Etiket: İlber Ortaylı

Tarihçi ve Yazar İlber Ortaylı’dan tebrik ziyareti!

Başarılı iş insanı, Tolyap İnşaat Kurucusu Tolga Yavuz, eşi Özge Yavuz ile birlikte geçtiğimiz gün Baby Shower partisi düzenledi. Beykoz Acarkent’te bulunan evlerinde, pastadan süslemelere kadar İtalyan konsept üzerine düzenlenen partide Yavuz ailesini yakın dostları yalnız bırakmadı. Öte yandan Tolga beyin özel misafiri olan Türk tarihçi ve yazar İlber Ortaylı, çifti tebrik etti.

Dijital platformlarda en çok satan 5 kitap!

Dijital platformlarda üzerinden en çok satan kitaplar belli oldu. Listede birçok tanıdık yazar ve kitap bulunuyor. Amazon, D&R, Kitapyurdu ve Trendyol gibi bir çok dijital platform üzerinden en çok satışı gerçekleşen 5 kitabı sizler için derledik.




Zülfü Livaneli – Kaplanın Sırtında
İnkılap Kitabevi

 

Matt Haig – Gece Yarısı Kütüphanesi
Domingo Yayınevi

 

İlber Ortaylı – Zaman Kaybolmaz
Kronik Kitap

 

Sally Rooney – Güzel Dünya Neredesin?
Can Yayınları

 

James Clear – Atomik Alışkanlıklar
Pegasus Yayınları

Esra Taşpınar’ın okuduğu ve önerdiği 5 kitap! (19.05.2022)

Evde olduğumuzda yada vaktimizi en iyi şekilde değerlendirmek için yapabileceğimiz en iyi aktivitelerden biri de kitap okumaktır. Gerek anlattıkları hikayelerle, gerekse unutulmaz karakterleriyle mutlaka okumanız gereken 5 kitabı sizin için Esra Taşpınar seçti.




1) Tutunamayanlar / Oğuz Atay

Tutunamayanlar, Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, Oğuz Atay’ın bu ilk romanını “hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı” olarak niteler. Moran’a göre “Oğuz Atay’ın mizah gücü ve duyarlığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanlar’ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır. “Küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan Atay, “saldırısı tutunanların anlamayacağı, rededeceği türden bir romanla yazar.”

2) Şoför Mustafa \ Suat Derviş

“Bir makine adam gibi… Sabah kalkıyor, garaja… Garajdan otomobili alıyordum ve artık büyük bir çarkın bir dişi gibi oluyordum. Şehrin içinde gürültü, kalabalık, kavga ve dert içinde… Müşteriyle atışarak, trafik memurlarıyla çatışarak, yayalarla, başka şoförlerle kavga ederek… Günde en aşağı dört beş kere ölüm tehlikesi atlatarak bir tek gaye için yaşıyordum. Bu gayem benimkilerin rızkını temindi. Onu düşünüyordum.” Mustafa evli, iki çocuk babası bir şoför. Ancak karısı ve çocuklarıyla pek de mutlu olduğu söylenemez. Tatminsiz bir hayatı var. Üstelik ekmek teknesi, arabası dökülüyor. Mustafa’nın hayatındaki yegâne heyecan Kemeraltılı Zerrin. Zerrin bir seks işçisi ve ne hikmetse her seferinde kancayı şoförlere takıyor. Hatta yakın geçmişte iki şoför onun için birbirine girmiş, biri mezarı, diğeri kodesi boylamış. Mustafa, Zerrin’in kendisine olan ilgisinin farkında. Ama onun varlığından derin bir ıstırap da duyuyor. Çünkü Mustafa’nın kız kardeşi Melek de Zerrin gibi bir seks işçisi. Onun en büyük öfkesi, nefreti ve en derin utancı, vicdan azabı bu. Şoför Mustafa, Suat Derviş’in bir zanaatkâr gibi yıllar içinde ustalaştığını kanıtlayan, daha önce farklı romanlarında ele aldığı, aklını ve ruhunu kurcalayan meselelerin, çatışmaların âdeta billurlaştığı bir roman. Serdar Soydan’ın, Suat Derviş’in kariyeri boyunca tekrar tekrar ele aldığı konuları, benzer karakterleri irdelediği “Birbirinden Doğan Kadınlar ve Romanlar” başlıklı yazısıyla.

3) Altıncı Koğuş / Anton Çehov

Çehov bir taşra kasabasındaki akıl hastanesinde geçen bu novellasında, eğitimli bir hasta olan İvan Dmitriç ile Doktor Andrey Yefimıç arasındaki felsefi çatışmaya odaklanır. İvan Dmitriç maruz kaldıkları adaletsizliğe, içinde yaşamaya zorlandıkları berbat koşullara karşı çıkarken, Andrey Yefimıç bunları görmezden gelmekte ısrar eder ve durumu değiştirmek için kılını bile kıpırdatmaz. Doktor sonunda içine düştüğü “felsefi” yanılgının farkına vardığında ise artık iş işten geçmiştir. Altıncı Koğuş, Rusya’nın ve ülkenin sorunlarıyla ilgilenmek yerine onları uzaktan izlemeyi tercih eden elit Rus aydınının “deliliği”nin simgesidir adeta. Altıncı Koğuş, Russkaya Mısl dergisinin 1892 kasım sayısında yayımlandığında büyük ilgi görmüştü. Hatta Lenin’in de yapıtı okuduktan sonra dehşete kapıldığı, “Kendimi Alıncı Koğuş’a kapatılmış gibi hissettim” dediği rivayet edilir. ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV (1860-1904): Büyük Rus tiyatro yazarı ve modern öykünün en önemli ustalarından olan Çehov, Rus Gerçekçilik okulunun önde gelen temsilcisidir. Taganrog’da dünyaya geldi. Lisede Yunan ve Latin klasiklerini temel alan bir eğitim gördü. 1879’da Moskova’ya giderek tıp fakültesine yazıldı ve 1884’te doktor oldu. Alacakaranlıkta adlı öykü kitabıyla 1887’de Rus Akademisi tarafından verilen Puşkin Ödülü’nü kazandı. Yaklaşık bin sözcükten oluşan komik kısa öykü türünü başlı başına bir sanat haline getirdi. Ancak 1888’de yayımlanan Bozkır adlı yapıtıyla komik öykülere sırt çevirmiş oldu. Önemli oyunları arasında Ayı (1888), Evlenme Teklifi (1889), Martı (1896), Vanya Dayı (1899), Üç Kız Kardeş (1900) ve Vişne Bahçesi (1903) sayılabilir.




4) Murat Menteş / Korkma Ben Varım

“Öldürdüğüm insanlarla iyi arkadaş olacağımızı düşünmüşümdür hep.” Dublörün Dilemması’nın yazarından komik, hızlı, şoke edici bir roman daha. Gönül İşleri Bakanlığı’nda basın müşaviri dövüş ustası Fu. Başkalarının intikamını alarak hayatını kazanan Gıcırbey. Tarih öğretmeni dilber Şebnem Şibumi. Padişah yorganları satıcısı Enver Paşa. Dul gangster Hayati Tehlike. Mr. Spock, Abdülcabbar, Ruhiye Hanım, papağan Huduni, cin Jajha, Atom Bombacıyan, Uçan Kız, Abidin Dandini, Leyla Kalahari ve diğerleri… Korkma Ben Varım’ın her sayfası sürprizlerle dolu. Aşk, dostluk, intikam, yalnızlık ve şiddetin ustaca harmanlandığı roman, olağanüstü bir enerji saçıyor.

5) Operadaki Hayalet / Gaston Leroux

Gaston Leroux’nun birçok defa beyaz perdeye uyarlanan, müzikaliyle yıllardır izleyicilerin hafızasına kazınan, okurlara Frankenstein’ın canavarı ve Dracula gibi unutulmaz bir karakteri tanıtan Operadaki Hayalet gotik edebiyatın en önemli romanlarından biri. Paris Operası’nın karanlık koridorlarında bir hayaletin dolaştığı dedikodusu herkesin kulağındadır. Kimse bu hayaleti görmemiştir, sadece güzel ve yetenekli bir şarkıcı olan Christine Daaé duyabilmiştir sesini. Hayalet, onun Müzik Meleği, öğretmenidir. Ancak Christine’e âşık olan, eski dostu Chagny Vikontu ona yakınlaşmaya başlayınca Hayalet’in kıskançlığı da tehlikeli boyutlara ulaşır. Bir hayalet mi o? Yoksa hem gökyüzüne hem de yeryüzüne ait biri mi?

DS Kültür Sanat / Edebiyat
Esra Taşpınar

Esra Taşpınar’ın okuduğu ve önerdiği 5 kitap! (12.05.2022)

Evde olduğumuzda yada vaktimizi en iyi şekilde değerlendirmek için yapabileceğimiz en iyi aktivitelerden biri de kitap okumaktır. Gerek anlattıkları hikayelerle, gerekse unutulmaz karakterleriyle mutlaka okumanız gereken 5 kitabı sizin için Esra Taşpınar seçti.




1) Işığın O Kör Edici Yokluğu / Tahar Ben Jelloun

10 Temmuz 1971 gecesinden beri yaşım yok. Ne ihtiyarladım ne gençleştim. Yaşımı yitirdim. Artık yüzümden okunmuyor. Gerçek şu ki, var olmadığım için kendime bir yüz veremiyorum. Hiçliğin yanı başında durdum kaldım, orada zaman yok, rüzgâra kapılmış, hafif bir meltemin dalgalandırdığı beyaz çarşaftan oluşan o uçsuz bucaksız sahile bırakılmış, bağrına sığınan yıldızların, görüntülerin, çocukluk düşlerinin boşaltıldığı gökyüzüne savrulmuş, zamanın içindeki her şey yok olmuş, Tanrı bile. Fas Kralı’na yönelik başarısız bir suikast girişiminden sonra, gözlerden uzak bir zindana kapatılıp yirmi yıl boyunca yavaş bir ölüme terk edilen askerlerin gerçek hikâyelerinden hareketle yazılmış Işığın O Kör Edici Yokluğu. Yazar, zifiri karanlık hücrelerinde, hayattan yalıtılıp unutulan askerlerin kıstırıldıkları yere nasıl dayanabildiklerini, daha doğrusu zaman içinde nasıl heba olduklarını anlatıyor. Ümitlerini inançlarına, sayarken kaybettikleri zamana, anlatırken değiştirdikleri öykülere bağlayan, onlara tutunan insanların, unutulmamak ve yok olmamak için gösterdikleri çaba okura “insanlığın” ne için var olduğunu da düşündürtüyor.

2) Alaycı Kuş / Walter Tevis

Vezir Gambiti ve Dünya’ya Düşen Adam’ın yazarı Walter Tevis’ten Fahrenheit 451, Cesur Yeni Dünya ve 1984 geleneğinde, çarpıcı bir distopya! Nebula En İyi Roman Ödülü Adayı “Alaycı Kuş, merkezine aldığı konu ve okumanın yeniden keşfine verdiği önemle, Fahrenheit 451’in gayri resmi bir devam kitabı gibi.” –San Francisco Chronicle “Bilgisayarlaşmanın tehlikesine dair pek çok kitap okudum ama hiçbiri Alaycı Kuş kadar beni sarsmadı. İnsanların okuma yetisini, daha da kötüsü okuma hevesini kaybetme olasılığı fazlasıyla muhtemel. Çok iyi yazılmış, çok iyi bir kitap!” –Anne McCaffrey “NEW York Âdeta Bir Mezarlık. Empıre State Binası Da Onun Mezar Taşı.” Walter Tevis, bilimkurgunun özünü çok iyi kavramış, çağının hem en asi hem de en yumuşak başlı yazarlarından biri. Yazarın Dünya’ya Düşen Adam ile birlikte en iyi bilimkurgu romanı olarak görülen Alaycı Kuş ise istikrar, düzen, mutluluk gibi maskelerin altına saklanmayan, dehşetli ve melankolik bir distopya. Gelecek, insan nüfusunun fazlasıyla azaldığı, var olan insanların da ilaçlar sayesinde intihardan uzak durduğu, robotların ve teknolojinin hegemonyasında, kasvetli, postapokaliptik bir yer. Bu dünyada ne sanat, ne kitap ne de yeni doğan çocuklar var. Öyle bir dünya ki insanlar yaşamaktansa diri diri yanmayı yeğliyor. Ancak üç kişi sayesinde bir umut ışığı belirecekti: ölmek isteyen ama yazılımı gereği kendini öldüremeyen, dünyanın hâkimi, yaratılan en kusursuz makine, robot Spofforth; kendi kendine okumayı öğrenerek büyük bir suç işleyen Paul; düzenin dayattığı ilaçlardan kaçan Mary Lou. İnsanlığın kederinin en karanlık kuytularında, sevginin mümkün olmadığı bir dünyada umut etme cesareti gösteren Mary Lou ile Paul’ün yolları, Spofforth’ın ikilemleri yüzünden hiç ummadıkları bir biçimde çatallanacak ve insanlığın kaderini değiştirecekti. Alaycı Kuş, kaçınılmaz sonuyla uzlaşan insanlığın ağıtı.

3) İnsan Geleceğini Nasıl Kurar? Kendini İnşa Etmenin Yolları / İlber Ortaylı

“Bir hedef bulacaksınız, o uğurda çalışacaksınız, hedefinizi gerçekleştirmek için bir yol arayacaksınız, yol yoksa da o yolu yapacaksınız. Bir defa geçtiğiniz yoldan da bir daha geri dönmeyeceksiniz. Çünkü lüzumsuz geri dönüş başarısızlıktır, tekrara düşmektir, ufku kapatmaktır. Hedef bulmak, yol açmak ve aynı yoldan geri dönmemek… Hayattaki gayemiz budur.”




4) Dava / Franz Kafka

Dava yazılışından bir süre sonra dünya sahnesine çıkan, yurttaşlık haklarının askıya alındığı, bir sivil itaatsizlik imasının dahi zulümle karşılandığı totaliter rejimlere dair bir öngörü ve eleştiri olarak yorumlanır çoğunlukla. Nazi Almanya’sına dair bir “önsezi” barındırdığı söylenebilir belki. Erişilmez bir otorite tarafından yöneltilen ve ne olduğu hiçbir zaman açıklanmayan bir suçlamayla karşı karşıya kalan Josef K.’nın davasında, mahkemeye dinsel ya da metafizik bir otorite de atfedilebilir. Kafka Dava’da suçu yalnızca bir eylem olarak tanımlamayıp zanlının “kötü niyeti”yle de ilişkilendiren ve suçtan çok suçluya odaklanan absürd bir hukuk sistemi paradigması inşa eder. Kuramsal olarak ortada yasadışı bir eylem olmaksızın suçu mümkün kılan bir sistemdir bu. Ancak Kafka suç, sorumluluk ve özgürlük üzerine yazarken bir sistem ya da doktrin ortaya koymaz, çözüm önermez. Okuru ister istemez içine çeken bu karanlık dünya tasavvurunun tartışmaya açık olmayan tek bir özelliği varsa, o da müphemliğidir.

5) Alaybozan / Zeynep Tuğçe Karadağ

Zeynep Tuğçe Karadağ, Alaybozan ile okurun zihnine sızmak ve uzun süre orada kalmak niyetinde. Her bir öykü; özenli dili, güçlü kurgusu ve şaşırtıcı finaliyle cesaret edip yanıt veremeyeceğimiz sorular yöneltiyor bize. Şiirleriyle tanıdığımız yazar, kurduğu sinematografik evren ve dert edindiği meselelerle öykü türünde de kalıcı bir iz bırakmayı vadediyor. “Kas, yağ ve kemik dokularının altında saklanan sözleri görebilseydim, üzülebilirdim belki. Karnımızı şişiren hisler, doğru sözcükleri kuşanıp açığa çıksaydı, mezarlıklar hesaplaşma yeri olmazdı böyle. Evlere gömülen sandıklar, açılmak için tabutların kırılmasını beklemezdi. Ölümün sağlaması olmazdı yaşamak.”

Köy Enstitüleri Fikir ve Kültür Günleri 2022 başlıyor!

Geçtiğimiz yıl Atölye Kültür Sanat organizasyonu ve Ayvalık Belediyesi ev sahipliğinde ilki yapılan Köy Enstitüleri Fikir ve Kültür Günleri, Köy Enstitülerinin 82. kuruluş yıldönümü olan 16 -17 Nisan 2022 tarihlerinde Ayvalık’ta ikinci kez düzenlenecek. Türkiye’de Köy Enstitüleri ile ilgili düzenli olarak yapılan tek etkinlik dizisi olan organizasyonda bu sene de ülkenin önde gelen tarihçi, yazar ve sanatçıları Ayvalık’ta iki gün boyunca Köy Enstitülerini yine gündeme taşıyacak.




İlk gün konukları İlber Ortaylı ve İrfan Değirmenci

16 Nisan’da Türkiye’nin en önemli tarihçilerinden İlber Ortaylı ve gazeteci İrfan Değirmenci’nin ‘’Köy Enstitülerinin Tarihsel Süreci’’ konulu söyleşisiyle başlayacak olan organizasyon gün sonunda ‘’Yücel’in Çiçekleri’’ adlı belgesel film ile devam edecek.

Son gün konukları usta yazar ve şair Ataol Behramoğlu ve Mazlum Çimen

17 Nisan günü usta şair ve yazar Ataol Behramoğlu’nun ‘’Köy Enstitülerinde Kültür ve Sanat’’ adlı söyleşisi ve şiir dinletisi ile başlayan organizasyon, halk müziğinin önemli ismi Mazlum Çimen konseri ile son bulacak. İki gün boyunca yapılacak tüm etkinlikler Ayvalık Belediyesi Vural Sineması Nejat Uygur Sahnesi’nde gerçekleştirilecek.

Bu Yıl ki etkinlikler Mehmet Başaran anısına!

Her yıl Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümünde gerçekleştirilen Fikir ve Kültür Günleri bu yıl yine Köy Enstitüleri ile sembolleşen bir isme ithaf edilecek. Geçtiğimiz yıl Talip Apaydın adına ithaf edilen organizasyon bu yıl yine sembol isimlerden Mehmet Başaran anısına ithaf edilecek.

Peki Mehmet Başaran kimdir?

Köy edebiyatı hareketinin şiirdeki önemli temsilcilerinden biri olan şair, eğitimci ve yazar Mehmet Başaran, 1926’da Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesindeki Ceylanköy’de doğdu. Kepirtepe Köy Enstitüsü’nü (1943) ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nü bitirdi (1946). Köy Enstitülü Hatun Birsen Başaran ile evlendi. Askerliğini yaparken Yedeksubay Okulu’ndan çavuşa çıkarıldı >>Devamını okumak için tıkla!

Powered by WordPress & Theme by Anders Norén