Kategori: Seyahat&Yemek Page 1 of 6

Birgi Çekül Evi, tarihi ve kültürü geleceğe taşıyor!

Birgi’nin kalbine 21 yıl önce atılan tohum, bugün Türkiye’nin kültürel mirasına ilham kaynağı olan gölgesi geniş bir ağaca dönüştü. Sürdürülebilir bir miras bırakmak için çalışmalarına devam eden Birgi ÇEKÜL (Çevre ve Kültür) Evi 21’inci yılını özel bir etkinlikle kutluyor, geçmişten geleceğe uzanan mirasını sergiliyor.

ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma) Vakfı Genel Sekreteri B. Ilgın Sözen, “Birgi’nin mirası sadece Birgi’ye ait değil. Birgi tüm Türkiye’nin, hatta dünyanın mirasıdır. Birgi’nin doğal ve kültürel değerlerini koruyarak, gelecek kuşaklar için yaşanabilir bir kent olma özelliğini güçlendirmeyi amaçlıyoruz. Dünyanın farklı yerlerinden gelen kültür kuruluşlarıyla iş birliği yapmak, Birgi’yi uluslararası bir kültür merkezi hâline getirmek istiyoruz’’ dedi. Sözen, yapay zekânın gücüyle kültür ve çevre mirasının korunması için çalışma başlattıklarını belirterek, ÇEKÜLGPT’ nin hayata geçirileceğini söyledi.




Ülkemizde ilk kez tapu kaydına “Kültür Evi” olarak yazdırılan Birgi ÇEKÜL (Çevre ve Kültür) Evi, 21 yaşında. 1997 yılında ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma) Vakfı tarafından satın alınan ve restorasyonunun tamamlanmasının ardından 24 Mayıs 2003’te açılan Birgi ÇEKÜL Evi’nin 21’inci yıl dönümü çerçevesinde bir dizi etkinlik gerçekleştiriliyor. Bu kapsamda düzenlenen “Birgi’nin Mirası Kadınların Kadrajında Fotoğraf Sergisi” ve “Birgi ÇEKÜL Evi El İşi Kursu Sergisi” etkinliğine ÇEKÜL Vakfı Genel Sekreteri B. Ilgın Sözen, Ödemiş Kaymakamı Fatih Aksoy, Ödemiş Belediye Başkan Yardımcısı Cumhur Şener, gönüllüler ve vatandaşlar katıldı.

21’inci yıl etkinliğinde konuşan ÇEKÜL Vakfı Genel Sekreteri B. Ilgın Sözen, Birgi ÇEKÜL Evi’nin hikâyesinin sadece bir binanın restorasyonu ve korunması olmadığını belirterek “Bu öykü aynı zamanda bir milletin kültürel mirasına sahip çıkma ve gelecek kuşaklara aktarma kararlılığının da simgesidir. Bu vesile ile bugün, yaşayan, korunan bir Birgi görüyorsak ÇEKÜL Temsilcimiz Emin Başaranbilek ve gönüllülerimizin özverili çabalarının sonucunda olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Hepsi bizim için çok değerli, sonsuz teşekkür ederim.” dedi.




Prof. Dr. Metin Sözen’in izinde geleceğe

Prof. Dr. Metin Sözen’in “Kamuoyu duyarlılığını güçlendirerek, kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel değerlere ve kimliklere sahip çıkılmasını sağlamak. Bu varlıkları özgün niteliğine dokunmadan, benzersiz kimliğini bozmadan ortaya çıkarmak, korumak, iyileştirmek, çağdaş bir anlayışla işlevlendirmek ve yaşatmak… Bir miras, bir belge olarak geleceğe aktarmak’’ cümleleriyle ÇEKÜL Vakfı’nın misyonunu bir kez daha hatırlatan B. Ilgın Sözen, “Birgi’nin mirası sadece Birgi’ye ait değil. Birgi tüm Türkiye’nin, hatta dünyanın mirasıdır. Birgi’nin doğal ve kültürel değerlerini korumak ve gelecek kuşaklar için yaşayan bir kent olma özelliğini sürdürülebilir kılmak, dünyanın farklı yerlerinden gelen kültür kuruluşlarıyla iş birliği yapmak, Birgi’yi uluslararası bir kültür merkezi hâline getirmek istiyoruz’’ dedi.

Çevre ve kültürü korumak için ÇEKÜLGPT

Vakfın 34 yıllık bilgi birikimini ve arşivlerini yapay zekâ uygulamasına taşıyacaklarını söyleyen Sözen ‘’ Kuruluşumuzdan bu yana geçen 34 yılda, Türkiye’nin sosyolojisi ve iletişim dili büyük bir değişim geçirdi. Akıllı telefonlarla doğan Z kuşağı 30 yaşına yaklaşırken, yepyeni bir kuşak da dünyaya geliyor. ÇEKÜL, bu değişime ayak uydurarak, henüz adı konulmayan bu yeni kuşağa ulaşmayı ve onları çevre ve kültürümüze sahip çıkmaya teşvik etmeyi hedefliyor.1990 yılında kurulduğumuzda, bugün kullandığımız birçok teknolojinin izi bile yoktu. 35 yıl sonra, hayatımızın her anında yer alan bu teknolojileri kullanarak vakfımızı geliştirmenin ve geleceğe taşımanın zamanı geldi. Bu amaçla, ‘ÇEKÜLGPT’ adında bir yapay zekâ projesi başlatıyoruz. Bu proje Türkiye’de sivil toplum kuruluşları arasında ilk olacak’’ dedi. Ödemiş Kaymakamı Fatih Aksoy, “inanıyorum ki BİRGİ çok daha güzel yerlere gelecektir. Birgi’nin daha fazla tanıtımının yapılması, farkındalığının artırılması, gençlerimiz ve vatandaşlarımızda bu bilincin oluşturulması için tüm kamu ve sivil toplum kurumlarımız ile çalışacağız. Emeği geçen herkese Birgili ve Ödemişliler adına şükranlarımızı arz ediyorum” dedi.

Ödemiş Belediye Başkan Yardımcısı Cumhur Şener ise ÇEKÜL Vakfı yöneticilerine teşekkür ederek başladığı konuşmasında, “Birgi’nin bugün bulunduğu noktada olmasının en büyük sebebinin Prof. Dr. Metin Sözen olduğunu belirtti. Şener, Tarihi Kentler Birliği ile yaptıkları toplantıların Birgi için bir eğitim odağı olduğunu belirterek bugün UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesindeysek ve Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütünün 2022 En İyi Turizm Köyleri Listesinde yer alıyorsak ÇEKÜL Vakfı’nın ve Birgi gönüllülerinin bunda katkısı çok büyüktür. ÇEKÜL ile çalışmaya ve yeni projelerine katkı sağlamaya devam etmekten büyük mutluluk duyacağız” diyerek düşüncelerini ifade etti.

Atölye çalışmaları kalıcı sergi oldu

Yöreye özgü motiflerin yer aldığı “Birgi ÇEKÜL Evi El İşi Kursu Sergisi” ve yöre kadınlarının gözünden çekilen arşiv değerindeki “Birgi’nin Mirası Kadınların Kadrajında Fotoğraf Sergisi” kalıcı olarak Birgi ÇEKÜL Evi’nde sergilenecek. 21’inci yıl kutlamaları kapsamında gerçekleştirilen bu etkinlikler, Birgi’nin de önemli bir parçası olduğu Küçük Menderes Havzasının tüm değerleriyle geleceğe taşınabilmesi, koruma bilincinin gelişebilmesi için büyük önem taşıyor. ÇEKÜL Vakfı örgütlenme, eğitim, ağaçlandırma çalışmaları için bir merkez hâline getirdiği Birgi’de yerel yönetimler ve sivil örgütlerle geliştirdiği iş birlikleri sayesinde kent bütünde korunma sağladı.




Birgi’nin bu başarısı; UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine girmesi, Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün 2022 En İyi Turizm Köyleri Listesinde yer alması gibi olumlu gelişmelerle pekişti. Birgi’nin komşusu Bozdağ’da, ÇEKÜL 7 Ağaç Ormanları Programı kapsamında 2012 yılından günümüze 1 milyon 10 bin fidan dikildi. ÇEKÜL Bilgi Ağacı doğal ve kültürel miras içerikli eğitim çalışmalarını Birgi’ye de taşıdı ve 2016 yılından bu yana 161 öğretmen ve 2 bin 319 öğrenciye ulaştı. Birgi ÇEKÜL Evi’nde aynı zamanda bir araştırma merkezine de bulunuyor. ÇEKÜL Bilgi Belge uzmanları tarafından sınıflandırılarak çocukların ve yetişkinlerin kullanıma açılan kütüphanesinde, ortalama 2 bin adet kaynak bulunuyor.

Ülkede ilk kez tapu kaydına kültür evi olarak yazdırıldı

Birgi ÇEKÜL (Çevre ve Kültür) Evi, Küçük Menderes Havzası’nda doğal ve kültürel varlıkların korunması çalışmalarına öncülük eden bir merkez olarak faaliyet gösteriyor. Sürekli zenginleşen kitaplığı, düzenlenen etkinlikleri ve eğitim çalışmalarıyla, ülkemizde ilk kez tapu kaydına kültür evi olarak yazdırılan bir “Kültür Evi” olma özelliğini taşıyor. Osmanlı Dönemi’nde Hacı Osman Medresesi’nin Müderris Odası olan tarihi yapı, Cumhuriyet Dönemi’nde Okuma Odası olarak kullanıldı. 1997 yılında ÇEKÜL Vakfı tarafından satın alınarak restorasyonu yapıldıktan sonra 24 Mayıs 2003’te kullanıma açıldı. 1996 yılında onaylanan Birgi Koruma Amaçlı İmar Planı, Birgi’yi Türkiye’de Koruma Amaçlı İmar Planı yapılan ilk belde yaparak, uzun soluklu koruma çalışmalarının başlangıcını müjdeledi.




7 Bölge 7 Kent Projesi ile kimlikli kentler

ÇEKÜL Vakfı, 1990’ların başında 7 Bölge 7 Kent Projesi kapsamında Türkiye’nin tarihi ve kültürel mirasının korunup yaşatılması için önemli bir girişim başlattı. Proje Kemaliye, Midyat, Talas, Kastamonu, Akseki, Birgi ve Mudanya gibi pilot kentlerde uygulanarak zamanla Kendini Koruyan Kentler Programı’na dönüştü ve Anadolu’daki kimlikli kentleri kapsadı. Birgi ÇEKÜL Evi’nde yerel üretimi desteklemek için düzenlenen kurslar ve atölyelerle yöreye ait geleneksel motifler kadınların elinde yeniden şekilleniyor, ÇEKÜL Dükkân’da (www.cekuldukkan.org) satışa sunuluyor.

Moskova Bahar Festivali misafirlerini keyifli bir deneyime çağırıyor!

Baharın gelişiyle birlikte çehresi değişen Moskova, Türkiye’den gelen gezginler için daha da cazip bir turizm merkezi haline geliyor. 6-12 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek “Moskova Baharı” Festivali, şehri daha yakından tanıtmak için kapılarını açıyor. Festival, Rusya’nın başkentini ziyaret etmek, ünlü turistik rotalarında yürümek, tarihini ve kültürünü keşfetmek için harika bir fırsat olacak.




“Moskova Baharı” Festivali 6-12 Mayıs tarihleri arasında başkentin 25’ten fazla mekânında gerçekleştirilecek. Festivalin konukları heyecan verici atölye çalışmaları, açık hava sanat dersleri, tarihi konferanslar, renkli tiyatro gösterileri, konserler ve dans programlarının tadını çıkaracak, şehrin parklarında ziyaretçiler takım oyunlarına ve ilgilenen herkese yönelik spor aktivitelerine katılabilecek. Ayrıca, merkezi noktalarda eski kuşakların eşsiz nezaket dersleri de verilecek.

Açık hava konserlerinde canlı müziğin sesi Moskova’da yankılanacak

Müzik, Rus ruhunun ayrılmaz bir parçasıdır ve onun zenginliğini ve çeşitliliğini yansıtır. Bu nedenle Moskova Baharı Festivali’nde müzik etkinlikleri önemli bir yere sahip. Festival ziyaretçileri, Uluslararası Müzik Yarışması kapsamında düzenlenen sıra dışı açık hava konserlerinde farklı türlerde canlı A Cappella’nın keyfini çıkarabilecekler. Böylece ziyaretçiler sanatçılarla birlikte anlık olarak müziğin ritmini tutabilecekler.

Festival kapsamında ayrıca, gençler ve çocuklar sanat stüdyolarını, sanatçı atölyelerini ve bitkilere nasıl bakılacağının anlatılacağı botanik derslerine katılım sağlayabilecek. Yetişkinler ve çocuklara yönelik açılan yemek pişirme stüdyoları ise, eşsiz Rus lezzetlerinin tariflerini öğrenme ve ziyaretçilerin burada kendi yemeklerini denemeleri için fırsat verecek.

Her zaman olduğu gibi, Moskova’da festival aynı zamanda paylaşma anlamına geliyor. Etkinlikte eğlenceli ve eğitici aktivelerin yanı sıra paylaşma ve cömertlik için de alanlar bulunuyor. ‘Ver ve Al’ projesi kapsamında herkes paylaşabileceği her şeyi gönüllü olarak verebilecek veya ihtiyaç duyduklarını buradan alabilecek. Kitap, kıyafet ve spor malzemeleri gibi yaşamımız ve ruhumuz için yararlı ve hoş eşyalar buralarda elden ele dolaşarak daha da değerli hale gelecek.




Moskova Mevsimleri yıl boyunca farklı etkinliklerle konuklarını ağırlıyor

Moskova Baharı Festivali 6-12 Mayıs tarihleri arasında konukların canlı bir bahar etkinliğinde Rusya’nın kültürüne ve tarihine daha yakın olmalarını sağlayacak. Festival, yıl boyunca dönüşümlü olarak düzenlenen kentsel ve büyük ölçekli bir dizi etkinlikten oluşan ‘Moskova Mevsimleri’ projesi kapsamındaki çok sayıda etkinlikten biri. Ailece ya da tek başına yapılacak geziler için harika bir destinasyon oluşturan proje festivalleri, Türkiye’den gelen tüm ziyaretçiler için unutulmaz bir deneyim yaşatıyor.

Rahmi Koç Müzesi Nerede? Rahmi M. Koç Müzesi’ne Nasıl Gidilir?

Rahmi Koç Müzesi nerede, iş adamı Rahmi Koç desteği ile 1994 yılında açılan müze; sanayi, ulaşım ve endüstri gibi alanlara ev sahipliği yapmaktadır. İstanbul Haliç kıyısında kurulan müze 27 bin metrekarelik bir alana kurulmuştur. Haliç kıyısında yer alan Rahmi Koç Müzesi’ne nasıl gidilir, ulaşım araçları açsından bakacak olduğumuzda İstanbul’daki hemen her ulaşım aracını kullanabilirsiniz.




Endüstri mirasının bir aynası olarak nitelendirilen Rahmi M. Koç Müzesi, ülkemizde özgünlük olarak sayılı müzeler arasında yer almaktadır. 1994 yılından ziyaret açılan Rahmi M. Koç Müzesi; sanayi, iletişim, ulaşım ve endüstri gibi alanlarda ülkemizin geçmişine ayna tutmaktadır. Müze; Türkiye içinde İstanbul, Ankara ve Ayvalık Cunda’da bir müzeler topluluğu oluşturmaktadır. İstanbul’da bulunan Rahmi M. Koç Müzesi bu müzeler topluluğunun en büyüğünü oluşturmaktadır. Aynı zamanda bu müze, tarihi ve sanatsal eserlerin varlığı açısından en zengin ve en görkemli olanıdır.

Rahmi M. Koç Müzesi Avrupa’daki müzelerden farklı olarak daha çok nesne ve tarihi eser barındırması açısından özel bir yere sahiptir. Ülkemizin özellikle sanayi ne endüstriye dair geçirdiği değişim ve gelişmelerin aynasını oluştururken gezecek olanlara da tam bir kültür ve endüstri mirası şöleni yaşatmaktadır. Müze,1996 yılında Avrupa Müzeleri Konseyi Özel Ödülü’ne layık görüldü. Bu ödülün önemi ilk defa bir Türk müzesine layık görülmüş olmasıdır. Bu ödülün yanında Rahmi M. Koç Müzesi, Kültür Bakanlığı tarafından verilen Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü de 2001 yılında layık görülmüştür.




Rahmi Koç Müzesi Nerede?
İstanbul’da yer alan Rahmi Koç Müzesi, Haliç kıyısında yer alan Hasköy semtinin kıyısından yer almaktadır. Açık adres olarak ise: Rahmi M. Koç Müzesi, Hasköy Cad. No: 5 Hasköy, İstanbul olarak verilmektedir.

Rahmi Koç Müzesi açılış saati
Rahmi M. Koç Müzesi’nin iki şubesi vardır. Bir tanesi İstanbul/ Beyoğlu’nda yer alırken diğeri Ankara/Altındağ yer almaktadır. Ankara’da bulunan Rahmi Koç Müzesinin açılış zamanı hafta içi Salı ve Cuma günleri 10.00-17.00 iken İstanbul’da yer alan müzenin açılış saati zamanı hafta içi Salı ve Cuma 09.30-17.00’dir. Her iki müze de dini bayramların arife günü ve bayramın birinci günleri; her yıl 31 Aralık ve 1 Ocak günleri kapalıdır.




Rahmi Koç Müzesi’ne nasıl gidilir?
İstanbul’da yer alan Rahmi Koç Müzesine farklı ulaşım alternatifleri ulaşım sağlayabilirsiniz. Bunlardan ilki, iETT otobüsleridir. İETT otobüsleri ile gelmek isteyenler Kırmızı Minare Durağında inerek şu otobüs haTLarını kullanabilirler:
36T Taksim – Cebeci
38T Taksim – Küçükköy
47 Eminönü – Yeşilpınar
47Ç Eminönü – Güzeltepe
47E Eminönü – Binevler
54HŞ Şişli – Hasköy
54HT Taksim – Hasköy

ikincisi, Minibüslerdir. Minibüsle gelecek olanlar ise Şişhane ve Alibeyköy minibüslerini kullanabilir.

Üçüncüsü, Metrobüs’tür. Metrobüs ile gelecek olanlar Hacıoğlu Durağından binmeli.

Ve sonuncu yani dördüncüsü, Deniz yoludur. Deniz yolu ile gelmek isteyenler: Üsküdar-Eminönü-Eyüp vapur hatlarını kullanarak Hasköy iskelesine inmeli.

Qasas Coffee, İstanbul Gaziosmanpaşa’da hizmet vermeye başladı!

İstanbul’un Gaziosmanpaşa ilçesinde hizmete açılan Qasas Coffee, her yaştan ve her zevkten insanın keyif alabileceği ürünler ve sıcak bir atmosfer sunuyor. İş adamı Halil Balkanlıoğlu tarafından Merkez Mah. Salihpaşa Cad. faaliyet gösteren Qasas Coffee’nin açılışı geçtiğimiz haftalarda birçok ünlü ve tanınmış isimlerin katılımı ile gerçekleştirildi.




Cafe’nin resmi sosyal medya hesabı üzerinden yapılan paylaşımda: ”Qasas Coffee olarak, birbirinden özel kahve lezzetlerini denemek için sizleri yeni mekanımıza bekliyoruz. Deneyimli baristalarımızın özenle hazırladığı kahveler ile damaklarınızda yeni bir tat deneyimi yaşayacak, kahve dünyasının enfes aromalarına adım atacaksınız. Sıcak ve samimi ortamımızda keyifli bir zaman geçirmek ve eşsiz kahvelerimizin tadını çıkarmak için Qasas Coffee’de buluşalım. Sizleri Qasas Coffee’de görmenin heyecanını yaşıyoruz!” ifadelerine yer verildi.

Dünyanın en yüksek yerleşim yeri ”La Rinconada”

Güney Amerika ülkesi Peru’nun puno bölgesi’nde yer alan şehri La Rinconada, 5 bin 100 metre yüksekliği ile dünyanın en yüksek rakımlı yerleşim yeridir. La Rinconada’nın dağ iklimine sahip olup yıllık sıcaklık ortalaması 1.2 °C ve yıllık yağış ortalaması ise 707 mm’dir.




La Rinconada yaşayan insanlar geçimlerini altın madenlerinde çalışarak sağlamaktadır. Şehrin nüfusunun büyük bir bölümü kırsal kesimlerden gelen insanlardan oluşmaktadır. 50 bin kişinin yaşadığı şehir’de altyapı bulunmadığı için sağlık açısından ciddi problemler yaşanmaktadır.

Urla’daki restoranlar, globalde çapta lezzet durağı oldu!

Urla’daki 15 restoran, global çapta ikonik yemek rehberi olan MICHELIN Rehberi 2024’teki yerini aldı. Turizm ve gastronomi alanındaki 35 yıllık kariyerine İngiltere’de başlayarak uluslararası çapta aktöre dönüşen Erdoğan Uyan ise bu restoranların Urla için büyük bir hazine olduğuna dikkat çekerek konuya ilişkin değerlendirmelerini paylaştı.




Dünya genelinde farklı alanlarda birçok başarıya imza atan Türkiye, şimdi de gastronomideki zenginliğiyle adından söz ettiriyor. Ege’nin incisi İzmir’in önemli ilçelerinden Urla’daki 15 restoran, lezzet durakları olarak global çapta ikonik yemek rehberi olan MICHELIN Rehberi 2024’teki yerini aldı. 2024 İstanbul-İzmir-Bodrum seçkisi kapsamında hazırlanan rehberdeki restoranlardan bazıları yıldız alırken, bazıları ise sürdürülebilir mutfak çalışmaları neticesinde yeşil yıldızla ödüllendirildi. Turizm sektöründeki 35 yıllık kariyerine İngiltere’de başlayıp çeşitli girişimlere imza atan Erdoğan Uyan ise bu restoranların Urla için büyük bir hazine olduğuna dikkat çekerek konuya ilişkin değerlendirmelerini paylaştı.




“Mutfak sanatları, bir ülkenin tarihi zenginliğine de ışık tutuyor”

Erdoğan Uyan, “Urla, gastronomi açısından İzmir’in cazibe noktalarından biri haline geldi. Bölgedeki restoranların zengin mutfağı, adeta turistlerin Urla’yı ziyaret etmesi için bir sebebe dönüştü. Birçoğu da yakaladığı bu üstün başarıyla MICHELIN yıldızlı restoranlar arasındaki yerini aldı. Kendine has bir atmosfere sahip bu mekanlar, deniz mahsullerinden bağlardan kopan meyvelere, tatlılardan içeceklere kadar envai çeşit lezzetle dolu menüleriyle Urla’yı keşfetmek isteyenlerin gezilerini taçlandırıyor” dedi.

Sektörel fuar ve organizasyonlar kapsamında 50’ye yakın ülkeyi ziyaret ederek turizm sektöründeki uluslararası gelişmeleri sürekli olarak takip ettiğini aktaran Erdoğan Uyan, “Uzun yıllara dayanan deneyimimden hareketle, gastronomi kültürünün bir ülkenin tanınırlığı ve prestiji açısından büyük önem taşıdığına birçok kez tanık oldum. Mutfak sanatları, ait olduğu bölgenin yemek zenginliğini yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda tarihine ışık tutuyor ve değerlerini ortaya koyuyor. Bu yüzden, MICHELIN Rehberi’ne dahil olan Urla’daki restoranlar da ülkemizin farkını kanıtlıyor. Londra’nın en eski restoranlarından biri olan 300 yıllık tarihe sahip The Arts Club’da çalışan ilk Türk olarak ben de ülkemizin eşsiz lezzetlerinden esinlendiğim menülerimi İngiltere’ye taşıyarak bu başarıları pekiştiriyorum” ifadelerini kullandı.




“Restore ettiğim mekanların işletmesini üstlenerek uluslararası aktöre dönüştüm”

Turizm odaklı girişimlerinde tarihi ve kültürü koruyarak değerli mekanlar yarattığının altını çizen Erdoğan Uyan, faaliyetlerine ilişkin şu bilgileri paylaştı: “Sektörün en köklü ve üst düzey işletmelerinde çalışma imkanı bulduktan sonra girişimciliğe geçtim. Tarihi dokuyu ve kültürü korumayı ilke edindiğim profesyonel restorasyon çalışmaları yaptım. Bu çalışmalar arasında, bin yıllık geçmişi olan bir binayı ilgili kurumların onayı doğrultusunda restore ederek restoran ve butik otel olarak işletmem bulunuyor. 2017’de Tarihi Eserleri Koruma ve Restorasyon ödülünü almamın ardından, bu yıl da bölgemde En Yardımsever İş Adamı ödülüne layık görüldüm. Bu doğrultuda restoran sektöründe önemli bir aktör olarak, gençliğimi geçirdiğim Urla’daki paydaşlarımı tebrik ediyorum.”

Dünyaca ünlü restaurant L’Entrecôte yeni yeri Acarkent’te lezzet tutkunlarini ağırlayacak!

Fransa’nın meşhur L’Entrecôte de Paris’i Kanyon’da lezzet tutkunlarını ağırlıyor. 2019 yılının Kasım ayında İstanbul’daki ilk şubesini Kanyon’da açan L’Entrecôte de Paris, aralık ayının sonunda Acerkent’te açılıyor. Metin Şen, Gökay Deniz ve Murat Özgel ortaklığındaki L’Entrecôte de Paris, kendine özgü sosuyla pişirdiği antrkotları, damaklarda lezzete dönüşen hamburgerleri ve mekana has spesiyalleri ile misafirlerini ağırlıyor.




80 yıldan uzun bir süre önce L’Entrecôte de Paris’in kurucusu Armand Champvert’in formüle ettiği özel tarif olan cafe de paris sosunun et yemeklerine en gurme dokunuş olarak sunulduğu menü, damaklarda unutulmaz izler bırakıyor. Menüsünün yanı sıra kendine has şık ambiyansıyla göze de hitap eden mekan misafirlere keyif dolu anlar yaşatıyor.




L’Entrecôte de Paris; İstanbul Kayon’ın yanı sıra 2022 yılından itibaren Erciyes Radisson Blue Ski & Mountain bünyesinde sezonluk olarak misafirlerine bu unutulmaz lezzet şölenini yaşatmaya tüm hızıyla devam ediyor. Aralık ayında da yeni mekanı Acerkent’te misafirlerini özel lezzetleriyle buluşturacak.

Yenilikçi Sokak Lezzetleri ve Eşsiz Taş Fırın Pizzalar Wake N Bake Intercontinental Gastro Club’da!

Wake N Bake Intercontinental Gastro Club’ın öncüsü, Chef Rôtisseur (Chaîne des Rôtisseurs) Araz Aknam kıtalararası sokak lezzetleri ile damakları şenlendiriyor. Yenilikçi menüsü ve taş fırında özenle hazırlanmış pizzalarıyla dikkatleri üzerine çeken bu özel mekan, çıtır çeşitleri, tatlıları ve enfes sunumlarıyla da iddialı.

Wake N Bake Intercontinental Gastro Club işletmesinin sahibi, Chef Rôtisseur Araz Aknam, dünya çapındaki seyahatlerinde tecrübe ettiği ve keşfettiği sokak lezzetlerini özgün dokunuşlarla harmanlayarak, kendine has muhteşem bir üslupla siz değerli Wake N Bake müdavimlerine sunuyor. Aknam, “Wake N Bake, farklı coğrafyalardan ilham alınarak reçetelendirilmiş lezzetleri sizlerle buluşturma arzusuyla kuruldu. Amacımız, farklı kültürlerin izlerini taşıyan bir menü sunmak” diyor.




Kıtalararası Sokak Lezzetleri:

Wake N Bake’in menüsü; dünya mutfaklarının en özel sokak lezzetlerini bir araya getiriyor. Asya sofralarının Bao Bun’ı, Latin Amerika’nın nefis Nachos’u, Avrupa’nın sokak lezzetleri ve Türk/Osmanlı mutfağından yorumlanmış özel tabaklar Wake N Bake’te bir araya geliyor.

Taş Fırından Eşsiz Pizzalar:

Mekânın en dikkat çekici özelliklerinden biri de taş fırında pişirilen Roma tarzı pizzaları. Düşük asidite oranı, tatlı-ekşi tadı ve az çekirdekli yapısı ile pizza sosu yapımına en uygun domates çeşidi olan San Marzano domatesli sos ile hazırlanan pizzaların üstü, tamamı İtalya’dan gelen birinci kalite peynirler ve Araz Şef’in kendi reçetesiyle hazırlanmış özel şarküteri ürünleriyle lezzetlendiriliyor. Hamurun inceliği ve kıtırlığı ise dudak ısırtıyor.

Enfes Tatlılar:

Tatlılar da çeşitlilik ve özgünlük bakımından sokak lezzetlerinden geri kalmıyor. Tayvan’ın bun ekmeğinin arasında İngiltere’nin Lemon Curd sosuyla servis edilen Lemon Curd Bao Bun, İran’ın Masghati tatlısı, Bueno, Kızarmış Baklava ve diğer tüm tatlılarıyla damakları şenlendiren mekâna yalnızca bir tatlı ve kahve molası vermek için bile gelinebilir.




Wake N Bake Ekibi ve Ruhu:

Ekibin bir araya geliş hikayesi de oldukça ilgi çekici. Araz Şef ve Samet Şef Masterchef yarışmasından tanışıyorlar ve yarışma sonrasında da bağları hiç kopmuyor, Wake N Bake’i birlikte şekillendiriyorlar. Wake N Bake’in Chef de Partie’leri Musa ve Aygün ise, 2023 depremi sonrasında Araz Şef’in yardım çağrısı üzerine Adıyaman’a gelip, gönüllü olarak Araz Şef ile birlikte tam bir buçuk ay boyunca günde 40.000 depremzedeye yemek yapılan sahra mutfağında çalışıyorlar.

11 kişilik mutfak ekibiyle Wake N Bake yalnızca restoran değil, aynı zamanda bir mutfak akademisi ruhuna da sahip bir işletme. Tüm genç şefler her hafta kendilerine verilen klasik tabağı hazırlayarak yarışıyor ve haftanın kazananı yıldız alıyor. 3 gümüş yıldızı olan şef bir sonraki galibiyetinde bir altın yıldız kazanıyor ve toplamda 3 altın yıldızı olan şef ise mutfakta bir üst mevkiye terfi ediyor. Genç şefler aynı zamanda yaptıkları yemekler servis edilirken müşterilere yemeklerin özelliklerini anlatarak sizlere keyifli bir gastronomik deneyim yaşatıyorlar. Tüm bunlar Wake N Bake’in kapısından içeriye girer girmez hissettiğiniz yenilikçi ve benzersiz ruhunu oluşturuyor.

Bal kabağı tutkunlarına imza tarif!

Soğuk kış aylarının kendini göstermeye hazırlandığı bugünlerde bal kabağı da sofralardaki yerini alıyor. İmza reçetelerinde bu mevsimin favorisi olan bal kabağına da yer veren Ginger İstanbul’un meşhur Bal Kabaklı Keki ile sevdiklerinizi doyumsuz bir lezzet yolculuğuna çıkarabilirsiniz.




Yaklaşan kış mevsimi ile dünyanın en tatlı turuncusuna sahip olan bal kabağı mutfaklarda baş rol oynamaya başladı. Ginger İstanbul, menüsünde yer alan Bal Kabaklı Krem Brule ve Bal Kabaklı Kek tarifi ile klasik bal kabaklı tariflere yepyeni yeni bir yorum ve lezzet katıyor. Ginger İstanbul’un Kurucusu Yasemin Önal, çocukların severek yediği ve beş çaylarının vazgeçilmezi olan keki bal kabağı ile hazırlamak isteyenlere harika bir tarif de sunuyor. Tarçın, zencefil, ceviz ve bademin lezzet dansı oluşturduğu Ginger İstanbul’un Bal Kabaklı Keki favori lezzetler arasında yer almaya aday..

Ginger İstanbul’un zengin menüsünde yer alan birçok alternatif ile Bal Kabaklı Krem Brule ve Bal Kabaklı Keki sevdiklerine ikram etmek isteyenler www.gingeristanbul.com web sitesini de ziyaret edebilir.

Ginger İstanbul Kurucusu Yasemin Önal’dan Bal Kabaklı Kek Tarifi

Malzemeler:

1 su bardağı şekersiz bal kabağı püresi

2 su bardağı karabuğday unu

1 su bardağı badem unu (toz badem)

3 yumurta

1 su bardağı pudra şekeri

Yarım su bardağı eritilmiş tereyağı

1 paket kabartma tozu

1 paket vanilya

1,5 su bardağı iri kıyılmış ceviz

2 tatlı kaşığı tarçın

2 tatlı kaşığı toz zencefil

Yapılışı:

Önce pudra şekeri ve yumurtaları mikserde yüksek devirde iyice kabarana kadar çırpın. Eritilmiş ve ılıtılmış tereyağı ile bal kabağını ekleyin. Ayrı bir kapta karabuğday unu içine kabartma tozu, vanilya ve toz bademi ekleyip karışımı yavaş yavaş yumurtalı karışıma ekleyin. Kıyılmış ceviz, tarçın, toz zencefili de ekleyin. Tercihinize göre 1-2 çay kaşığı karanfil de ekleyebilirsiniz. Karışımı tabanına yağlı kâğıt serdiğiniz kelepçeli kalıba dökün. Önceden ısıtılmış 170 derece fırında 30-35 dakika pişirin. Üzerine pudra şekeri ve toz Antep fıstığı serperek servis edebilirsiniz.

İtalya’nın sahile yakın beldelerinde yaşamak isteyenlere 47 bin dolar verilecek!

İtalya’nın güneybatısında yer alan Calabria bölgesi, doğal güzellikleri, dağları ve plajlarıyla ünlüdür. Bu cennet gibi bölgenin köylerinde yaşayan insan sayısını artırmak ve küçük yerleşim birimlerini canlı tutmak amacıyla insanlar eğer taşınırsa 47 bin dolar verecek.




The Post’un haberine göre, İtalya’nın Calabria bölgesi, 2021’den bu yana “aktif ikamet geliri” adı verilen bir program aracılığıyla nüfusu azalmış kırsal bölgelerine taze bir hayat getirmeye çalışıyor ve bu ay internetin dikkatini yeniden çekti. Pubity Group tarafından üç gün içinde bir Instagram gönderisinde açıklanan program, “90 gün içinde taşınmak ve yerel ekonomiye fayda sağlayacak bir iş kurmak veya bölgedeki açık iş ilanlarını doldurmak da dahil olmak üzere belirli koşullarla birlikte geliyor” dedi.

Teklifi kullananlar 47.000 ABD Dolarının (30.000 ABD Doları) üzerinde kazanç elde edecek. Ancak girişimlere odaklanan yerel bir haber sitesine göre, “yalnızca reşit olma yaşına ulaşmış ancak 40 yaşını doldurmamış olanlar programa kabul için başvuruda bulunabilir” ve şunu da ekliyor: “adayların kalıcı kimliklerini devretmeleri gerekiyor. ” Calabria belediyelerinden birinde ikamet edip, inisiyatife bağlı kalarak – bunların hepsinin nüfusu 2.000’den az.”

Katılan dokuz beldenin tümü kıyıya yakındır. işte o beldeler..
Samo
Sant’Agata del Bianco
Cuccuri
Santa Severina
Aieta
Albidona
Civita
San Donato di Ninea

Page 1 of 6

Powered by WordPress & Theme by Anders Norén