler yada projeler ?

Bülent Ergün: Evet olucak yeni projem  içıme sinen sarkilarımi seçtim 2 şarkılık  single hazirlıcam eylülde stüdyo calışmasına başlıcam insallah 2020 de yeni şarkılar sevenlerime ulaştırcam.

Samet Tosun: Elinde bir imkan olsaydı dünyaya nasıl bir mesaj vermek isterdin ?

Bülent Ergün: birbirinizi sevin kirmayın herşey gelip geçici şavaşmayın barışın kucaklayın birbirinizi derdim belki kilişe oldu ama gerçekler barışın oldugu yerde huzur vardır.

Samet Tosun: Kitaplarla aran nasıl? En son hangi kitabı okudun?

Bülent Ergün: kitaplarla aram iyi okuyorum araştirıyorum yeni bilgiler kelimeler ögreniyorum son donemde piskoji kitaplari okuyorum Mümin Sekman hersey seninle basla onu okuyorum

Samet Tosun: Kahvenin günlük hayatındaki yeri hakkında neler söylemek istersin ?

Bülent Ergün: hergün 2 kahve içerim hem keyif aliyorum hemde sağlik acisından iciyorum kalp damarlarina iyi geliyor😊

Samet Tosun: Son olarak DS kültür sanat hakkında neler söylemek ister siniz ?

Bülent Ergün: DS kültür sanat güzel olumlu  paylaşım mecrası dogru bilgi vede kaliteli magazin haberi yapıyor bende herzaman severek takip ediyorum.

Samet Tosun: Bu güzel ve bir okadar keyifli sohbet için teşekkür ederiz. İnşallah daha güzel yerlerde görüşmek dileğiyle.

Bülent Ergün: Ben teşekkürederim benimle bu güzel sohbetti düşünceleri paylaştıgınız için inşallah güzel projelerde görüşmek üzre herkese sevgi barış diliyorum birbirimizi sevelim kırmayalım hoşcakalin.

 

Samet Tosun

samettsn@yahoo.com

Kubilay Karça Röportajı

Samet Tosun: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Kubilay Karça Kimdir?

Kubilay Karça: Merhaba; 96 yılı Kasım ayında Eskişehirde dünyaya gelmişim. Çocukluğumu Eskişehirin Sivrihisar ilçesinde geçirdim. Ablamın liseyi kazanıp Eskişehire gelmesiyle bizde annemlerle Eskişehire taşındık. İlkokul yıllarım bittikten sonra Turizm lisesinde öğrenim gördüm ve üniversite öğrenimime halen devam etmekteyim.

Samet Tosun: Müzik ile uğraşmaya ne zaman başladınız? Nasıl oldu?

Kubilay Karça: Biraz klasik bir cümle olucak ama çocuk yaştan beri hep şarkı söyleyip dans ederdik ablamla sürekli bunun üzerine yoğunlaştığınızda duyduğunuz nağmeleri yorumları tekrar tekrar deneyip üstüne bişeyler katmaya çalışıyosunuz. Bu sayede eğitiminiz olmasa bile müzik kulağınız oluyor bende bundan faydalandım o yıllarda ablamın emineme olan hayranlığı benim arabesk ruhumla buluşunca e bide üstüne okulda bu işle profesyonel ilgilenen bi abimiz vardı evinde stüdyosu vardı falan bende özendim ufak bi düzen kurdum kendime 13-14 yaşlarında ilk demo kaydımı aldım. Sonrasında ben bıraksamda müzik beni hiç bırakmadı.

Samet Tosun: Çıkardığınız ilk single hakkında ne söylemek istersiniz?

Kubilay Karça: Kumpas benim yaptığım ilk profesyonel parçaydı bu yüzden umutluydum ama bu kadar ilgi görmesini beklemiyodum. Ben 1 ayda 10.000 izlenme hayali kurarken 24 saatte 200.000’e yakın izlenme aldı. Çok mutlu oldum.

Samet Tosun: Şarkının klibine baktığımızda, klipte ne anlatılmak istiyor?

Klibin çıkış hikayesi nedir?Kubilay Karça: Klip şarkının adından yola çıkılarak kurgulandı bana aşık bir kadın var yaptığım hatalardan dolayı bıkmış durumda ve beni kumpasa düşürüp  açıklama bekliyo fakat klipte vurgulanan aşk değil benim içimdeki nefretin dışa vurumu duygularıma tercüman olan kişide kadın oyuncu “Ben iyi biriyim çevrem kötü” diye başlayıp ilerleyen şarkıda elinde silahla veya kafamdan çuvalı çıkartırken hep onu görüyosunuz.

Samet Tosun: Peki, yaptığınız müzik türünde örnek aldığınız bir isim var mı?

Kubilay Karça: Örnek almak gibi değil ama çok büyük saygı duyduğum ve severek dinlediğim Yener ÇEVİK var.

Samet Tosun: Klip çekimlerinin kamera arkasında neler yaşadınız biraz anlatırmısınız?

Kubilay Karça: Klip stüdyo ortamında çekildi dolayısıyla hava şartları teknik aksaklık vs gibi durumlar söz konusu olmadı. Çalıştığımız ekip aşırı derece sıcakkanlı, sabırlı ve işini çok profesyonel yapan insanlardı. Gülerek eğlenerek bitirdik klibi fakat tamamen karanlık bir ortamda özel ışıklarla çekim yapılması gerektiği için çekime akşam 6 gibi başladık ve bittiğinde saat sabah 5:30’du herkesin gözlerinden uyku akıyordu.

Samet Tosun: Birlikte düet yapmak istediğiniz bir isim var mı ?

Kubilay Karça: Düet yapmak istediğim ve çok severek dinlediğim birçok isim var elbette fakat isimlerini şimdilik gizleyelim olurda birlikte projeler üretirsek süpriz olur.

Samet Tosun: Bir sonraki single ne zaman çıkarmayı planlıyorsunuz, bu konu hakkında fikirlerinizi alabilirmiyiz? Yoksa albüm düşünceniz de var mı?

Kubilay Karça: Albüm düşüncesi şu an çok uzak çünkü ne olucağını hiç bilmiyoruz 5-6 şarkı daha single halinde ilerlemeyi düşünüyorum. En kısa süre içinde çok daha güçlü bir single çıkıcak şu an üzerinde çalışıyorum.

Samet Tosun: Peki ,  konserlerle ilgili bir projeniz var mı? Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Kubilay Karça: Konser verebilmek için yeterli ürün yok elimde maalesef şayet olsa bile insanların sadece 1 şarkımı ezbere bilip dinlemeye gelmesi beni üzerdi.

Samet Tosun: Şöyle,  müziği bir kenara bırakırsak, Kubilay Karça günlük yaşantısında neler yapıyor?

Kubilay Karça: Hobileri olan biri değilimdir. Tek başıma bi mekanda saatlerce oturup düşünürüm çoğu zaman onun dışında arkadaşlarımla gece dışarı çıkmayı çok severim bide takım elbiselere, smokinlere kısacası klasik giyime aşırı ilgim vardır.

Samet Tosun: Kitaplardan bahsedersek, kitaplarla aranız nasıldır? Özellikle okuduğunuz bir kitap var mı?

Kubilay Karça: O konuda çok tembelim kitaplarla aram yoktur. Aşırı derecede film izlerim ama bunların içine dünya klasiklerinden uyarlanmış filmlerde dahil olunca kitaplarını okumuş kadar oluyorum.

Samet Tosun: Hayvanlarla aranız nasıldır peki, beslediğiniz evcil bir hayvanınız var mı?

Kubilay Karça: Hayvanları çok severim ama evcil hayvanım yok maalesef.

Samet Tosun: Kahve ile aranız nasıldır, günlük yaşantınızda önemli bir yeri varmıdır?

Kubilay Karça: Aşırı kahve tüketen olmazsa olmaz diyenlerden değilim. Kahve kültürüm de yoktur zaten aromalı latteleri seviyorum.

Samet Tosun: Dünya’nın  nasıl bir yer olmasını temenni ederdiniz. Dünya’ya bir mesaj vermek isteseniz ne mesaj vermek isterdiniz.?

Kubilay Karça: İnsanların birazcık sabrı kalmamış en ufak bişeye sinirlenip tartışıyorlar trafikte uzun uzun kornalar basılıyor.Orman kanunlarıyla yaşamayı bırakıp insanlar birbirini anlamaya çalışsa hatalarının farkına varıp özür dilese biraz sabırlı ve sakin olsalar dünya çok daha güzel bi yer olur ama maalesef yapamıyoruz.

Samet Tosun: Son olarak DS Kültür Sanat Okurları İçin ne söylemek istersiniz?

Kubilay Karça: Bu yola ilk çıktığımda bana hep “Bırak boş işleri çocuk ekmeğine bak” dediler. Hayalimden vazgeçmedim ama dinlemedim onları şimdi kurduğum hayalin fazlasını elde ettim. Tek söylemek istediğim şu hayallerinizden asla vazgeçmeyin.

Seyfullah Çakmak Röportajı

Geçtiğimiz aylarda çıkarmış olduğu tekli single çalışması ‘’Bismillah’’ ile güzel tepkiler uyandıran tasavvuf sanatçısı Seyfullah Çakmak bugün merak edilenleri konuşmak üzere bizlerle birlikte. Öncelikle bizleri kırmayarak davetimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Nacizane nasılsın ?

Samet Tosun: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz ? Seyfullah Çakmak kimdir desek nasıl tanımlarsınız ?

Seyfullah Çakmak: 1985 İstanbul doğumluyum aslen Yozgatlı olup, Kayseri de ikamet etmekteyim. Evli ve 3 çocuk babasıyım. 23 yıldır müzikle uğraşıyorum, yanı sıra Ticaretle uğraşıyoruz. Piyasada 2 albüm ve single çalışmalarım mevcut. Bir çok sanatçı dostumun okumuş olduğu eserlerde imzamız ve desteklerimiz mevcut.

Samet Tosun: Son çalışmanız Bismillah’tan bahsedelim biraz, bizlere stüdyo çalışmasından ve klip çekimlerinden bahseder misiniz ?

Seyfullah Çakmak: “Bismillah” aslında her müslümanın doğumundan ölümüne her müslümanın hayatının merkezinde olması gereken bir cümle, her işe Ulu Yaradanın ismi ile başlamak her şeyde hayırla sonuçlanmasını ummak, onun adıyla aşılması zor yolları aşmak, imkansız kapıları açmak demek benim için. Bu eserin söz ve bestesi dostum Abdullah Beyhan’a ait, bizim için yaptığı bir eser, konserlerimde veya katıldığım programlarda okurken de çok büyük keyif alıyorum. Arange ve stüdyo kısmında İzmir de yaşayan asker arkadaşım Cemal’in dokunuşlarıyla son halini aldı, keyifli bir stüdyo aşamasıydı. Klipte yine Abdullah Beyhan ve değerli ağabeyim Cihan Ak tüm hünerlerini gösterdiler, İstanbul Balat’ta Süleymaniye de çekimler gerçekleşti. Bizce Harika bir çalışma oldu.

Samet Tosun: Peki özel hayatınızda nasıl birisiniz ? Seyfullah Çakmak’ın bir günü nasıl geçiyor ?

Seyfullah Çakmak: Aslında özel hayatımda vaktimin neredeyse tamamını ailemle, çocuklarımla geçirmeye özen gösteriyorum, sıla-i rahim-Anne baba,eş dost ziyaretleriyle çocuklarıma bu duyguları aşılamaya çalışıyorum, çünkü ailenin bu hayatta herşey olduğunu, herşeyden, paradan, puldan, şöhretten daha değerli olduğunu göstermeye yaşatmaya çalışıyorum, hafta içi neredeyse tamamen onlardan ailemden uzakta kalıyorum, konserler, organizasyonlar, toplantılarla yoğun geçiyor, bu sebeple aileme daha çok vakit geçirmeye çalışıyorum.

Samet Tosun: Son çalışmanız hakkında size geri dönüşler nasıl ?

Seyfullah Çakmak: Valla şu ana kadar aldığım geri dönüşler olumlu yönde ancak elbette daha iyisini yapmak için uğraşıyoruz,  çok güçlü duygulara sahip sanatçı dostlarımın desteğiylede yapacağız bi iznillah, çünkü bizi sevenler, dinleyenler her şeyin en iyisine kayıklar.

Samet Tosun: Bu hayatta olmazsa olmazınız var mıdır ? varsa nedir ?

Seyfullah Çakmak: Çok var 🙂 ama bunların başında olmazsa olmazım, başta da söylediğim gibi ailem geliyor, aile benim için herşeyden önce gelir…

Samet Tosun: Düet yapmak istediğiniz bir sanatçı var mı ?

Seyfullah Çakmak: Düet yapmak istediğim sanatçı var tabi 😊 olmaz mı ? 2 isim var bunlardan bir tanesi Dünyaca ünlü İslami Müzik Sanatçısı Maher Zain, Diğeri Türk pop Müziği Sanatçısı ve aynı zamanda Çok güzel tasavvufi eserler, İslami müzikler yapan Mustafa Ceceli bu iki ismi hem tarz olarak çok beğeniyor ve benimsiyorum, hemde büyük bir hayranlıkla takip ediyorum 🙂

Samet Tosun: Sosyal medya ile aranız nasıl ? sizi seven insanlar size kolay bir şekilde ulaşalabiliyor mu ?

Seyfullah Çakmak: Ah…Ah..! Bu sosyal medya…. yaptığımız tüm çalışmaları artık duyurabildiğimiz en etkili mecra, elbette sevenlerimiz buralardan bize kolaylıkla ulaşabiliyorlar, ama şöylede bir şey var ki, vakit, zaman bizim için, insanlık için çok kıymetli, boşa gitti mi bir daha gelmiyor, bunun için faydalı işlerde kullanmak lazım, herkes kadar bende aktif olarak kullanmaya çalışıyorum…

Samet Tosun: Türkiye’deki müzik sektörü hakkında ne düşünüyorsunuz ? bu sektörün sizce en büyük sıkıntısı nedir ?

Seyfullah Çakmak: En büyük sıkıntımız üretkenliğin artık bitmiş olması, hele de bizim camiamızda. Belli başlı söz yazan, beste yapan arkadaşlarımız, dostlarımız ve ağabeylerimizin haricinde üretebilen pek fazla kimse yok. Birde hemen hemen müziği seven ilgi duyan, biraz da maddi durumu iyi olan kişiler soluğu stüdyolarda alıyorlar, albüm single vs. işler yapıyorlar, ben bizzat şahit oldum yakın zamanda, ama işte imkan var yapayım diyor. Önceden bu işler bu kadar kolay değildi, önce yapımcı seni dinler, not verir karar verirdi, sonra stüdyo da aranjöre dinletir, onunla istişare ederdi, onay alırsa eğer, elini taşın altına koyardı, şimdi kalmadı tabi bunlar…

Samet Tosun: Kitaplarla aranız nasıl? En son okuduğunuz kitap hangisi ?

Seyfullah Çakmak: Kitap okuyorum elbette, en çok sevdiğim kitaplar tarih kitapları, en son Ahmet Turgut Bey’in kaleme aldığı “Bozkırın Sırrı-Türk Peygamber” adlı eseri okudum ve çok etkilenmiştim…

Samet Tosun: Elinizde bir imkan olsaydı dünyaya nasıl bir mesaj vermek isterdin ?

Seyfullah Çakmak: Bu hayat er yada geç bir gün son bulacak, bu sebeple daima bir birimizi sevip sayalım, kine nefrete tefrikaya (ayrımcılığa) mahal vermeyelim. Ve artık çocuklar ağlamasın, üzülmesin, ölmesin…

Samet Tosun: Kahvenin günlük hayatındaki yeri hakkında ne söylemek istersin ?

Seyfullah Çakmak: Oooovvv kahve benim için apayrı bir keyif, apayrı bir kültür, helede kahveyi nasıl içeceğini bilen biriyle içiyorsam değmeyin keyfime, yani kahve bizim çok özel bir kültürümüz, derler ki; Kahvede ilk yudum; tanışma, ikinci yudum; alışma, üçüncü yudum; anlaşma demektir. Bir kahvenin iyi olup olmadığına karar vereceğiniz üç aşamayı bu şekilde gerçekleştirmiş oluyorsunuz. Kahveyle alakalı daha çok şey var anlatabileceğim fakat buna vaktimiz yetmez ☺

Samet Tosun: Ve son olarak DS Kültür Sanat okurları için neler söylemek istersiniz ?

Seyfullah Çakmak: Burdan DS Kültür Sanat okurlarına Sonsuz Sevgi, Saygı ve en kalbi duygularımı gönderiyorum, Bu sektörün böyle bir hizmete gerçekten ihtiyacı vardı ve şükür ki sizler sayesinde buda oldu, Göstermiş olduğunuz nezakete, ilgi ve alakaya can-ı gönülden teşekkür ediyorum, çabanız zayi olmasın, yolunuz daima Açık olsun.

 

Samet Tosun

samettsn@yahoo.com

ismail Şengül Röportajı

Samet Tosun: Öncelikle İsmail Şengül kimdir, bize biraz kendinizden bahseder misiniz ?

İsmail Şengül: Aslen Mersinli olup karaman ilimizde doğup ilk ve orta öğretimini burada tamamlamıştır ve sonrasında mesleği tercih ettim kuaförlük yaptım 7 yıl boyunca sonra askerlik  manisa ve tekirdag,da yaptım karaman dönüşümüz özel bir şirkette 11 yıl boyunca şöförlük yaptım son üç yılındada albüm çalışması yaptık ve bugüne kadar geldik

Samet Tosun: Mutfağa girince gerçekten harikalar yaratabiliyorsunuz, peki bunun bir sırrı var mı ?

İsmail Şengül: mutfakta,ki sır elbette önemli eşimle olan birlik ve dayanışma uslubula birçok öğrendiklerimiz oldu yani bu sırrı eşimize borçluyuz

Samet Tosun: Albümün stüdyo aşamasında neler yaşandı, bize biraz anlatır mısınız ?

İsmail Şengül: albüm aşamamız gayet güzeldi ve peker kardeşlerde yaptığımızın mutluluğunu belirtmek isterim yunus yasin yücel abimlerle keyifli ve yeri geldi hüzünlü bir çalışma yürüterek bu güzel albümü bitirmişte bulunduk

Samet Tosun: Boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz ?

İsmail Şengül: boş zaman larımız artık mutfak oldu sevmediğim birşeydi aslında ama yaparken bi sanatı sevmek gerekiyor girdikce mutfağa sevdik görsel ve güzel yapıyım derken sanata önemi ve o güzel çalışmayı sergileye biliyorsun ve sonrasında çalışma olarak albüm için konser düğün ve özel geceler için de proje çalışması yapıyorum.

Samet Tosun: Müzik piyasası hakkında ve yapılan işlerle alakalı neler söylemek istersiniz ?

İsmail Şengül: müzik piyasası gerçekten bitmiş bir durumda ama  siz değerli kardeşlerimizin yürütmüş olduğu organize işleri çok önemli bir faktör sağlıyor  mesela mahali sohbetler ve güzel kasidelerle bu faliyetlerle en azından özümüzü unutmayız ne gerekiyorsa bizlerde üzerimize düşeni yaparız yapmamızda gerekiyor sevgili kaedeşim

Samet Tosun: Peki albüm yapmaya nasıl karar verdiniz, bu mesleği seçmek nasıl aklınıza geldi ?

İsmail Şengül: albüm yapmak kararımız dini sohbet ve cematlarda katılımlarımızda aşk ve muhabbete dayalı bir güzellik bu oradaki kardeşlerimizin söylemi muhabbeti beni etkiledi bana da söyletmek istediler bende feyizlendim kendime def aldım ork ve benzeri müzik aletleri aldım evde çalışmalarımla katılımlarımla dolu dolu bir muhabbet sağlamamızla birde albüm olsun dedik ve starda bastık elhamdulillah.

Samet Tosun: Kendiniz beste yapıyormsunuz, yapıyorsanız beste yaparken nelere dikkat ediyorsunuz, birde bu besteleri yaptığınız özel mekanlar var mı ?

İsmail Şengül: evet beste yapıyoruz ve dikkat edilecek husus benim görüşüm şu özde olcak her şey aşkı sevdayı muhabbeti yansıta bilmektir demekirki bu  o anı yaşamak ve yansıta bilmektir yaşamadığın bir şeyde söz yazsan ne beste yapsan ne albüm yapsan ne ÖNEMLİ OLAN  YAŞAMAK . mekana gerek yok her şey kalp kardeşim yerde mekanda kalp dir

Samet Tosun: Son albümünüz ile ilgili özellikle size gelen tepkiler nasıl ?

İsmail Şengül: öncelikle bu güzel halkımıza sevgi dolu samimiyetimle teşekkürlerimi bi borç bilirim J albüme tepki gayet güzeldi günler geçtikçe de her şey güzel yorumlar ve tepkiler büyüyor sözleriyle ve bestesiyle albüm dikkat çekmiştir

Samet Tosun: Albüm hazırlarken diğer sanatçılar size destek oldumu ?

İsmail Şengül: albüm hazırlanmasında çok ça destek almadım bir sanatçı kardeşimle yapmış olduğumuz istişareyle bir eserini okudum buradan kendisine teşekkür etmek isterim ebubekir ipek kardeşime ve söz yazarları ramazan toprak , Nuran ayaz ,Ahmet sel ,Necati çeven sonsuz şükran ve teşekkürlerimi arz ederim ve diğer yandan Peker kardeşlere duygu dolu çalışmalarından dolayı onlarıda es geçemem.

Samet Tosun: Mutfak konusunda bu kadar bilgi nereden geliyor ?

İsmail Şengül: mutfaktaki bilgi öncelikle evdeki aile dayanaşmasından geliyor yardımlaşaraktan öğrendiğimiz dogrudur kekler poğçalar ve buna benzer güzel yemeklerlede devam ediyoruz inşallah daha sizlerle hatta şu sözü vereyim kek yaptığım baya ses getirdi canlı canlı yayın yaparak ise sizlerle olacağım bunuda buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.

Samet Tosun: Küçüklüğünüzden bu yana hep nasıl biri oldunuz, yani çevrenizdeki insanlar sizi nasıl tanıyor ?

İsmail Şengül: küçüklüğümüzden butarafa hep saygı edeple hürmetle bu uslubumuzu buralara kadar getirdik elhamdulillah her bir yerde muhabbetli bir şekilde saygı ile karşılandık biz herkesi sevdik yaradan dan ötürü Allaha şükürler olsunki bizlerde sevildik kardeşim

Samet Tosun: Yeni projeleriniz hakkında biraz bilgi verir misiniz ?

İsmail Şengül: yeni projelerimizde Allah nasip ederse klip vardı bitti çok şükür şuan montajı yapılıyor ve ikinci olarakta bir çok degerli halkımız bu saçatcı ve albümü var diye proramlara gitmez düğünlerimize özel gün ve gecelerimize gelmez düşüncesiyle bu sezon Allahın izniyle konserin yanı sıra düğün nişan özel gün ve gecelerede katılım yapacaz bunuda buradan sizlerle paylaşmak istedim daha sayfamda bu müjdeyi vermemiştim buradan da duyuralım inşallh

Samet Tosun: Son zamanlarda yaşanan olaylar hakkında bir şeyler söylemek istermisiniz ?

İsmail Şengül: son zaman larda gündemde olan bazı bu kötü haller hem ülkemiz açısından hemde ekonomi açısından da büyük darbe yaşamıştır rabbim tekrarını yaşatmasın inşallah bizler halkımızın üzerine düşen görevler nelerse yapmak ülke adına vatan toprak millet adına ne yapmamız gerekiyorsa yapacağız yapmamızda gerekiyor çünkü piyasa iyce geriye gitti önce Atatürk havaalanında patlama sonrasında darbe her şey üst üste geldiki kimse güvenle  parasını alıp harcama yapamadı esnaf hatsafa zor durumda rabbim birliğimizi dirliğimizi bozmasın inşallh kardeşim (amin )

Samet Tosun: Peki son olarak DS Kültür Sanat hakkında neler söylemek istersiniz ?

İsmail Şengül: ve burada bizimle beraber olan siz değerli semaorglife ekibine sonsuz şükranlarımı sunarım bu güzel çalışma için Gerçekten güzel düşünülmüş bir çalışma olmuş Samet tosun kardeşimlede tlf görüşmemizde dahi bu projeyi anlattığında bize paylaştığında kendsini takdir ettim kaçınılmaz ve yerinde isabet olmuş bir proje olduğunu kendisine bahsetmiştim inşallah daha nice güzel proğramalrada imza atacağına inanıyorum rabbim yar ve yardımcısı olsun inşallah

Samet Tosun: Bu güzel sohbet için şahsım ve ekibim adına çok teşekkür ederim.

İsmail Şengül: bu güzel sohbet için ben teşekkür ederim semaorglife ve ekibine J çok değerli ve kıymetli samet tosun kardeşimede  rabbim işlerinde kolaylıklar versin başarılarının devamını dilerim J nice proğramlara imza atacağına bu samimiyet le yürekten destekliyorum  saygılar ..bu güzel ekibi önce rahmana ve sonra bu güzel değerli sevenlerimize yani halkımza emanet ediyorum  inşallah J  selametle kalın hoşca kalın.

 

Samet Tosun

samettsn@yahoo.com

Yusuf Sena Özdemir Röportajı

Samet Tosun: Öncelikle bizleri kırmayarak davetimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Nacizane nasılsın ?
Yusuf Sena Özdemir: Elhamdülillah gayet iyiyim. Teşekkür ederim. Allah (c.c) devletimize zeval vermesin. Eskiden büyükler birbirine selam verip halini hatrını sorunca hemen ardından “Allah (c.c) devletimize zeval vermesin” derlermiş. Yüce Mevlâ devletimizin, milletimizin iyiliğini daim kılsın.

Samet Tosun: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz ? Yusuf Sena Özdemir kimdir ?
Yusuf Sena Özdemir: Uzun uzun özgeçmişimizi anlatmak yerine şöyle diyelim.İslamın ‘Oku!’ emrine binaen okuyama, sadaka-i cariye olur düşüncesiyle yazmaya, hem kendisinin hem kendisini dinleyenlerin gönlünün, dünyasının ve ukbasının bahar olması için radyo, tv ve sahnelerde konuşmaya gayret eden biri…

Samet Tosun:  iş dışında neler yapıyorsun ?
Yusuf Sena Özdemir: Sunuculuk haricinde kalan vaktimde okuma ve yazma ile vakti değerlendirmeye çalışıyorum. Bazı dönemlerde kendimi geliştirmek için kurslara katılıyorum. Yine vakit buldukça benim için faydalı olacak konferanslara katılıyorum. Önemli kişiler ile yapılmış olan röportajları okuyorum. Ropörtajları okudukça hem o kişiler ile konuşmuş gibi oluyorsun hem de farklı bakış açılarına şahit oluyorsun. Lisedeki bir hocamla vedalaşırken bana nasihat etmesini rica etmiştim. Hocam da ne oldum değil ne olacağım de demişti. Bu sebeple son nefese kadar oldum düşüncesinden uzak olup olacağım düşüncesiyle gayret etmeliyiz. Ayda bazen bir bazen iki defa konuşmacı olarak katıldığım programlar oluyor. Başka da meşguliyetlerimiz oluyor.

Samet Tosun: Peki neden radyo ?
Yusuf Sena Özdemir: Radyo programcılığının nasıl bir şey olduğunu anlatılanla anlamak pek mümkün değil. Gerçekten yaşayan iyi anlayabilir. Radyoda daha içten oluyorsunuz. Karşınızda kamera yok. Aklınız saçınızda, yüzünüzde veya kıyafetinizde değil. Tamamen anlattığınız konuya odaklanıyorsunuz. Radyonun en güzel taraflarından biri de siz dinleyiciyi görmüyorsunuz, dinleyici de sizi görmüyor. Sizi dinleyen kaç kişi var bilmeden en doğal halinizle program yapıyorsunuz. Sizi dinleyen sizden dolayı değil anlattığınız güzel şeylerden dolayı sizi dinliyor ve muhabbet duyuyor. Ama televizyonda sizi kameraya odaklamak için saçınız, gömleğiniz, kravatınız, ceketiniz, oturma şekliniz gözden geçiriliyor. Radyoda ise siz anlatacağınıza odaklanıyorsunuz, dinleyici de anlattığınıza…

Samet Tosun: İlk olarak sunuculuk yapmaya ne zaman başladın ? Bize biraz o günlerden bahseder misin ?
Yusuf Sena Özdemir: İlk olarak 2003 yılında sunuculuk yaptım. Programdan sonra herkes çok beğendiğini söylemişti. Ama ben çok heyecanlandım ve ağzım o kadar kurudu ki zor konuştum. İşin garip tarafı ise yanıma su almamışım 🙂
Her şeyin ilki ayrı bir hatıra barındırıyor ömür defterimizde…

Samet Tosun: Hayatta ben bunu asla yapmam deyipte yapmam dediklerini yaptığın oldu mu ?
Yusuf Sena Özdemir: Muhakkak oluyor. Misal bir çok defa düğünlerde artık sunuculuk yapmayacağım diyorum ama sonra yine yapıyorum. Tabi ki insan bulunduğu hale göre o an şunu yaparım veya yapmam diyebiliyor. Bazı düğün programlarında nefsanî davranışlarıyla sizi usandıran kişiler oluyor. Yine düğün programlarının pek ciddiyeti olmayabiliyor. Veya hiç sorun olmasa da çok vaktinizi alıyor. Misal bir program 19:00’da başlayacak denildiyse siz 18:30 da orada oluyorsunuz. Program 20:00’de veya 21:00’de başlayabiliyor. 22:30 veya 23:00’te de salondan çıkıyorsunuz. Belki toplamda 1 saat konuşuyorsunuz ama 4-5 saat vaktiniz gidiyor. Bu gibi sebeplerden dolayı düğünlerde artık sunuculuk yapmayacağım diyorum. Ama bazı sebepler yaptırıyor işte.

Samet Tosun: O sebepler nedir? Paylaşmak isterseniz öğrenmek isteriz.
Yusuf Sena Özdemir: Sizin de malumunuz biz programlarda sadece sırada şu var şeklinde bir sunum yapmıyoruz. Muhakkak konuyla ilgili bir şey anlatıyoruz. Ve sağlam eserlerden araştırma yaparak anlatılmayanları anlatmaya gayret ediyoruz. Bu da dinleyicinin ilgisini çekiyor. Bu sebeple sadece Bursa’da reklamsız 70 civarı programa sunucu olarak davet ediliyoruz. Bir programda, eskiden kapıların üzerine yazılan hayırlı sözlerden bahsettim. Biraz sonra salondaki fotoğrafçı olan kardeşimiz o sözü yazıp bana verir misiniz dedi. Yazdım verdim. Benim için o akşam en büyük mutluluk sebebi oldu bu durum.
Yine bir programda Kur’an-ı Kerim, çocuk eğitimi ve bilinçli müslüman olmak gibi konularda kısa öz anlatımlar yaptım. Programdan sonra salon şefi “benim de oğlumun sünnet düğünü olacak, gelir misiniz” dedi. Ben de gelirim dedim. O da bir şartım var “bu programda anlattıklarınızın aynısını anlatacaksınız” dedi. Bunun gibi daha nice misaller var. Bazen bir kişi için program yapıyorsunuz.

Samet Tosun: Bu mesleği seçmeseydin hangi mesleği yapmak isterdin ?
Yusuf Sena Özdemir: Tabi ki insan için en güzeli kabiliyeti olan mesleği seçmesi ve o meslekte çıraklık yapması sonra istikrarlı ve mahir olmasıdır. Şu mesleği yapsaydım demekle vakit geçirmemesidir. Böyle olursa toplumda, mesleklerde ilerleme olur. Allahu Teala bana konuşma ve biraz da yazma yeteneği vermiş. Bir de ilme, alime, kitaba karşı merak vermiş. Bu sebeple sunuculuk yapmasam kitapçılık yapardım

Samet Tosun: Elinde bir imkan olsaydı dünyaya nasıl bir mesaj vermek isterdinin ?
Yusuf Sena Özdemir: “İnsanı, hayvanı, bitkiyi ve cansız varlıkları menfaatsiz sevelim ve onlara merhamet edelim” derdim. Bugün insanlar insana, hayvana, bitkiye ve cansız varlıklara değer vermeyi unuttu. Değer vermedikçe de değerini kaybediyor insan… Bir de büyüklerin şu sözünü söylerdim “Hayat her şeyi tecrübe edip yaşayacak kadar uzun değil. Tecrübe etmiş kişilerin tecrübesinden istifade et” Neden böyle bir mesaj derseniz? Çünkü insanlar çok para kazanma hırsıyla ve ben bilirim , ben yaparım, benim nasihate ihtiyacım yok düşüncesiyle az olan ömrünü çok hızlı tüketiyor. Oysa tecrübe ve nasihatleri kendinize klavuz yaparsanız az ömrünüz adeta çok olur, zaman kıymetlenir.

Samet Tosun: Kitaplarla aran nasıl? En son hangi kitabı okudun ?
Yusuf Sena Özdemir: Kitaplara sormak lazım 🙂 Bazı kitapların bizimle arası iyi bazısının iyi değil. Biz hep okuduğumuzu aramızın iyi olduğunu sanıyoruz. Bir kitabı bir kere okumuş isek onunla aramız iyi değil demektir. Bazı büyükler bir kitabı en az üç kere okumadan okudum saymazlarmış. Bu sebeple bir kere okuduğumuz kitabı biraz beğenmemiş oluyoruz. O zaman aramız her kitapla iyi olmuyor demektir. Veya her kitabın bizimle arası iyi olmuyor. Bir de okuduğumuz ile amel ediyorsak aramız iyidir. En son daha önce de okuduğum İmam Gazâlî’nin (rah.) ‘Hakikate Giden Yol (el-Münkiz Mine’d-Dalâl)’ kitabını ve Jules Verne’ye ait olan ‘Seksen Günde Dünya Gezisi’ kitabını okudum. Şu sıralar rahmetli Ahmed Davudoğlu’nun ‘İslâmı Tâmir Dâvasında Din Tahripçileri’ kitabını okuyorum. Büyükler ilim amel içindir demişler. İnşallah okuduğumuzu amel etme niyetiyle okur ve amel ederiz.

Samet Tosun: Kahvenin günlük hayatındaki yeri hakkında ne söylemek istersin ?
Yusuf Sena Özdemir: Günde en fazla bir defa tercihimdir. Sürekli kahve içeyim diye bir isteğim olmuyor. Ama muhabbetli dost meclislerinde aranıyor…

Samet Tosun: Ve son olarak DS Kültür Sanat okurları için neler söylemek istersinin ?
Yusuf Sena Özdemir: Allahu Teala Süleyman (a.s)’ı mal ve ilim konusunda serbest bırakmış. O da ilmi tercih etmiş. Rabbimiz o zaman hem ilim hem mal vermiş. Bu sebeple son nefese kadar ilmi tercih etmelerini arzu ederim. İlmin de sadece faydalı olanını tabi ki. Alemlerin sultanı (s.a.v)Rabbimize ilim ver diye değil “ilmin hayırlı olanını ver” diye dua etti. Ancak ilim tek başına gariptir. Amel ve ihlas gerekir. İlmi baş tacı yapanın hiçbir zaman sırtı yere gelmez. Bugün bazıları okuduğu faydalı bir kitapta anlamadığı bir kaç kelimeye rastlasa o kitabı okumayı bırakıyor. Oysa Hz. Ali (radıyallahu anh) bir harf için köleliği göze almış. Bu sebeple bazen zor da olsa okumayı göze almalıyız…

Samet Tosun: Tekrardan çok teşekkür ederim, bizleri kırmayarak nazik davetimizi kabul ettiğiniz için.
Yusuf Sena Özdemir: İnşallah daha güzel yerlerde tekrardan görüşmek dileğiyle ile hoşçakalın.
İlginiz için ben teşekkür ederim. Hayırla kalın.

 

Samet Tosun

samettsn@yahoo.com

Ahmet Dursun Röportajı

Samet Tosun: Aslında birçok kişi seni çok yakından tanıyor ancak sen bize kendinden biraz bahsede bilir misin ?

Ahmet Dursun: Merhabalar, ben Ahmet Dursun,  tiyatro ve sinema aşığı biriyim yaptığım iştende bu belli oluyor zaten, günlük hayatımda seyahat etmeyi, eğlenmeyi, sinema ve tiyatroya gitmeyi, kitap okumayı severim ve her daim aileme zaman ayırırm. Genellikle zamanımı böyle değerlendiriyorum.

Samet Tosun: Oyunculuk serüvenin nasıl başladı, nasıl karar verdin oyuncu olmaya ?

Ahmet Dursun: Oyunculuk benim için bir tutku diyebilirim, küçük yaşlarda televizyon programlarına giderken başladı desem yalan olmaz, gittiğim programlardan birinde bana ajansa kayıt olmam tavsiye edildi ve bende annem ile ajansa giderek kayıt oldum işte serüven tam anlamıyla o gün başladı.

Samet Tosun: Mesleğini biraz anlata bilir misin, zorlukları keyifli yanları ve birçok kimsenin bilmediği yönleriyle nasıl bir meslek oyunculuk ?

Ahmet Dursun: Set ortamı gayet iyi ve şuan için herşey güzel gidiyor diyebilirim. Zaman zaman hani zorluğu olmuyor değil, setin geç bitmesi bunlardan bi tanesi ama keyifli ya elimden gelenin en iyisini yapmaya özen gösteriyorum. Ünlü olma gibi bir düşüncem asla olmadı, sette oynadığım karakteri bırakır hayatıma yeniden Ahmet Dursun olarak devam ederim. Buradan oyuncu adaylarına tek söylemek istediğim bir şey var oda eğitim alın ve ondan sonra oyunculuk adına birşeyler yapın derim.

Samet Tosun: Bugüne kadar hangi projelerde yer aldınız, yeni projeler varmı ?

Ahmet Dursun: ilk oyunculuk deneyimim Eşref saati isimli dizi ile başladı ve sonrasında işler güçler, kardeş payı, nescafe reklam filmi, Mustafa ceceli’nin unutmadım klibi, vatan bilgisayar reklamı ve Bir baba hindu isimli sinema filmi olarak devam etti. Ayrıca şuan montaj aşamasında olan ve belçika’da çekmiş olduğumuz Alatura isimli birde sinema filmi var.

Samet Tosun: Hayatınızın odak noktası artık oyunculuk mu yoksa başka planlarınız var mı ?

Ahmet Dursun: Elbette oyunculuk ilk planda lakin yapmak istediğim bir kaç iş daha var diyebilirim, onlar içinde gerekli araştırmaları yaparak bilinçli bir şekilde hareket etmek istiyorum.

Samet Tosun: Çalışma saatleriniz nasıl, çekim olduğunda bir günün nasıl geçiyor ?

Ahmet Dursun: Sette çekim aralarını en iyi şekilde değerlendirmeyi seviyorum, senaryoyu okumak eğerki ezberim tamsa güzel bir kitap seçebilirim kendime, olmadı yönetmenim ile görüşerek sahnem hakkında bilgi alabilirim sanırım bir iş kolik bir insan da olabilirim.

Samet Tosun: Bir oyuncu rolüne nasıl hazırlanır, canlandıracağın bir karakter için ön hazırlık yapıyor musun ? o süreci bize biraz anlatır mısın ?

Ahmet Dursun: Sete gittiğimde yada daha önceden bana gönderilen senaryo ile ezberlerimi çalışıyorum. Konsantremi bozabilecek şeyleri ve kişileri çevremden uzak tutmayı tercih ediyorum. Bana söylenenleri en iyi şekilde dinlemeye özen gösteririm.

Samet Tosun: Bu soru eminiz ki oldukça sık karşılaştığın bir sorudur, ama yinede sormak istiyorum oynadığın karakterlerle aranda hiç benzerlik var mı ?

Ahmet Dursun: Evet boomcu onur ile azda olsa bir benzerliğimiz var, bazen konuştuklarımı çevremdekiler anlamakta sıkıntı çekebiliyorlar. Aslına bakacak olursak bu karakterdeki konuşma olayını insanlar çok sevdi, gelen bazı projelerde boomcu onur’la beni bütünleştirmek istiyorlar ama ben Ahmet Dursun’um ve bu rolün üzerime yapışmasını istemiyorum.

Samet Tosun: Unutamadığınız bir film repliği var mı ?

Ahmet Dursun: Aslına bakacak olursak o kadar çok film izledim ve o kadar fazla replik var ama ben bunu daha çok seviyorum diyebilirim ” kız istemeye gittik verdiler, biz verirler diye düşünmüyorduk, ayağımız alışsın diye gittik. ”

Samet Tosun: Son olarak DS Kültür Sanat hakkında neler söylemek istersiniz?

Ahmet Dursun: Sanata ve sanatçıya değer veren bir site olarak görüyorum ve gayette yaptığınız işlerde başarılısınız. Sizleri tebrik ve takdir ediyorum.Başarılarınızın daim olması dileği ile.

Samet Tosun: Gerçekten güzel bir sohbet oldu, sana çok teşekkür ederim beni kırmayıp vaktini ayırdığın için, en kısa zamanda yeniden görüşmek üzere, Hoşçakal.

Ahmet Dursun: Asıl ben teşekkür ederim, sizlerle bir araya gelerek böyle güzel bir şeye ortak olmak benim içinde güzel bir deneyimdi, tüm okurlara sevgilerimi gönderiyorum hoşçakalın.

 

Samet Tosun

samettsn@yahoo.com

Begüm İpek Pilgiz Röportajı

Yazar Begüm İpek Pilgiz bugün bizlerle birlikte. Öncelikle bizleri kırmayarak davetimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Nacizane nasılsınız ?

Begüm İpek Pilgiz: Asıl ben bu güzel davetiniz için teşekkür ederim. İyiyim demek adetten artık bizde bilirsiniz, Allaha şükür iyiyim diyelim bizde.

Samet Tosun: Peki bize biraz kendinden bahsedermisin ? Begüm İpek Pilgiz kimdir ?

Begüm İpek Pilgiz: Tabiki bahsedeyim hemen, 94 Edirne doğumluyum. Celal Bayar üniversitesinde kamu yönetimi öğrencisiyim. Ayrıca Yunusemre belediyesinde halkla ilişkiler biriminde çalışıyorum. 6 kişilik bir ailenin ferdiyim.

Samet Tosun: Begüm yazarlık dışında yani normal hayatta neler yapar ?

Begüm İpek Pilgiz: Yazarlık dışında normal hayatımda iş ve okul hayatımı bir arada götürmeye çalışıyorum, spor yapmayı ve sporun bütün branşlarıyla ilgilenmeyi seviyorum, nedendir bilmiyorum bir tek sanırım basketbolla aram iyi değil bir türlü sevemediğim, tek spor.  Bunların dışında vaktim oldukça farklı yerleri gezip görmeye çalışıyorum, değişiklik her zaman güzeldir. Anlayacağınız normal hayatımda da yoğun bir tempoda koşuşturmaya çalışıyorum diyelim.

Samet Tosun: Yazmaya nasıl başladın, seni bu konuda yönlendiren biri oldumu ?

Begüm İpek Pilgiz: Yazmaya nasıl başladım, evet güzel soru J Aslında belli bir zaman diliminde sıkıştırmak saçma olur. İnsan kendini zamanla keşfediyor, sınırlarını zaman içinde öğreniyor. Küçük yaşımdan beri Türkçe’ye olsun, edebiyata olsun her zaman farklı bir ilgim olmuştur. Edebiyatın her türlüsünü, hatta Türkçe ve edebiyat öğretmenlerimi bile ayrı severdim öyle söyleyeyim. Benim hayatımda farklı bir yeri vardı, hala da öyle. Öğrencilik zamanlarımda edebi türler için bir şeyler karalamaya başladığımda biraz yazmam gerektiğini, insanlarla bazı duyguları ve değerleri paylaşmam gerektiğini fark ettim. Yazmaktan hiç sıkılmadığımı anladığım da bir kere daha karar verdim bu kanıya. Yazmak, bir şeyler karalamak her zaman beni rahatlatmıştır, başka bakış açılarından bakmayı öğrenmiştir.Çünkü yazarken belli bir süre sonra kendiniz için değil, başka insanları da düşünerek, onların yerine kendimizi koyarak yazmaya devam ediyorsunuz. En azından benim için öyle. Başkalarının duygularına tercüman olmak, onları anlamaya çalışmak da bu zaman diliminde bana haz veren diğer bir etkendi. Bu yüzden yazmayı bırakmadım, güzel de olsa, anlamsızda olsa yazmaya devam ettim. Yazdım, karaladım, bazen yeri geldi yazıya değil de kağıda resim olarak döktüm. Beni mutlu ettiğini fark ettiğimde ise, yazmayı yaşam felsefem haline getirdim diyebilirim. Beni direk yönlendiren biri olmadı tabi ki ama dolaylı olarak elbette yönlendiren, teşvik eden birileri oldu. Bu yönlendirme duygu yönünden, empati yönünden oldu demek daha doğru olur.

Samet Tosun: Çiçeği burnunda bir yazar olarak edebiyat dünyasında gördüğünüz en bariz sorun nedir ? Bu soruna ne gibi bir çözüm önerisi sunulabilir ?

Begüm İpek Pilgiz: Edebiyat dünyasında edebi yönden bir kusur aramak ya da sorun aramak doğru olmaz diye düşünüyorum. Çünkü siz de biliyorsunuz ki edebiyat bir düşünce, duygu yoğunluğudur. Kelimelerin, hatta harflerin, işaretlerin, betimlemelerin dansıdır. Bu yüzden edebi yönden bir kusur olmadığnı düşünüyorum. Sonuçta farklı düşünceler, farklı duygu ve tarzlar söz konusu. Sadece sorun olarak bizlerin, türk millerinin kitap okuma alışkanlığının olmaması diyebilirim. Yani ne olursa olsun, ne yapılsa yapılsın nedendir bilmiyorum ama böyle bir sorunumuz var. Kitap okumuyoruz, gazete okumuyoruz. OKUMUYORUZ! Sanırım bu bir alışkanlık tarzı ve biz bu alışkanlığı kazanamıyoruz. Oysaki edebiyatımızda herkesin kendini elbet bulabileceği o kadar güzel yapıtlar var ki, bunların değerini bilmeli ve gelecek nesillere de bu şekilde aktarmalıyız diye düşünüyorum. En azından böyle olmasını umuyorum diyelim.

Samet Tosun: Bizlere Kalpten Dökülenler’i anlatır mısın?

Begüm İpek Pilgiz: Kalpten dökülenler benim ilk şiir kitabım. İçerisinde farklı duygu ve düşünceleri barındıran farklı tarzda şiirleri, dörtlükleri, düzyazıları olan bir şiir kitabı. Bazı şiirlerimde kendi hislerimi anlatırken, bazılarında ise tamamen başkalarından aldığım duyguları, empati kurarak yerlerine geçtiğim zamanki hisleri anlatıyor. Yani okunduğu zaman bir sayfasında elbet okuyucularım kendinden bir parça bulacaktır diye düşünüyorum.

Samet Tosun: Kitap ile ilgili aldığın geri dönüşler nasıl ?

Begüm İpek Pilgiz: Çok erken yaşta çıkardığım bir kitap olduğu için açıkçası çok bir geri dönüş beklemiyordum. Ancak öyle olmadı, gerçekten güzel dönüşler aldım, en azında cesaretim ve emeğim için bile tebrik edenler oldukça bir hayli. Okudukları zaman da gayet olumlu tepkiler aldım, sürekli yeni baskı olacak mı yeni bir proje var mı diye soranlar da oluyor, takip de edenler oluyor. Bu tabi ki çok güzel bir şey, ve yeniden yazmam için devam edebilmem için güzel bir teşvik. Yanımda olan beni destekleyen Herkese teşekkür ediyorum.

Samet Tosun: Yeni projeleriniz varmı ?

Begüm İpek Pilgiz: Yeni bir projem var evet, ama söylediğim gibi yoğun  tempoda koşuşturmalı bir süreçte devam ediyorum. Yeni yapacağım projede ince eleyip sık dokuyarak yol almak istiyorum. Sonuçta belli bir beklenti var ve ben de bu beklentileri, hayal kırıklığına dönüştürmeyi tabi ki istemem.  Kısacası üzerinde çalıştığım bir projem olduğunu ve en yakın zaman da baskıya dökmeyi umut ettiğimi söyleyebilirim. Gerisi de sürpriz olsun hepimize.

Samet Tosun: Pazar günü sizin ne ifade ediyor ?

Begüm İpek Pilgiz: Pazar günü  benim için çok çelişkili duygular ifade eden bir gün açıkcası. Pazartesiyi getirdiği için biraz hüzünlü,gıcık bir gün, sonuçta iş ve okul hayatı başlıyor, pazartesi sendromu çoğunlukla sevilmeyen de bir durum, böyle bir algı da var hepimizde. Ama tatil olduğu için de bir o kadar sevilesi bir gün. Atsan atamazsın, satsan satamazsın derler ya işte tam öyle bir Pazar.  Sanırım Pazar günü de benim kafam kadar karışık.

Samet Tosun: Aşk hakkında neler düşünüyorsun ? sence gerçekten seven birileri hala var mıdır ?

Begüm İpek Pilgiz: Aşk, üç harf tek hece kolay bir kelime gibi dursa da, içinde öyle güçlü duyguları, acıları, mutlulukları barındırıyor ki, çoğu kelimeyi yan yana getirip sayfalarca cümleler kursak, aşk kelimesi kadar anlam ifade etmez sanırım. Tabi biz çok denk gelmesek de böyle duygulara J bir yerlerde hala yaşatıldığını biliyorum, Gerçekten seven birileri, bir yerlerde olmalı. En azından öyle umut ediyoruz.

Samet Tosun: Ve son olarak DS Kültür Sanat hakkında neler söylemek istersin ?

Begüm İpek Pilgiz: Öncelikle dünyanızda bana da yer verdiğiniz için size çok çok teşekkür ediyorum. Paylaşımlarınızı ve diyaloglarınızı elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Şeffaf ve duru bir çalışma prensibiniz var ve her zaman aynı çizgide yürümenizi diliyorum. Gençlere, yeni parlayan yıldızlara, Sanata, sanatçıya, edebiyata da ayrı bir değer verdiğiniz için size ayrıca teşekkürü borç bilirim.

 

Samet Tosun

samettsn@yahoo.com

Page 6 of 7

Powered by WordPress & Theme by Anders Norén