Gelenekselleşen ‘D&R – Hilton Edebiyat Buluşmaları’nın bu seferki konuğu; şair, yazar ve müzisyen Tuna Kiremitçi oldu. Yeni polisiye romanı “Tehlikeli Şarkılar”ı en sevilen parçaları eşliğinde Conrad İstanbul Bosphorus’ta düzenlenen lansmanında seslendirerek edebiyat üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi.
Kültür, sanat ve eğlenceyi tek çatı altında birleştiren D&R, etkinliklerine hız kesmeden devam ediyor. İmza günleri, söyleşiler ve yeni kitap lansmanlarıyla yazarları okuyucularıyla buluşturan D&R, Hilton ile yaptığı ‘Edebiyat Buluşmaları’nı bu kez Conrad İstanbul Bosphorus’ta Tuna Kiremitçi’nin son kitabı “Tehlikeli Şarkılar”ın lansmanı ile gerçekleştirdi. D&R ev sahipliğinde gerçekleşen davette yeni kitabını okuyucuları için imzalayan Kiremitçi, hem en sevilen şarkılarını seslendirdi hem de yeni kitabı hakkında açıklamalarda bulundu.
“Yeni maceralara devam edeceğim”
Kitabın ortaya çıkış serüvenini anlatan Kiremitçi; “Tehlikeli Şarkılar, polisiye okurlarının sevgilisi Başkomiser Perihan Uygur’un üçüncü hikayesi. İlki ‘Mezun Cinayetleri’ olarak 2021 yılında yayınlanmıştı. Aslında tek kitaplık bir karakterdi benim için. Polisiye okurları ilgi gösterince bir seri haline getirdim. Yeni maceralar için devam etmem konusunda beni cesaretlendirdiler. Biz birbirimizi çok sevdik, Perihan ile güzel bir ilişkimiz oldu. Aslında temel amacım okura heyecan ve eğlence dolu bir okuma deneyimi yaşatmak. Aynı zamanda güncel sosyal sorunları da alt katmanlarında işlemek. Bu romanı yazabilmek için 25 yıl müzisyenlerin arasında yaşadım. Müzik ve polisiyeyi buluşturmak heyecan verici oldu. Dilerim bu yaz herkese zevkli, keyifli bir okuma sunar. Yeni maceralara devam etmeyi düşünüyorum” dedi.
18 yaşında ilk bestesini yapan Tuna’nın hikayesini anlattı
“Tehlikeli Şarkılar” romanının içinden kısımları kendisini dinlemeye gelenler için okuyan Kiremitçi, 18 yaşında kaleme aldığı ilk bestesinin hikayesini şöyle anlattı: “18 yaşlarındaki Tuna’nın her gün İstiklal Caddesi’nden Taksim’e doğru yürüdüğü günlerdi. Tuna’nın üstünde eski bir palto, cebinde de bir şiir var. Cağaloğlu’na, Varlık Dergisi’nin ofisine gidiyor ve derginin efsane yayın yönetmeni Enver Ercan’a şiirlerini götürüyor. Bir gün Ercan’dan mektup alıyor; ‘Başka şiirleriniz de varsa getirin tanışalım.’ diye. Oldukça karlı bir günde gidiyor Ercan’ın yanına Tuna.
Masallardaki gibi değil, insanın yüzünü kamçılayan yağmurla karışık bir kar… Derginin kapısını çalıyor ve içeriye giriyor. İçeride mitolojik bir yaratık gibi görünen iki kişiyi masaların üstüne eğilmiş bir şeyler yaparken görüyor. Biri Enver Ercan diğer kişi Orhan Kahyaoğlu. Varlık ve Sonbahar dergileri için düzelti yapıyorlar. Enver Ercan ‘Sen kimsin?’ diye soruyor, Tuna da ‘Ben o mektup yazdığınız şair adayı gencim.’ diyor. Ercan, Tuna’ya bir çay ısmarlıyor okul ve şiir hakkında sorular sormaya başlıyor. Genç adam, şimdi hatırlamadığı kim bilir hangi cevapları veriyor… Sohbet bitince Cağaloğlu’ndan Eminönü’ne gidiyor, oradan da Taksim otobüsüne biniyor. Taksim’den İstiklal Caddesi’ne yine aynı kasvetli havada yürüyor. Kafasında bir soru var. ‘Ben şair mi oldum şimdi?’ Çünkü eskisi gibi hissetmiyor kendisini. Ne olduğu belli olmayan bir şeye dönüşmüş gibi hissediyor. Bu duygular içinde yatakhaneye gidiyor, dolabını açıyor. Ve bugüne kadar yapmaya çalıştığı ilk bestenin notalarını tıngırdatıyor. İşte o şarkı: ‘Sana Dair’ ”.
