Etiket: demet baykal

Yazar Demet Baykal’ın okuduğu ve önerdiği 5 kitap!

Evde olduğumuzda yada vaktimizi en iyi şekilde değerlendirmek için yapabileceğimiz en iyi aktivitelerden biri de kitap okumaktır. Gerek anlattıkları hikayelerle, gerekse unutulmaz karakterleriyle mutlaka okumanız gereken 5 kitabı sizin için yazar Demet Baykal seçti.




1) En Çok Sen Yoktun/Alparslan Yige

Seni tanımıyorum ama denk geliyorsun işte; sıradan bir kitabın orta sayfasında, bir yoksunluk cümlesinde, bir şiirin en acıyan yerinde, yağmur sonrası gökyüzünde, yalnızlığın yedi renginde… Kitaplarla konuşuyorsun benimle sonra izlediğim bir filmde karşıma çıkıyorsun ansızın. Dedim ya, tanımıyorum seni. Karşımda durup sadece susuyorsun. Nefesinin sıcağını bile bilmezken sessizliğinle üşüyorum!

2) Bir Kalbe Kaç Yara Bandı Gerek/Mehtap Karlı

Hayat bazen; bir gömleğin kopmuş düğmesi gibidir… Giydikten sonra anlarsın o düğmenin eksikliğini. Yani demem o ki; hayat bazen acı bazen tatlı ama bazen de inişlerle çıkışlarla dolu derin bir yoldur. Bakmasını ve yaşamasını bilirsen hayat sana güzellikleri beraberinde getirir. Sen hiç salıncaktan düşen bir çocuğun düştü diye yeniden o salıncağa binmediğini gördün mü? Hayat böyledir işte; er yada geç büyürsün, öğrenirsin, güçlenirsin ve şunu da unutma düştüğün kadar güçlenirsin…

3) Gülün Adı/Umberto Eco

Gülün Adı adlı bu dev romanıyla bir anda dünyanın dört bir yanında ünlenen İtalyan yazarı Umberto Eco, aslında çok yönlü bir bilimadamı. İtalya’da, Bologna Üniversitesinde öğretim üyesi, semiolog, tarihçi, filozof, estetikçi, ortaçağ uzmanı ve James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış biri. Umberto Eco’nun bu ilk romanı, 1980’de İtalya’da ilk yayımlanışından bu yana sayısız basım yaptı ve dünyanın pek çok diline çevrildi. Dünyada olağanüstü bir ilgi uyandıran bu romanın yankıları hâlâ sürüyor. Filmi de dünyada büyük yankılar uyandırdı. Bu romanın başarısında, kuşkusuz, yazarın ortaçağ konusunda derin ve dolaysız bilgisinin büyük payı var. Tam anlamıyla ve her bakımdan ortaçağ dünyasını yansıtmakla birlikte Gülün Adı kesinlikle çağdaş bir roman; çağdaş romana yepyeni ve uzun soluk getiren özgün bir roman. Bir anlamda ortaçağda geçen, Hıristiyanlık düşüncesini tartışan tarihsel bir roman, bir anlamda da ustaca kurulmuş polisiye ve sürükleyici bir öykü. Ve en önemlisi olağanüstü bir dil ve benzeri az bulunur bir sanat yapıtı. Bu ünlü romanı İtalyanca aslından başarıyla Türkçeye çeviren Şadan Karadeniz’in titiz ve uzun çalışmasını da burada hayranlıkla belirtmemiz gerekiyor. Umberto Eco’nun yayınlarımız arasında çıkan ikinci dev romanı Foucault Sarkacı da, Ortaçağı Düşlemek adlı deneme kitabı da yine Şadan Karadeniz’in çevirisi…




4) 21.Yüzyıl için 21 Ders /Yuval Noah Harari

21. yüzyılın en çok ses getiren düşünürlerinden Yuval Noah Harari, ilk kitabı Sapiens’te insanın nasıl önemsiz bir hayvandan dünyanın efendisine dönüştüğünü, ikinci kitabı Homo Deus’ta çarpıcı öngörüleriyle insanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunu ele almıştı. İngiltere ve ABD’yle eşzamanlı olarak yayımlayacağımız 21. Yüzyıl İçin 21 Ders ise yüzyılımızın eşi benzeri görülmemiş teknolojik ve ekonomik kırılmalarıyla ve yaşanan aralıksız değişimlerle başa çıkabilmek için elzem soruları tartışmaya açıyor.

5) Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk/Maia Szalavitz – Bruce D. Perry

Küçük bir çocuğun beyni travmadan nasıl etkilenir? Korku ve şiddet çocuğun beyninde nasıl bir tahribata yol açar ve bu beyin iyileştirilebilir mi? Dr. Bruce Perry, olağandışı durumlara maruz kalmış çocuklara yardım ederek onları hayata yeniden kazandıran dünyaca ünlü bir çocuk psikiyatristidir. Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk’ta, karşılaştığı travma vakalarını bilimsel bir gözle irdeleyerek ve bunları herkesin kolaylıkla anlayabileceği hikayelere dökerek, aşırı strese maruz kalan beyinde tam olarak ne olduğunu açıklıyor ve bu beynin akıl almaz iyileşme kapasitesini ortaya koyuyor. Perry’nin stratejilerini öğrendiğinizde, travma geçirmiş çocukların fiziksel, ruhsal ve duygusal bakımdan nasıl iyileştirileceğinin ve sağlıklı bireylere dönüştürüleceğinin formülünü de elinizde tutuyor olacaksınız. Beynin içinde olanları anlayabilmenin, psikolojik olarak en uç durumdaki çocuklar için bile bir umut ışığı olacağını gösteren bu kitap uzun süre hafızanızdan çıkmayacak.

Samet Tosun’un bu haftaki konuğu Yazar Demet Baykal

Samet Tosun: Bize yazmaya nasıl başladığından bahseder misin ?
Demet Baykal: Çocukluğumdan beri yazıyorum, ama kitaplaştırmak için beni cesaretlendiren olmadı. Hatta tam aksine, lisedeyken yazdığım şiirler bir sevgilim olduğunu düşündüğü için, annem tarafından yırtıldı ve cep telefonuma el konuldu. Hâlbuki hiç sevgilim olmamıştı ve olmadığı hâlde annemi buna -kesin olarak- inandırabildiysem, belki de iyi yazılmışlardı. Saklayabilecek bir yerim olmadığından yenilerini yazamadım ama yazma aşkımı bırakmayarak, yoluma öykülerle devam ettim. Bakış Açısı’nı yayımlatana kadar sayısız kitap dosyası oluşturup, yaktım. Yine de pes etmenin kıyılarında dolaşmadım. En nihayetinde, içime sinen ve bütüne hayrı dokunan bir işi ortaya çıkarabilmenin mutluluğunu yaşayabiliyorum. 2017’de çocukluk hayalim olan, “yazarlık” gerçeğe dönüştü ve okuma hazzının iki kanatlı kapısını ardına kadar açarak içeriye adımını atan, soluduğum havayı soluyan, karakterlerimi sayfalardan taşırarak arasında zihinsel senkronizasyon kuran insanlarla tanıştım.

Samet Tosun: Peki yazma sürecin nasıl geçiyor ? yazarken olmazsa olmaz dediğin şeyler var mı?
Demet Baykal: Nasıl ki yaşamak için her durumda nefes alıyorsam; her şartta yazı yazabilirim ve ritüellerim yok. Sadece yazı yazmaya ihtiyacım var. Çünkü yazmak benim nefesim, yaşam stilim. Kendimi gerçekleştirmek için yazıyorum. Kimsenin okumayacağını bilseydim bile yazardım.




Samet Tosun: Gelelim merak edilen konuya, Demet Baykal kimdir ? Bize biraz Demet Baykal’ı anlatır mısın ?
Demet Baykal: Yaşam boyu öğrenmenin gerekliliğine inanan biriyim. Bu yüzden İktisat fakültesini bitirdikten sonra Sosyoloji bölümünde eğitimime devam ederek, entelektüel seviyemi ilerletmekteyim. Özel sektöre ait çeşitli kuruluşlarda yöneticilik ve danışmanlık görevlerinde bulundum. 2010 yılından itibaren yazdığım makaleler ve denemeler ile, aynı zamanda edebiyat alanında da çalışmalara başladım. Yaşam Koçluğu, NLP, Psikoloji ve Çocuk Gelişimi Uzmanlığı eğitimi aldım. Profesyonel Koçluk ve Danışmanlık hizmeti vermekteyim, aynı zamanda Hürriyet İnternet Gazetesi’nde Köşe Yazarı olarak çalışmaktayım. İlk kitabım Bakış Açısı 2017 yılında, İkinci kitabım Vuslat İncileri ise 2018 yılında yayımlandı. Yeni dosyalarımın kitaplaştırılması için uygun zamanı beklemekteyim.

Samet Tosun: İlk kitap ve ilk heyecan, kitabı eline aldığında neler hissettin ?
Demet Baykal: Bilinçaltımı çok istediğim şeylerin gerçekleşmeyeceğine dair kodlamış olduğumu, kitabımı elime aldığımda fark ettim. İşte o an; bu yanlış kodlamayı kırabileceğimi, bir şeyleri değiştirebileceğimi hissettim. Öyle de oldu, varoluş amacıma hizmet etmekteyim.

Samet Tosun: Biraz da kitaplarından bahsedelim. Vuslat incileri ve Bakış açısı nasıl ortaya çıktı, bizlere anlatır mısın ?
Demet Baykal: Kurgucuyum. En büyük ilham kaynağım: Rüyalarım. Bakış Açısı’nı gördüğüm bir rüya ile yazmaya başladım ve hikâyenin sonu kafamda oluşmuştu. Aldığım kişisel gelişim eğitimleriyle içeriğini zenginleştirdim. İkinci kitabım Vuslat İncileri’nin ise yazdıkça gelişen bir kurgusu vardı. Finali benim için de sürpriz oldu.

Samet Tosun: Bir pandemi süreci geçirdik ve hala da devam ediyor, sen bu süreci nasıl değerlendirdin ?
Demet Baykal: Pandemi sürecinde bir kişisel gelişim kitabı, bir de çocuk kitabı yazdım. Ayrıca Hürriyet İnternet Gazetesi’nde Köşe Yazarı olarak çalışmaya devam ediyorum. İşin sırrı, pandemi haline gelen Koronavirüsü düşman değil de eğitmen olarak görebilmekte yatıyor.

Samet Tosun: Yeni kitap ne zaman geliyor ? ve okuyucuyu ne gibi sürprizler bekliyor ?
Demet Baykal: Yeni romanımda; ırkçılığa ve toplumun kadına bakış açısına, karakterlerin hayatı sorguladığı bir kurgu eşliğinde değindim. Herkesin düşünüp kendi sonuçlarını çıkaracağı, okurunu konuya dahil eden çarpıcı bir hikâyesi var. Mart ayında basıma hazırlandı ve yayımlanacaktı. Salgının baş göstermesiyle birlikte ertelendi. Pandemi dönemi yeni girişimler için uygun bir zemin değil. Doğru zaman geldiğinde dosyalarım birer birer okuyucusunu bulacak.




Samet Tosun: Edebiyat sence bir terapi yöntemi olabilir mi ?
Demet Baykal: Evet, hatta biraz daha ileri giderek, edebiyatın dönüşüm için bir araç olması gerektiğini savunuyorum. Tıpkı ruhun tekâmülü için, bedenin dünyadaki görevi gibi. Yazıları kıymetsiz bulanlara inat, bunu sağlamak adına her gün emek veriyorum.

Samet Tosun: Son olarak DS Kültür Sanat hakkında neler söylemek istersin ?
Demet Baykal: Okuyan, araştıran, yorum yapabilen insanlara ihtiyacımız var. Toplumumuzun birçok sorunu; okumamaktan, içindekileri yazarak dışa vurmak yerine, şiddete başvurmaktan kaynaklanmıyor mu? İşte DS Kültür Sanat da pozitifi yaymayı, insanlara okuma/yazma şevki vermeyi görev edinmiş bir topluluk. Farkındalık çalışmalarınızda başarı dileklerimle…

 

Röportaj: Samet Tosun
samettsn@yahoo.com

Powered by WordPress & Theme by Anders Norén